Adnan Binyazar

Antik Yunan!

16 Kasım 2018 Cuma

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, son konuşmasında Köy Enstitülerine de değindi:
Bu model güzel bir model ve evrilip geliştirilebilir bir model. Ancak ben çocuğumu vereceğim Köy Enstitülerine; diyeceğim ki ‘adam olsun, vatana millete hayırlı olsun’ ama oradaki bazı kişiler, ‘Antik Yunan’ı bu çocuklarla buluşturacağım ve onların böyle doktrini olması bizim için hedeftir’ dediğinde bu da benim karşı olduğum bir şey. Bence bu enstitü modeli, gerçekten ilgilenilmesi gereken bir modeldi ama politize edilirse...”
Nasıl olur da Köy Enstitülerini överken, onun, okumayı önde tutan en yararlı yönünü eleştirme gereğini duyar bir Bakan?
Oysa Prof. Dr. Ziya Selçuk, yalnızca iyi bir eğitim görmekle kalmamış, TED’de, TÜBİTAK’ta, Talim ve Terbiye Başkanlığı’nda, Avrupa Birliği gibi yerlerde görev alacak denli yetkinlik göstermiştir. Yazdığı kitaplar da eklenince, kimse Milli Eğitim’e başka birini arama gereğini duymaz!
Aydınlanmanın temelini sağlam eğitim uygulamalarına bağlayanlar açısından onun göreve başlarken söyledikleri de yerindedir:
Yepyeni bir hizmetin hep birlikte, bir ortak dil inşa edilmesinin peşindeyiz. Bunun ne kadar zor bir görev olduğunun farkındayız. Bu zor görevin de şahsi bir mesele, bireysel bir iş olmadığının, bunun bir ekip işi, millet ödevi olduğunun farkındayız. Dolayısıyla bizim önümüzde çok uzun ve zorlu bir yol var ve bunun için bilimin, aklın ışığında elimizden gelen bütün gayreti ekibimizle göstereceğiz.”
Ne yazık ki, Bakan’ın Köy Enstitülerini övdüğü konuşmasında “Antik Yunan’ı çocuklarla buluşturmak, politize etmek, doktrin” türünden sözleri art arda sıralaması, okuyanda bir ışığı yakıp anında söndürmek etkisi yaratan görüşlerini anlam yitimine uğratıyor.

Klasikler
Bakan, “politize etmek” kavramıyla, Demokrat Parti’nin iktidara gelir gelmez Köy Enstitülerini kapatmayı programına alışından söz ediyorsa, görüşünde haklıdır. Köy çocuklarına okuma fırsatı tanınan bu okullarda, o sıralarda öğrenciler “kafatasçı” diye anılan bir kesimin Komünizmle Mücadele, Orkun gibi ırkçı dergilerine zorla abone ediliyor, ona karşı çıkanlar komünistlikle suçlanıyordu.
Öyle değil de, “Antik Yunan” suçlamasıyla klasikleri “politize” aracı sayıyorsa, altı yıllık Köy Enstitüsü yaşamında elinden kitap düşmeyen bir öğrenci olarak ona, her kitapla daha da genişleyen okuma dünyamdan küçük bir pencere açmak isterim.
1950’nin yazında Diyarbakır’ın açık hava sinemasında “Romeo ve Juliet” filmi on yedi gece gösterildi. Alanın bütün sandalyeleri doluydu. Cebinde üç kuruşu olmayan bir yoksul çocuk olarak filmi ben de bir inşaat aralığından on yedi kez izledim. O yıl Dicle Köy Enstitüsü’ne girince ertesi gün, öğrencilerin el emeğiyle kurulan kütüphanede filmin kitabını aradım. O gün bu gündür, Shakespeare’in kitapları elimden düşmedi. On altı yaşında Othello’da ayrımına varıp ezberlediğim şu özdeyişi, kişiliğimin temel taşı sayarım: “
Yaşayıp durduğun şu ortamda öyle şatafatlı elbise giyip böbürlenme; kibir ve gurur bütün saltanatları devirir, alçakgönüllü ol, köhne cüppeni üstüne at!

Kral Oidipus
Irk, milliyet ayırt edilmeden yazılan klasik eserler, ortak aklın üründür. Her kulun yaşam felsefesi sayılması gereken şu özdeyiş, “Antik YunanSophokles’in İÖ 428 yılında sahnelenen Kral Oidipus adlı oyununun son cümlesidir:
Bir insanın sonunu görmeden ona mutluluğa ermiş demeyiniz!
Onca eğitim kitabında imzası bulunan Selçuk’a sorulmalı: “Antik Yunan, politize etmek, doktrin”, aktarılan erdem yüklü bu sözlerin neresinde?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ağaç yaşken eğilir 22 Mart 2024
Ana yüreği 15 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları