Olaylar Ve Görüşler

Doğa feryat ediyor!

05 Şubat 2019 Salı

Yatay mimarinin haddini, sınırını bilemem. Yerel seçimler düşünülerek yurttaşlara sevimli görünmek niyetiyle söylenmiş sözler olduğu düşünülebilir.

10 Ocak 2019 tarihli Cumhuriyet’e atılan gözalıcı manşet “Saray’ın şakası” idi. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir gün öncesinde şu sözlerle gündemi belirlemişti ve bu sözler Cumhuriyet gazetesi sorumlularına şaka gibi gelmişti:
“Yatay mimaride ısrar ediyorum. Böyle gelmiş böyle gider diyemeyiz. Deniz kenarlarını, ormanlarımızı betona çevirme gayreti içinde olanlar var... Gelin ülkemizi katletmeyelim... TOKİ’ye sesleniyorum, özel sektör mensuplarına sesleniyorum. ‘Arazi yok, yer yok.’ Ne demek, olduğu kadar yap kardeşim. İnsanoğlu toprağa yakın yaşamalı.”

Geçmişteki şakalar
Yatay mimarinin haddini, sınırını bilemem. Ancak, yatay genişlemeden tabiatın nasıl kemirildiğini çok iyi biliyorum. Onun dışındaki cümlelere gelince; onların günlük, geçici, politik ve yakında yapılacak yerel seçimler düşünülerek yurttaşlara sevimli görünmek niyetiyle söylenmiş sözler olduğu düşünülebilir. Ama bir umut fişeği de sanılabilir. Aylardır, yıllardır devlet yetkililerinden özlediğim sözlerdi onlar. Eleştirilerle dolu yazılarım, yakardığım anlar oldu. Bilim insanlarının, doğduğum kasaba Turgutlu’da örgütlenen TURÇEP üyelerinin, konuya duyarlı gazetecilerin duyarlılıklarını dile getirdim. Yöremin Çaldağı’nda bir İngiliz firmasının T.C. Hükümeti tarafından lütfedilen izinle çıkarmaya çalıştığı ve iki yüz binin üstünde olgun ağacın boğazlandığı, çevrenin havasını, suyunu zehirlemeye başlayan günlerde, uyarılarını yansıtmaya çalıştım. Cumhurbaşkanı’nın bir zamanlar söylediklerini yineleyip durmuştum: Başbakanlık döneminde, 8 Nisan 2013 tarihinde İstanbul’da Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu’nda Kızılderili atasözünü tekrarlarken şaka mı yapıyordu? “Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar avlandığında, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde, işte o zaman paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız” uyarıları nasıl şaka olabilirdi! Daha öncesinde, Katar’ın Sheraton otelindeki 13 Şubat 2010 tarihinde ABDİslam Dünyası Forumu’nda “Ey insanlık neredesin” dememiş miydi Başbakan? Daha nice can alıcı sözler, uyarılar. Demek ki hepsi şakaymış. Ama bir gerçek varmış ve halen bütün varlığıyla ortada. Cumhurbaşkanı -şaka gibi görünse de- bu gerçeği dile getiriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Manisa milletvekili Hasan Ören’in açılan ölüm kuyularının fotoğrafları eşliğinde gözler önüne serdiği yıkımı anımsattım. Böylece Gezi Parkı’yla uyanan doğa bilincinin yeşerdiği bugünlere geldim, geldik.

Tarih ve uyarılar
Osmanlı İmparatorluğu’nun, başka bir ifadeyle Devlet-i Aliyye’nin iyice genişlemiş sahasında yer alan ormanların gemi inşaatı, tophane ve saray ihtiyacı için elzem oluşu, devletin/sultanlığın/sarayın bu konuda yaptırımlarını işler duruma getirmiştir. Pek çoğu ise “cibâl-i mübâha” gereği, 19. yüzyılın ortalarına kadar halkın gelişigüzel kullanımına bırakılmıştır. Tarım endüstrisinin atılımlar için gerçek başlangıcı, 1923’teki İzmir İktisat Kongresi’nin prensiplerine öncülük ettiği belleğimizde. Birçok eksikliğe çare arayanların ayrıntılarını, inanıyorum ki, konuların uzmanları iyi bilecekler ve Cumhuriyetin önayak olduğu tarım politikasını çok iyi ve -eminim ki- övgüyle değerlendireceklerdir. Hiç de şaka yapmayan Mustafa Kemal’den ve yurtseverlerden birkaç satır aktarayım, şakayla doğaseverlik arasındaki gerçeği tanımlayayım:
“Uyuşukluklar ve ilgisizlikle geçen yüzyılların ekonomi varlığımızda açtığı yaraları iyileştirmeliyiz. Yurdumuzu varlıklı ve mutlu yurttaşların bayındır ülkesi haline getirmek için ne yapmamız gerektiğini bulmalıyız. Ekonomimizin temelini tarım oluşturduğundan, endüstriye geçerken tarım endüstrisinden başlamalıyız.” Gazi Mustafa Kemal, 1923.
“Doğaya düşman olan bir ülke olduk... Bu, kazançlarından başka dünyayı görmeyen, bilmeyen yöneticilerin marifetidir. Size öğüt vermek istemiyorum, öğüt sevmem, konuşmamı öğüt saymayın. Bugün varsınız, yarın yoksunuz; bu Anadolu insanları kolay bağışlamaz. Anadolu topraklarının üstüne titrer; Kurtuluş Savaşımıza bakın.” Yaşar Kemal.
“Sen sade toprağı tanı / toprağa inan / Ayırt etme öz anandan / toprak ananı / Toprağı sev anan kadar.” Nâzım Hikmet.

SALİH ÖZBARAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları