Yazgülü Aldoğan

Kindar ve dindar nesil yarıyıl tatilinde

19 Ocak 2019 Cumartesi

Çocuklarımız karnelerini aldı, bugünden başlayarak hiç olmazsa iki hafta, daha gün ışımadan kalkıp uykulu gözlerle okula gitme kâbusuna ara verildi. İşin tek iyi tarafı bu. Aydınlık bir güne uyanamamanın nedeni, damadın kışın ortasında sözüm ona enerji tasarrufu yapacağız kandırmacasıyla yaz saati ısrarı. Herhalde elektrik faturalarının kabarmasından bir çıkarı vardır? Eğitim-İş, bir Orta Avrupa ülkesi büyüklüğündeki öğrenci nüfusunu (18 milyon!) ve ailelerini, dahası geleceğimizi ilgilendiren eğitim konusunda hazırladığı raporla karanlık sorulara ışık tutuyor. Eğitimde Reis’in açıkladığı düstur neydi? Kindar ve dindar bir nesil yetiştirmek. Dolayısıyla eğitimde teorik ve pratik olarak İslam dininin bir mezhebinin benimsetilmesi ve uygulanması. Geçen yıl çıkarılan bir yönetmelikle bütün eğitim kurumlarında “mescit ve apteshane” açma zorunluluğu getirildi. Diyanet İşleri, MEB ile işbirliği içinde okullarda namaz kılmaktan tutun da camiye gitmeye kadar her tür projeyi gerçekleştiriyor. En son örnek okulöncesi 4 yaşındaki bebelerin camiye götürülerek kafalarının içinin ve dışının örtülmesiydi. Nasıl olduysa burada kız ve erkek bebeler birlikteydi ama eğitimde ikinci adım ayrıştırma üzerine: ortaöğretimde karma eğitim yapma şartı da kaldırıldı. İsteyen müdür okullarda bir tür harem-selamlık uyguluyor. Raporun vurguladığı bir başka çarpıcı gerçek, 18 milyon öğrencinin olduğu eğitime bütçeden ayrılan pay. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında eğitim yatırımlarına bütçeden ayrılan pay yüzde 17 iken bu yıl yüzde 5’e kadar gerilemiş!
Eğitime ne gerek var, ona ayrılan pay azalırken Diyanet’e ayrılan pay artıyor! Din öğretiliyor da kim öğretiyor, bu da önemli bir soru: gerçek İslamı anlatan bir din adamı olan Cemil Kılıç, Y. Akit gazetesinin işaretiyle öğretmenlikten alınırken TV şovmeni Nihat Hatipoğlu rektör yapılıyor! Eğitimdeki büyük uçurumu nasıl anlatmalı? Parası olan, bütün imkânlarını çocuğunun eğitimine ayıran ailelerin çocukları nitelikli okullarda okuyabilirken yoksulun, garibanın çocuğu ise tarikat yurtlarında sebil oluyor! FETÖ’ye neşter vuruldu da ne oldu, Süleymancıların yurtları yerini dolduruyor. Taşımalı eğitim ve ikili eğitim sorunları sürüyor. Proje adı altında başarılı okulların eğitim kadrosu dağıtılırken asıl amaç bütün okulların başarılı olması mı? Keşke öyle olsa. Olur mu hiç, Anadolu liseleri kapatılıp imam hatip okulu yapılıyor, insanlar kedi enceğini taşır gibi çocuğunu kaydettirecek okul arıyor. Tabii yeni sistemle örgüt eğitim sistemi dışında kalan çocuklar ise ayrı bir gönül yarası, 18 yaşına kadar eğitim her çocuğun hakkıdır, ne demek sen evde eğitim al? Okulda başaramayan çocuk, evde neyi başaracak? Bir sıkıntı da eğitimin niteliği. Lise diploması ne işe yarar? Üniversiteye girmeye. Ya üniversite diploması ne işe yarar? Üniversite kontenjanları artık boş kalıyor. Her beş üniversite mezunundan biri işsiz. Atanamayan öğretmenleri kim yarattı? Yanlış eğitim politikaları! Niye açtınız bu edebiyat, coğrafya, müzik, resim gibi bölümleri, buradan mezun olanlar öğretmen olamayacaksa ne olacak? 15 Temmuz sonrasında kadrolu öğretmen atamalarında getirilen sözlü sınava dayalı öğretmen atamasıyla artık sadece partiden referans kâğıdı getirenler mi öğretmen atanabiliyor? Maalesef!
Niye daha çok çocuk?
Yakında vizyona girecek bir Lübnan filmi Kefernahüm’ü içim kıyılarak izledim yeni. Önce Filistinli, şimdi de Suriyeli göçmenlerin sefalet içinde yaşamlarını sürdürdükleri, toplumu da birkaç dine ve etnisiteye mensup insanlardan oluşan ülkede bir küçük oğlan çocuğun gözünden yoksulluk anlatılıyor. 12 yaşındaki kız kardeşini hamile bırakıp ölümüne neden olan kişiyi bıçaklamaktan ıslah evine düşen Zain, bir biçimde sesini duyurup toplumun gündemine düşüyor, anne ve babasını kendisini dünyaya getirip böylesine perişan bir hayat yaşamasına neden oldukları için mahkemeye veriyor! Yaşıtları gibi okula gidemiyor, her türlü işte çalıştırılıyor. Anne babası ise sefalet içinde yaşattıkları beş çocuğun üzerine üretime devam ediyor. Zain’in talebi, onların başka çocuklar dünyaya getirmesinin önlenmesi! Oysa baskıcı iktidarların talebi, daha çok çocuk yapılmasıdır. Daha çok çocuk, daha eğitimsiz, daha yoksul, daha kandırmaya uygun seçmen kitlesi. Ucuza çalışacak işgücü. İşte parası ve aklı olanlar bunun için canını yurtdışına atıyor, çocuklarına daha iyi bir eğitim ve daha özgür bir dünya verebilmek için. Pardon yarıyıl tatili yazısıydı değil mi, çocuklarınıza değer verin, gerisi boş!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları