Öner Yağcı

İnsan ve toplum bilgesi Bozkurt Güvenç

15 Aralık 2018 Cumartesi

Cumhuriyetin birinci kuşağındayım, o, benim kimliğimi büyük ölçüde belirliyor; ben sadece bir üyesi değilim o kuşağın, savunucusuyum da” diyen Bozkurt Güvenç, ömrünü verdiği ve insanlaşmanın temeli olan kültür ve eğitimle insanın haklarını aradı hep. 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde de aramızdan ayrıldı.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında doğan, aydın kuşağının yaprak dökümüne katılan Güvenç, on yıllardır, “İnsanlar benzerler, çünkü kültürleri benzer, insanlar benzemezler, çünkü kültürleri farklıdır, insanlar değişirler, çünkü kültürleri değişmektedir” düşüncesiyle kültür, eğitim, felsefe, laiklik, demokrasi, yabancılaşma, küreselleşme, değişim gibi insanın ve toplumun temel sorunlarıyla ilgili yapıtlarıyla ışık olan bir aydındı.
“En üst kimliğimiz, bize onur veren kimliğimiz insanlıktır” diyen, bir insanlaşma ustasıydı.
Ülkemizin toplumbilim alanındaki birikimini dünden bugüne aktaran, insanın, toplumun ve Cumhuriyetin bilgesiydi.
İnsanbilimin tarihçesiyle, kuram ve yöntem sorunlarını araştıran ilk örnek olan İnsan ve Kültür’de insanlık tarihinin kaynaklarına indi.
Sosyal Kültürel Değişme’de, bunalım çağını yaratan bilim ve teknolojinin çözümü de getireceğini söyledi.
Bir kültür devrimi olarak gördüğü ‘Laik Cumhuriyet’e borç ödemeyi amaçladı. Biz kimiz, nereye gidiyoruz, nereden başlayalım sorularına yanıtlar aradı. Cumhuriyetin asıl başarısının devletin kurulmasında değil, farklı gruplardan bir milletin, bir ulus bilincinin yaratılmasında olduğunu, Atatürk’ün bu bilinçle eğitime, öğretim birliğine, Medeni Kanuna, kadın-erkek eşitliğine önem verdiğini yazdı.
Ana konusu eğitim ve kültürdü: Eğitimin ABC’si, Kültürün ABC’si, Kültür Sorunu, Kültür Konusu ve Sorunlarımız Kültür ve Demokrasi, Kültür ve Eğitim, Osmanlı’dan Cumhuriyete Kültürümüzde Batı Etkileri, Japon Kültürü, Japon Eğitimi, Kadın Sorunları Sözlüğü, Türk kültür tarihinin yolculuğunu sistemli bir biçimde ele aldığı bir başucu kitabı olan Türk Kimliği...
“Türkiye çağdışı Tanzimat deneyimi yaşıyor” başlıklı yazısında (Cumhuriyet, 5 Aralık), “Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasinin çok gerilerde kaldığı bugünlerde Türkiye, çağdışı, garip bir Tanzimat deneyimi yaşıyor... Saray’dan alınıp TBMM’ye verilmiş olan Devleti Tanzim etme yetkisi, yapılan halkoylamaları ile Ankara’da inşa edilen yeni Başkanlık Sarayı’na iade ediliyor. Gidişat, ‘zamanın ruhu’na terstir... Hedef, cihatçı ve savaşçı bir İslam yerine demokratik ve barışçı bir İslam Devleti değil, karanlık çağlara dönüştür...” dedi.
Güvenç’in sözleri nokta koysun:
Laik eğitimle ulusal kimlik yaratmak gerekiyor. Bu görevi ne anayasa yapabilir ne de başkan. Kimliğimizi ve dünya görüşümüzü okulöncesi çağda yoğuran, lise eğitimi görmüş anneler yapabilir. Çünkü çağdaş insanın dünya görüşü, temel eğitimle ilköğretimde değil, lisede değişiyor... Benim kanaatim Türkiye’de erkekler artık ülkeyi yönetemez hale gelmişlerdir. Belki de ülkenin yönetimini kadınların üstlenmesi gerekiyor. Kadın barışçıdır, erkek savaşçıdır. Erkek öldürür, kadın yoğurur, uzlaştırır. Çünkü kadın, anadır. Ama siyasiler, kadın bu görevini yerine getirmesin diye kadının ortaokul ötesinde eğitim almasını istemiyorlar. Nüfus araştırmaları şunu gösteriyor ki eğer bir genç kadın, anne adayı, doğru düzgün laik bir lise eğitimi alırsa üniversite düzeyinde bir kişilik kazanır. Onun için bu iktidar kadınların lise eğitimi almaması için her şeyi yapmaktadır.”

***

Bu satırlar bana, bugünlerde doğan yürekli kadınlar Türkân Saylan ve Türkel Minibaş’ı anımsattı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anadolu'nun seçimi 30 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları