İşkencelerden işkence beğenen

09 Ocak 2019 Çarşamba

Yuvarlak bir dünyayı, onun düz olduğuna inananların eline bırakırsanız;
Onlar o varsaydıkları düzlükte sizi de, demokrasiyi de, adaleti de, özgürlükleri de silindir gibi ezer geçer her şeyi gerçekten dümdüz ederler.
İnançlılar, başörtüsünün ya da içki içmemenin ya da Batı müziği dinlememenin, dans etmemenin, şarkı söylememenin ve daha bir sürü çağdaş davranışa karşı tepkinin dini bir zorunluluk olduğuna “inanabilirler”.
Bu demektir ki o inançlılar;
Bilinen koca uygarlık tarihinin içinde çok küçük bir dilimi oluşturan dinler tarihi diye bir tarih olduğunu hiç bilmemektedirler.
Pagan dönemlerden, çok tanrılı çağlardan ve tek tanrılı çağlara geçişten bihaberdirler.
İnancın da canlılar gibi bir evrim geçirdiğini hiç öğrenmemişlerdir.
Tanıdıkları tek bir tanrının ebedi ve ezeli olduğuna “inanma” dogmasında saplanıp kalmışlardır. Tanıdıkları o tek bir tanrının fikren hiç olmadığı zamanlarda da yeryüzünde insanların yaşadığını, inanç kültürünün zamanla oluştuğunu, dönüştüğünü ve hâlâ da dönüşmekte olduğunu akılları almamaktadır.
Onlar kadim bir hikâyenin son kaç yüzyıllık parçasının, bilgiyle, akılla, mantıkla işi olmayan ve cehaleti marifet sayan, fikri güdümlü müritleridir.
Onlara kadın haklarını, insan haklarını, çocuk haklarını anlatamazsınız.
Sanatın, bilimin insanlık için değerini ispatlayamazsınız.
Onları demokrasinin gerekliliğine ikna edemezsiniz.
Onlara düşünce özgürlüğünün olmazsa olmazlığını kabul ettiremezsiniz.
Onlar...
Hiç şaşmaz, iktidarı ele geçirdikleri anda başınıza acımasız bir cehalet ve şiddet savunucusu kesilirler.
Çağdaşlığa derhal savaş açar; cehalete methiyeler düzerler.
Ve kendinden menkul bir hakla, kendileri gibi olmayan herkesi bazen mecazen bazen de fiilen kesip biçmeye başlarlar.
Şu anda, yıllar içinde sosyal medyada yaptığı politik ve sosyal paylaşımlar yüzünden hakkında davalar açılan sayısız aydın ve endişeli insan peş peşe savcılığa çağırılıyor.
Tutuklanmaları ve meçhule kadar içeride kalmaları, herkes biliyor ki tek bir adamın iki dudağı arasından çıkacak kelimelere bağlı.
Dilini, kendisine yapılan çağdaş ve özgür bir hayata davet önerilerini “işkence” addedecek kadar hileli kuran o iki dudak, hiç kapanmıyor.
Bir onu, bir bunu devamlı hedef gösteriyor.
Hem halka, hem de hukuka.
Ve linç başlıyor.
Sosyal medya o iki dudağın arasından çıkan isimlerin üzerine çullanıyor.
Savcılar hâkimler emir eri gibi hemen o insanların peşine düşüyor.
Korkunç bir sürek avı.
Başörtülü hanımların” çektikleri “acı”lar üzerine bir devlet politikası inşa eden ve bu politikanın ardına saklanarak iktidara gelen güçlerin ele geçirdiği bu güzel ve yalnız ülke, artık dev bir hapishane.
Başında da;
En son konuşanı susturana kadar öğrenci, sanatçı, ev kadını, politikacı, gazeteci, genç, yaşlı ayırt etmeden her muhalifi “terör örgütüne” yardım ve propaganda yapıyor diye etiketleyen;
Devleti yıkmaya yeltendi diye damgalayan;
Halkı isyana teşvik etti diye işaretleyen;
İnanca saygısızlık yapıp kin ve nefret suçu işledi diye parmakla gösteren;
Astığı astık, kestiği kestik bir gardiyan.
Anayasa, hukuk, demokrasi, adalet ve özgürlük...
Hepsi ama hepsi artık eski bir yalan.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları