Olaylar Ve Görüşler

Üniversite sorunlarını tartışmıyor

05 Şubat 2019 Salı

Eğitimci olarak eğittiğimiz insanların her yönü ile çalıştığı konuyu enine boyuna tartışabilen, birikimli, bilinçlenmiş ve topluma yararlı olmasını sağlamak zorundayız. İyi eğitilmemiş, ne istediğini bilmeyen kişiler ise topluma zarar verebilir.

Bugünlerde üniversitelerin yıl sonu sınav dönemi, çoğu hocanın kapısında not yükseltmek isteyen öğrenciler belirir. Öğrencilerin derse ilgisizliği ne yazık ki üniversite eğitiminde bütünlüklü bir eksikliği de ortaya çıkarmaktadır. Çankaya Üniversitesi’nde kopyadan yakaladığı öğrencisi tarafından üniversitedeki odasında öldürülen araştırma görevlisi Ceren Şenel’in öldürülmesi olayı ve benzeri sonuçları çoğu defa kenar mahallelerde yaşanırdı. Öldürme basit bir sınavda- kopya çekme işlemi mi, güvenlik zafiyeti mi, yoksa üniversite yönetiminin gözden kaçırdığı hatalar var mıydı, sorularını ülke olarak tartışamadık ve çözüm üretemedik.

Öğrenciler ve tercihleri
Son yıllarda öğrenciler sınıfta cep telefonu ile hocaların ders slaytlarının fotoğrafını çekerek sınava hazırlanmaktadırlar. Çekilen fotoğrafların dışında hiç kitap, defter yüzü açmayan bu öğrenci profili ile nereye varacağımızı bilemiyorum. Bu durumun pedagojik olarak analiz edilmesi gerekiyor. Acaba, öğrenciler meslek tercihlerinden memnun değiller mi? Çoğu öğrencide istedikleri tercihe yerleşememenin rahatsızlığını hissediyoruz. Ancak buna rağmen etkili öğrenme gerçekleştirmeleri için ciddi bir çalışma ve araştırma çabasının içinde olmaları beklenir.
Öğrencilerin çoğunluğu geometri, fizik gibi soyut düşünme, yaratıcı düşünceden yoksun. Ezberci lise eğitiminde sınava yönelik ders çalışmadan dolayı kitap okumayan, entelektüel altyapısı oluşmamış, felsefe, sanat, müzik ve spordan uzak bir yaşam anlayışına sahip olarak üniversiteye gelen öğrenci yorgun ve üniversite coşkusuna sahip görülmüyor. Bunun üzerine akademik altyapısı yetersiz, çalışma disiplini olmayan, ders çalışmasını bilmeyen, okuduğunu tam anlamayan çok sayıda öğrencinin derslerde doğal olarak zorlanmakta olduğu görülüyor. Doğal olarak öğrenci, ailesine ve çevresine karşı zorda kalabilmekte ve bu tür tasvip edilmeyen kabalıklara teşebbüs edebilmektedir.
Bu bağlamda birkaç kez yazarak öğrencilerin yetersiz eğitim ile diploma sahibi olduğunu belirttim. Neden böyle oluyor diye! Mutlak üniversitelilik anlayışına yakışır eğitim ve sınav sistemine geçmemiz gerekir. Ülkemizin geleceği olan bu gençliği iyi eğitmeden diploma sahibi yapamayız. Bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde yetersiz bilgi sahibi olma, konuların anlaşılmamış olması, kolaycılık, liyakatsizlik gibi bir dizi sorunun bileşkesinin sonucu ortaya çıkmaktadır. Bütün bu olumsuzluklar, ülkede yaşanan verimsizlik ve kalitesizliğin oluşturduğu sorunlar yumağı hepimizin yaşamını ve ülkemizin sağlıklı gelişimini olumsuz etkilemektedir.
Ezbere dayalı eğitim sisteminin sonucu yaşanan koordineli sorunlar bir bütün olarak eğitim sistemimizi ve yaşamı anlamamızı sorgulamaya kadar varan çok yönlü toplumsal boyuta ulaşmıştır. Her şeyden önce kopya çekme olayı üniversite eğitiminde olur mu, sorusu ile başlayalım. O zaman üniversite nedir? Üniversite nasıl bir ortamdır? Üniversitede eğitim- öğretim liseden ayrı olarak nasıl yapılır? Üniversitede öğrencinin neyi öğrenmesi gerekir?

Kopya olayı olamaz
Üniversite ortamında eğitimden öteye neyi kazanması beklenilir? Üniversitede sınav neden yapılır ve nasıl yapılır, gibi temel soruların sorulması ve üniversite ölçeğinde cevapların aranması gerekir.
Prensip olarak üniversitelerde eğitim, ezbere eğitim olamaz. Üniversitede bilgi verilmez, üniversitede bilgiler analiz edilir ve bilgiden bilgi üretilir. Sınavlarda da bilginin kavranıp kavranmadığı belirlenmeye çalışılır. Eğer sınav düşünme, analiz etme, yorum üzerine değil de belirli bir metni veya konunun anlatılması üzerine ise orada öğrenmenin gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Ezbere istenen bir konuda öğrenci sınavı kopya ile aşabileceğini düşünür ve kopyaya teşebbüs eder.

Ezbere dayalı eğitim
Üniversite ortamı yaratılmadan, ezbere dayalı eğitimden kurtulmadan bu tür kopya ve benzeri sorunlar hep yaşanır olacaktır. Öğrenci kontenjanların yüksek olduğu, akademik kadroların yetersiz olduğu, liyakatin işlemediği üniversite ortamı olduğu sürece bu tür sorunlarla karşılaşmak kaçınılmazdır. Uzun erimli, ülkenin nitelikli insan gücü ihtiyacı ve teknolojik gereksinim planlaması yapılmadan açılan sayısız üniversitelerimizdeki yetersiz altyapı ortamında, üniversitelilik bilinci ortaya çıkmaz.
Üniversiteler olarak uzun zamandır eğitim sisteminin ezberci olmasından şikâyetçiyiz. Ancak ne yazık ki gerek üniversiteler gerekse YÖK bu konuda hiçbir model ve öneri geliştiremedi. Sınıfların kalabalıklığı, yetersiz öğretim üyesi eksikliği veya yardımcı araştırıcı sorunu hepsi bir gerçek. Ancak bu kadar altyapısı oluşmamış, öğretim üyesi olmayan, kütüphanesi olmayan üniversite olur mu diye sormadık.

Bu cinayetten ders çıkarmak
Mezunların büyük çoğunluğu yeterince eğitimli ve bilgiye erişme ortamı yetersiz olduğu için işsiz ve kendi başına da iş ortamı sağlayamıyor. Maalesef eğitim sistemimiz özgün ve özgür düşünme ortamı sağlamıyor. Eğitim sistemimiz soyut düşünmeden yoksun, analitik düşünmeden uzak olduğu için yaratıcı insanlar yetiştirememektedir. Onun için ülkemiz uzun zamandır ekonomik ve sosyal olarak orta-gelir tuzağına sıkışmış kalmış durumdadır. Türkiye’nin bu tuzaktan kurtulması için mevcut düşünme çapını büyütmesi ve buna uygun hareket edecek bir üniversite sisteminin hayata geçirilmesi gerekir. Maalesef üniversitelerimiz artık en temel eğitim sorunlarını bile tartışmıyor. Ülkemizin insan potansiyeline güveniyor ve uygun bir üniversite ortamında çok nitelikli eğitim ve araştırmanın yapılacağına inanıyorum. Yeter ki doğru kişiyi doğru yerde konuşlandıralım.

Prof. İbrahim Ortaş/Çukurova Üniversitesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları