Olaylar Ve Görüşler

Norm kadro ve üniversiteler

26 Kasım 2018 Pazartesi

Yükseköğretim sistemi obez bir bedene benziyor. Aşırı şekilde şişmanlamış, hantal ve verimsiz. Bu sonuçtan kim sorumlu? Onlarca devlet ve vakıf üniversitesinin açılmasına neden onay verildi? Çanlar üniversiteler için çalıyor.

Bir bu eksikti. Söze galiba böylesi bir yakınma ile başlamak yerinde olur sanırım. Yükseköğretim sisteminde sanki her şey yolunda gidiyormuş gibi bir de norm kadro uygulamasının getirdiği devasa kaosla uğraşmak zorunda kalacağız. Zaten OHAL’den ağır bir şekilde yaralı çıktı üniversiteler. Binlerce akademik personel KHK ile ihraç edildi. OHAL sadece insani değil, aynı zamanda kurumsal bir krizi de beraberinde getirdi. Özellikle belli üniversitelerde ciddi bir akademisyen açığı oluştu. İşte norm kadro uygulaması, 2018’in sonbaharında OHAL’den yeni çıkmış ve henüz yaralarını tam olarak saramamış bu üniversite gerçekliği içerisinde hayata geçiriliyor.

Nedir norm kadro?
Peki, nedir norm kadro? En azından kâğıt üstünde kamu hizmetinde görev yapan personelin nitelik, unvan, derece gibi unsurlar bakımından standart hale gelmesini amaçlayan bir emek verimliği sistemi. Kamu hizmetinin yürütülüş esasları belirlenirken daha fazla faydaya daha az maliyetle ulaşma istemi norm kadronun temelini oluşturuyor. Kamunun piyasacı bir akılla düzenlenmesine karşıysanız norm kadro kendiliğinden bir şekilde karşı oluyorsunuz. Ancak böylesi bir ideolojik bagajınız yoksa norm kadro pekâlâ savunulabilir bir şey haline geliyor. Kayırmacılığa karşı liyakati ön plana çıkaran ve kurumsallaşmayı teşvik eden bir enstrüman çünkü. Ancak Türkiye’deki uygulama için o kadar da iyimser olmamak gerekir. Şöyle ki norm kadro kuruluşun hedef ve hizmet tanımına göre çalıştırması gereken personel sayısını asgari ve azami sınırları içerisinde ortaya koyuyor. Gelinen aşamada şu soru rahatlıkla sorulabilir: Norm fazlası olan öğretim üyelerine ne olacak? Yanıt açık değil mi? YÖK’ün getirdiği düzenleme çok sayıda öğretim üyesinin işine son verilmesine yol açacak büyük tasfiyenin hukuki dayanağını karakterize etmekte. Norm fazlası olan öğretim üyelerinin sözleşmeleri yenilenmeyecek. Doçent ve profesör kadrolarına yeni atama yapılmayacak. Bu kadar kesin konuşmak için biraz erken değil mi diye geçirebilirsiniz içinizden. Son iki haftada çıkan tüm akademik ilanların YÖK tarafından ya iptal edildiği ya da önemli ölçüde daraltılarak yeniden yayımlandığını hatırlatmak isterim size. Norm kadro büyük bir öğretim üyesi tasfiyesini beraberinde getirecek. Sonuç kesin olduğu kadar dramatik.
Tabii bir de bölümlerin kapanması meselesi var. Şöyle ki, norm kadro uygulaması merkezdeki üniversiteleri kadro tahsisindeki sınırlamalar bakımından etkileyecek. Büyük ve köklü üniversitelerin neredeyse tüm fakülte ve bölümlerinde norm fazlası var. Taşrayı bekleyen tehlike ise bölümlerin kapatılması. Taşradaki üniversitelerde faaliyet gösteren pek çok bölüm ya yeterince öğrenci almıyor ya da artık hiç öğrenci almıyor. Öğrencisi olmayan bölümlerin hızlı bir şekilde kapatıldığına tanık olacağız yakın zamanda. Çanlar üniversiteler için çalıyor.

Sorumlular kim?
Peki, ya sorumlular? Türk yükseköğretim sistemi obez bir bedene benziyor. Aşırı şekilde şişmanlamış, hantal ve verimsiz. Bu sonuçtan kim sorumlu?Onlarca devlet ve vakıf üniversitesinin açılmasına neden onay verildi? Pek çok yerde doğru dürüst bir planlama yapmadan birinci ve ikinci öğretim programları nasıl açıldı? Şimdi kapatıyoruz bunları. Eğitim sistemi yapboz tahtası gibi. İdeolojik referanslarımızı bir kenara bırakıp çocuklarımızın geleceği için bir araya gelmeyi başaramadığımız müddetçe de böyle olmaya devam edecek.  

Doç.Dr. ARM AĞAN ÖZTÜRK
Artvin Çoruh Üniversitesi,
Sosyoloji Bölümü



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları