Olaylar Ve Görüşler

Yayıncılara çağrımdır

08 Aralık 2018 Cumartesi

Yerinizde olsam öncelikle kitap okumanın, kitap okutturmanın yaşamsal gerekliliği üzerine, eğitim verirdim öğretmenlere.

Umarım yayıncıları kışkırtan, kızdıran bir yazı olur. Umarım öfke yerini düşünmeye, söylediklerimi sorgulamaya bırakır.
Her şeyin en iyisini bilen sevgili yayıncılar! Kitapları, dergileri bin bir emekle basıyorsunuz; ancak onların ne kadarını okurla buluşturabiliyorsunuz? Pek azınız dışında, parasal güçlük çekmeyeniniz yok. Halkımız okumayı sevmiyor, bu yüzden elinizden bir şey gelmez değil mi? Peki bu kolay yanıt, sorunu ortadan kaldırıyor mu?
Bitirmekle yetkinlik aynı şey değil, diyor Thomas Frey. Türkiye’de üniversiteyi bitirmiş bir milyon öğretmen var; ancak Frey’in dediği gibi yetkin olmayanlar hiç az değil. Tek tek saymadım ancak bence en az dokuz yüz bini yetkin değil. Kendimi de ekleyeyim dokuz yüz bin bir olsun. Orana vursak ne eder? Yüzde doksan. Peki sizin mahalleye gelelim şimdi, bence sizinki bizimkinden kara. Hesaplarsınız artık oranı.
Sevgili yayıncılar, sizi öldüreceğim tamam; ama hakkınızı da vereyim. İyi yazarları, şairleri yayımlıyorsunuz, çevirmenleriniz başarılı, çizerleriniz harika, severek okuduğum dergiler de çıkartıyorsunuz eyvallah. Peki nasıl oluyor da yerli yabancı onca güzel kitabınız varken çoğumuz -bırakalım okumayı- bunların adlarını bile duymamışız. Pes yani. Nefis yemekler yapmışsınız ancak yiyecek insan yok. Dolaba kaldırıyorsunuz, orada duruyor, duruyor... Bir süre sonra yemek yapmaktan vazgeçiyor bazılarınız. Suç kimin? Üzgünüm ancak sizin de önemli payınız var bunda.
Yerinizde olsam öncelikle kitap okumanın, kitap okutturmanın yaşamsal gerekliliği üzerine, eğitim verirdim öğretmenlere. Eğitimler yoluyla kitap okutma konusunda öğretmenlerimizi hem yüreklendirmeyi hem de daha duyarlı kılmayı amaçlardım. Bu bilimsel eğitimleri düzenleyecek Sedat Sever, Selahattin Dilidüzgün gibi değerli bilim insanları; Adnan Binyazar, Mavisel Yener, Mine Soysal ve adını burada tek tek sayamayacağım daha çok sayıda seçkin yazarımız var. Ayrıca tek başına değil, birden çok yayınevi ile ortak hareket ederek Milli Eğitim Bakanlığı’yla, üniversitelerle, il-ilçe milli eğitim müdürlükleriyle, okullarla, belediyelerle, derneklerle, muhtarlıklarla, diyanetle, sendikalarla, okul aile birlikleriyle... Kısaca ilgili herkesle iletişim kurmaya özen göstererek Türkiye okusun diye elimden geleni yapardım yerinizde olsaydım.
Sözgelimi on yayınevi bir araya gelerek kitap okumanın-okutmanın önemi, bu alışkanlığın nasıl kazandırılabileceği, öğrencilerin ilgisine ve düzeyine uygun nitelikli kitapların nasıl seçileceği, kitap okuyan öğrencilerin ne şekilde ödüllendirileceği, öğretmenlerin karşısına çıkarılacak engelleri kolaylıkla nasıl aşabileceği gibi konularda bin öğretmenle çalışsa, her bir öğretmen bir yıl içinde rahatlıkla bin kitabı öğrencilerle buluşturabilir. Bin çarpı bin eşittir BİR MİLYON Kİ- TAP. Bir daha söylesem iyi olacak, bilinçlendirilmiş bin öğretmen bir milyon kitap demektir. Sürdürelim matematiği, on bin öğretmene, yüz bin öğretmene eğitim verilse ne yapar? O kadar çok milyon kitap ediyor ki hesaplayamıyorum. Türkiye’deki bir milyon öğretmenin on sekiz milyon öğrenciyle her gün yüz yüze geldiğini anımsatayım.
Bakın ben sıradan bir öğretmenim. Edebiyata, kitaplara, dergilere az çok ilgim var. Köyde, ilçelerde, küçük bir ilde bulundum ve şimdi İstanbul’da görev yapıyorum. İlkokulda, ortaokulda, Anadolu lisesinde, endüstri meslekte, kız meslekte, imam hatipte, turizm otelcilik lisesinde, kısaca hemen hemen her okul türünde çalıştım. Şunu gördüm ki doğru adımları atarsak çocuklarımız, gençlerimiz, yetişkinlerimiz kitap okuyor, hem de çok sayıda. Yanlış anlaşılmasın bu benim başarım değil, yerli yabancı yüzlerce büyük dev kalem var, onların yarattığı büyülü bir dünya var ve bu dünyada herkes bir şeyler bulabiliyor. Ben yalnızca böyle bir dünya var diyorum. Ne mutlu bana ki göreve başladığımdan beri, on beş yılda, yüz bin kitabın alınmasını sağladım. On binlerce kitapla okuru buluşturmanın eşsiz mutluluğunu yaşadım ve yaşayacağım.
Okuma alışkanlığını, inanarak ve yeni şeyler deneyerek kazandırabiliriz ve yeni şeyler deneyerek, inanarak çok daha fazla kitabı insanlarla buluşturabiliriz. Şimdi sizlere diyorum ki her şeyin en iyisini bilen sevgili yayıncılar! Siz de yeni şeyler deneyin. Elbette deneyenleriniz var, başarılı olanlarınız var. Benim sorunum sizle değil ki. Hepimiz biliyoruz, başımıza kötü ne geliyorsa okumamaktan geliyor. İyi şeylerle karşılaşmak, iyi bir yaşam sürmek için düşünen, sorgulayan, anlayabilen, sevebilen ve eyleme geçen insanlara gereksinim var.
Ferit Edgü’nün Mirza’sıyla birkaç yıl önce tanışmıştım. Siz çok önceden biliyorsunuzdur kahramanı, kuşkum yok. Dolambaçta ne yapacaksın, ya çıkamazsan oradan diye uyarıyor muhtarın oğlu Yakup, değil mi? Ne yanıt veriyor Mirza? DENEYECEĞİM diyor. Yakup çok ilginç buluyor yanıtı, denemek sözcüğünü o güne dek hiç duymamış ki. Mardinli Mirza deneme yürekliliğini gösterebildiği için, taştan, güzel, görkemli evler yapabilen saygın bir kahramandır.
Sizleri Mirza gibi olmaya çağırıyorum.  

ALİ TUR GAY
KARAYEL / Eğitimci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları