Hastalığın adını koyalım...

24 Mart 2019 Pazar

Çanakkale Zaferi’ni Atatürk’ün adını anmadan kutlayanlar... Yeni Zelanda’daki vahşi katliamdan kendilerine bir zafer yaratma umudunu taşıyorlarsa eğer...
Hastalıklı bir durum var demektir... Onlara hatırlatmak gerekir ki, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti de, onlar da yoktular.
17 yıldır yaşamın her ama her alanına ektikleri kin, nefret; intikam tohumlarıyla, milleti ve toplumu bölen, ayıran parçalayan zihniyet her fırsatta “Mesajınızı aldık, niyetinizi anladık. Kininizin canlı olduğunu anladık...” diye dış güçleri suçlayabiliyorsa eğer...
Hastalıklı bir durum var demektir... Kinden ve kandan, düşmanlıktan ve saldırganlıktan, hele hele şiddetten medet ummak da terörizmdir.
Tehdit etmeyi, konuşma biçemi olarak benimseyenler... İçteki rakiplerini idamla korkutmakla yetinmeyip, yabancı ülkelere de gözdağı vermek, bundan çıkar sağlamak için megalomaniyi tek değer olarak benimsiyorsa eğer...
Hastalıklı bir durum var demektir...
Ortaya karışık, kime seslenildiği meçhul, pür şiddet ve pür hiddetle “İstanbul’u Konstantinopol yapamayacaksınız!” gibi hakikat dışı sallamaların ya da “şahlanmaların” cazibesine kapılıp, “Yurtta barış, dünyada barış ilkesi” yok edilebiliyorsa eğer... Ortada gerçekten çok hastalıklı bir durum var demektir.
Kendine rakip her aday olanı, mutlak ve mutlak FETÖ ya da HDP ile ilişkilendirip, onlardan “terörist” yaratmaya çalışılıyorsa eğer...
Altı yıl önceki Gezi Direnişi’ni yalan yanlış ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüp, adına gazete denilen rezil kâğıt parçalarına peşkeş çekip insanların hayatlarıyla oynanıyorsa eğer...
Bu hastalıklı durumdan kurtulmak için var gücümüzle çalışmalıyız.

Teşhis kaçınılmaz
Bu hastalıklı duruma kimi ikiyüzlülük diyor... Yalan, riya, sahtekârlık diyor...
Kimi hastalığı psikolojik; kimi fiziksel, kimi ruhi, kimi bedensel, kimi etik olarak değerlendiriyor... Hastanın bundan kurtulması imkânsızdır deniyor...
Aziz Nesin’in deyişiyle ise, “Bu bir Zat-ı Ali hastalığıdır” ve “Burun büyümesiyle başlayıp, astığı astık/ kestiği kestik zorbalıkla ilerler...” (Bakınız: Hazreti Dangalak... Genco Erkal Tanığımdır...) Hastaların bundan kurtulması için şok tedavisi kaçınılmazdır.
Birçoğu bu hastalığın seçime dek bu böyle süreceğini, sonra hastalığın seyir değiştireceğini, yatışacağını, akut krizlerin sonu geleceğini bildirmekte... Onlara hatırlatmak isterim ki, bu bir yerel seçimdir. Hepsi bu. Yerel seçim...
Kimileri ise hastalığın nedenini ve sonucunu ülkedeki ekonomik krize, çöküşe, yayımlanan şu ve benzeri haberlere bağlıyor. Örneğin: “Son dört yıl içinde borcunu ödemeyen 19 milyon 700 bin abonenin ev veya işyerlerindeki elektrik ve doğalgazı kesildi.” Örneğin: “FETÖ Borsasında Dönen Rüşvet Çarkları”... Örneğin patatesin fiyatı, sivribiberin fiyatı...
Hastalığı yenmek için teşhis kaçınılmaz. Yukarıdakilerin hiçbiri olmayabilir, tümü de olabilir... En iyisi seçiminizi kendiniz yapın.

Muğla’dan yükselen çığlık
Muğla ve çevresinde yaşayan birçok arkadaşım, sayısız tanıdığım var... Günlerdir beni bombardımana tutuyorlar; avaz avaz haykırıyorlar:
Söyledikleri özetle şu: (Yerim azaldı, kısa kesmeliyim)
Muğla’da Büyükşehir Belediyesi CHP başkan adayı Osman Gürün’ün rakibi bağımsız adaylara verilen her oy, (altını çiziyorum, her oy) doğrudan Cumhur İttifakı’na yarayacaktır.
Altını çizmek istediğim bir nokta daha: Bu durum sadece Muğla’da değil, her yerde böyle. CHP’den aday gösterilmeyen, CHP’de aday olamayan, küskünler, kırgınlar, kızgınlar ya da kişisel hırslarını, tutkularını ön planda tutup belediye başkanlığına aday olan tüm bağımsız adaylar bu gerçeğin farkındalar mı acaba...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları