Zafer Arapkirli

‘Ortaya karışık’ abuk duruşlar

04 Şubat 2019 Pazartesi

Yakın tarihte hep böyle miydi diye hafızamı zorluyorum. Ama bu kadarına rastlamadığımızı, hayretler içinde hatırlıyorum.
Mesela, şu seçim meselesindeki “Olmaz. Yapılmamalı. Bu kadar antidemokratik bir ortam ve kurallar manzumesi ile bu seçimin icra edilmesine aklı başında kimse onay vermemeli. Sonra, nasıl olup da kaybedince ağlayabileceksiniz? Ya da kazanınca bunu içinize sindirebileceksiniz?” diye bas bas bağırışlarıma, geçmişte bunu söyleyenlerin bile umursamaz bir tutum içinde olmaları.
Mesela, CHP’nin hiçbir ilkesi, ideolojisi olmadığını, olağanüstü savrulduğunu, aday belirleme sürecinde düpedüz saçmaladığını, parti olmaktan bile çıktığını, karar mekanizmalarının sürekli “beyin yakan” tavırlar içinde olduğunu savunan “CHP dışı sol”un, kendilerine yakın bir aday bir yerden gösterilince “alkış kıyamet” destek vermeleri.
Mesela, düne kadar “Sayın Genel Başkanımın takdirleridir..” diye yerlere kadar eğilen insanların, bugün listede adını göremeyince bol “biiiip…”li demeçlerle orada burada ağza alınmayacak kelâmda bulunmaları.

Tekmili birden
Mesela, “öteki cenah”ta, geçen çeyrek yüzyılda yaptıklarını, memlekete kendi yaşattıkları yıkımı unutmuşçasına “Her şeyi çok iyi yapacağız. Kentlerimize bugüne kadar yaşatılan zulmü ve ihaneti tersine çevireceğiz” diye utanmazca yalan söyleyebilmeleri. Dün küfür ettiklerini bugün bağırlarına basabilmeleri.
Mesela, içeride bırakın sosyalistleri, en ılımlı sosyal demokrasiye bile tahammülü olmayan, bırakın kırmızıyı, pembenin en uçuk tonuna bile kafa-göz dalan yeminli sol düşmanı faşistlerin, “anti-emperyalizm” maskesi takarak Maduroist kesilmeleri... Bir yandan AB D emperyalizmini lanetler(!) pozunda, bir yandan da aynı emperyalistten koridorda ayaküstü randevu ya da görüşme esnasında 5 dakika ek süre alınca manşetlerden adeta çiftetelli oynayarak sevinç naraları atmaları.
Mesela, emperyalist ve siyonistlerle el ele kol kola, Şam’ın tepesine çökerken, “Diktatör Esed”in kellesini alıp “Üç vakte kadar Emeviye Camii’nde namaz kılmanın ve bahçesindeki Selahaddin Eyyubi türbesini ziyaret etmenin” hayallerini kurarken, bugün “Diktatör miktatör ağbi.. Adam, Venezüella halkı tarafından seçilmiş, ne diyeceksin ağbi” diye saçmalamaları.

Beyin yakıyor hepsi...
Mesela, Tunceli’de Komünist Başkan’ın adaylık sürecinde olup bitenler.
Mesela, Binali Bey’in hafta sonunda yaptığı “Ben bugüne bugün bütün makamları kendi isteğimle bırakmış biriyim...” demeci.
Mesela, Kemal Bey’in TV’de mülakat sırasında “Neden masaya yumruğunuzu vurmuyorsunuz?..” yollu bir tavsiyeye, (mealen) “He.. Vallahi de vururum…” diye mukabele ederek, kendisini garip bir duruma düşürmesi.
Mesela, AKP’nin Ankara adayı Haseki Bey’in “Ankara’da Ak Belediyecilik nasıl yapılır göreceksiniz...” şeklinde konuşabilmesi. Zoraki Müstafi Melih Bey’in (bu yazı yazıldığı saatlerde) bu lafa karşı hâlâ gıkını bile çıkaramamış olması... Mesela, Barolar Birliği Başkanı Avukat Metin Bey’in, AKP’yi ziyaret ederek durup dururken “terörle mücadele” söylemine yazılması. Buna mukabil her dakika işlenen hukuk ve adalet cinayetlerine sessiz kalması.
Mesela, Enis Berberoğlu için bütün demokrasi güçlerini 450 km. yürüten Kemal Bey’in Eren Erdem için 3 basamak merdiven bile inmeyi göze almaması.
Mesela, adliyelerdeki FET Ö borsasına “Hayırlı işler” diye yol verenlerin, önüne gelen yeminli-tescilli FET Ö ve darbe düşmanlarını Fetullahçı diye içeri tıkma-tıkdırma telaşı.
Daha sayayım mı?
Yazı dizisi olur devam etsem.
En iyisi kafaları daha fazla karıştırmayayım ve beyin devrelerinizi daha fazla yakmayayım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları