Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı...

15 Ocak 2019 Salı

Hani şu dünya ölçeğinde, yeni emperyal çıkarlar paylaşım savaşlarında, otoriter liderler yandaşlık adına yetiştirdikleri terör örgütleri üzerinden yoksul güneyin milyarlarca çaresizlerini birbirlerine kırdırarak ayakta kalma savaşlarında ipin ucu iyice kaçtı ya.. Kim kimi kurtarıyor, kim kimin yanında, kim kimin karşısında, kimin eli kimin cebinde.. Otoriter liderlikler ülkelerinin emperyal çıkarlarının kutsallığı adına, sınır, izan, vicdan taşımaksızın, destekledikleri terör örgütleri üzerinden, en kanlı savaşlarla milyarlarca dünyalının birbirlerine kırdırılmaları projelerinden vazgeçemiyorlar...
Popülist otoriter liderliklerin önlenemez yükselişlerine, kendilerinin zekâ, otoriterleştirmekte sınır tanımadıkları parlak dâhice zekâlarına tapınma boyutlarına, kulanmakta hiçbir sakınca görmedikleri en kanlısından terör örgütlerini sınırsız kullanma pervasızlıklarına bakılırsa.. Ortaya çıkan kara tablo “Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış..” benzetmesiyle, insanlık, dünya, tüm canlıların geleceği adına bir kaos, umutsuzluk senaryosu yazılabilir...
Akıl var mantık var, delinin kuyuya taş atması halleri, ne kadar da çok, kendilerine hayran, diktatörlük tutkularında sınır tanımayan liderlerin deli deli çıkışlarıyla kuyuya taş atmaları hallerinin örnekleri ne kadar gerçekse. Bilimsel teknolojik devrim çağının olanaklarıyla kırk akıllının kafa kafaya verip taşı çıkarmayı başaramayacaklarına inanmak da öylesine gerçek, akıldışı bir durum...

***

Amerikan emperyal çıkarları adına, tek kutuplu dünya düzenini sürdürebilme yolunda, Gülen Cemaati’nin, âli Amerikan emperyalizmi çıkarları adına, Evangelizmin alternatifi, sermaye gücünün Soros türü demokrasi fonlarının yandaşı olarak, “ılımlı İslam” projesi olarak İslam dünyası halklarına pazarlanması, Sovyetler’in parçalanması sonrası, Çin, İran’ı da hedef alan 170 ülkenin içine dönük örgütlenmesi, kardeş kardeş ortak amaçlı dev bir paylaşım ortaklığının eseriydi.. Olmadı, tarihin sonu tek kutuplu dünya emperyalizm projesi işlemedi.
Çin, Rusya, Hindistan, Japonya, İran, Kore’ler, Ortadoğu, dahası Güney Amerika, Afrika gelişmeleri, otoriterleşmeleri kutsamakla birlikte, dünya ölçeğinde milyarların hızla yoksullaşmalarını da kuralsızlık içinde beslerken, ucuz emek, sosyal damping itici güç, yeni çok daha farklı otoriterleşme, güç, paylaşım odaklarının gelişmesini de getirdi.
Demokrasi kaygısında umarsız, geçmişin sömürgeciliklerini aratmayacak izansızlıkta yeni sömürgeciliğin araçlarını sona kadar kullanmakta kararlı tek kutuplu dünya düzeninin, yoksul güney, enerji yatakları, İslam dünyasını hedef alan ılımlı İslam mayası tutmadı. Tıpkı geçmişte kullanılan sağcı iktidarların kullanım sürelerinin dolması süreçlerinde, geçmişte askeri darbelere başvurulmasında olduğu üzere, Erdoğan liderliğinin hedef alındığı FETÖ’cü darbe sürecine, 15 Eylül’le geçilmiş oldu.
Doğaldır ki, Suriye’de, Irak’ın paylaştırılmasında zorlanan Rusya, İran, İngiltere; AB cephesi dengeleri içinde, Rusya iç savaşa sürüklenen bir Türkiye yükünü göze almak yerine, Erdoğan liderliğinin iç savaştan kurtarılacağı bir duruşu seçmişti.

***

Yeni saflaşma, emperyal güç odakları oluşturma, paylaşım savaşlarında, dışardan bakıldığında otoriter liderlikler egemenliği ön planda. Ancak otoriter liderlikler oluşturma refleksleri ile çıkarların korunmasında kullanılacak terör örgütleri seçimlerinde saflaşmalarda kaypaklıklar uç noktalarda. Kimin eli kimin cebinde, hangi terör örgütleri hangi emperyal gücün çıkarları için ön saflarda, hangileri taşeronluklarla el değiştirmiş olarak kafaların daha bir karıştırılmasına kullanılmaktalar. Tam bir arapsaçı. Erdoğan liderliği varlığı ile ayakta kalabilme adına, dünyada bir benzeri, örneği olmayan, parti başkanlığı kimliği öne çıkmış, hem parti başkanı hem de Saray - Tek Adam rejimini dayatmış olarak, var olan Başkanlık rejiminin yetkileri ile de yetinemeyerek, birçok anayasal maddenin geçersizliğini sağlayacak kararnamelerle iş yapmanın peşinde.
FETÖ’cülerle hesaplaşılırken Diyanet, Saray’ın fetvacı şeyhülislamlığı işlevinde, yeni cemaatlere kapılar açılmış. Sandık güvenliği içinde, her yol, oyun, tuzakta dur durak tanınmıyor. Kabataş’ta Gezi sürecine dönük büyük provokasyonda, gelin kızımızın takıntılı düşleriyle ortaya çıkan yalan senaryodan bile ders çıkarılmamış... Sarhoş, türbanlıya küfreden bir sanatçı suçlamasında, türbanlı kızımızın içki içilen bir mekânda nasıl olup da bu saldırıya hedef olduğu sorgulanmadan, sil baştan türbanlı mağdurlar yalanı, senaryoları üretilebiliyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sallanan piramit 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları