Olaylar Ve Görüşler

Aydınları bekleyen görev

05 Nisan 2019 Cuma

Yaşam en iyi öğretmendir ve gizlenmiş gerçekler, göremeyenlerin önüne çıkmakta gecikmez. Düşünerek öğrenmeyenler, yaşayarak öğrenirler.


Ülkenin içinde bulunduğu ko­şullar açık biçimde dile geti­rilecek olursa, bugünkü du­rum şudur: Türkiye, askeri değil ama askeri işgalin amacı olan, si­yasi ve ekonomik işgal altındadır. Sevr, toprak paylaşımı dışında he­men tüm maddeleriyle, üstelik da­ha kapsamlı olarak uygulanıyor. Topraklar silahla el değiştirmiyor ancak, yabancıların toprak satın al­masıyla, Anadolu’da hızlı bir mülki­yet değişimi yaşanıyor. Dış karış­ma, ulusu ilgilendiren önemli kara­ra yön veriyor. Ulusal sanayi çökü­yor, tarım yok oluyor. Yeraltı-yerüs­tü varsıllıklar, halk için kullanılmı­yor. Ulusal değerler korunmuyor, kültürel bozulma yaygın. Emperya­lizmin yön verdiği “dinci” siyaset devlete yerleşiyor, laiklik yok edili­yor. Ayrılıkçı terör yok edilemiyor.
Parayla donatılmış yerli ya da ya­bancı misyonerler, bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışan yurtsever­lerden daha geniş olanaklarla ser­bestçe çalışıyor. Ulusal haklara sal­dırmada sınır tanınmıyor. Vatanse­verlik baskı altında; hıyanet, getiri­si yüksek bir meslek durumunda. Halk, yoksul ve umutsuz, karamsar bir edilgenlik içinde. Basın ihaneti yayıyor. Sanki işgal İstanbul’u yeni­den yaşanıyor.
Türkiye, bugün 1938’in değil, 1919’un koşullarını yaşıyor. Gizli iş­gale dönüşen dışa bağımlılık, ulu­sal varlığı tehdit eden kalıcı sorun­lar yaratıyor. Durumun farkına va­ranlar, henüz yeterince örgütlü de­ğil. Gelinen noktanın sorumluluğu­nu taşıyanlar ise, yadsımadıkları bu gerçeği, “küresel çağın zorunlu so­nucu” ya da “karşılıklı bağımlılığın kaçınılmazlığı” olarak meşrulaştır­maya çalışıyor. Yoksullaşan örgüt­süz halk, dostu düşmanı seçemiyor. Ekonomik çöküntüyle yaratılan kav­ram kargaşası ve yoksullaşma için­de Türkiye, göz göre göre parçalan­maya götürülüyor. Günümüzün so­mut gerçeği, ne yazık ki budur.
Hiçbir yanıltma ve kandırma gi­rişimi, hiçbir baskı ya da göz bo­yama, toplumsal gerçeği uzun sü­re gizleyemez. Yaşam en iyi öğret­mendir ve gizlenmiş gerçekler, gö­remeyenlerin önüne çıkmakta ge­cikmez. Düşünerek öğrenmeyenler, yaşayarak öğrenirler. Ancak, uygar olmak, ya da daha doğru söylemle insan olmak olayları önceden gör­meyi ve önlem almayı gerekli kılar. 1919 ve sonrasında bu yapılmıştı, bugün de bu yapılmalıdır.

Yine yeniden Kuvayı Milliye ruhu...
Bu koşullarda yapılması gereken, benzer koşullar altında geçmişte verilen mücadeleden yararlanmak ve bu yönde çalışmaktır. Samsun’a çıkan anlayış, Kuvayı Milliye ruhu, Müdafaa Hukuk örgütleri, önümüz­deki yakın dönemi belirleyecek bi­çimde, yeniden gündeme geliyor. Kurtuluş Savaşı, öncesi ve sonra­sıyla dikkatlice incelenmeli, güncel­liğini koruyan bu eylem, günün ko­şullarına uyumlu kılınarak aynı an­layışla uygulanmalıdır.
Ülkenin parçalanmasını önlemek isteyen herkes, Mustafa Kemal’e başvurmak, mücadelesinden ders almak zorundadır. Türkiye’de yük­selmekte olan ulusal uyanış, geç­mişteki benzersiz deneyimden, ke­sin olarak yararlanmalı, bu konuda bilgilenmelidir. Atatürk, bugün ona çok gereksinim duyan Türk halkına anlatılmalıdır. Bir değerin nasıl ka­zanıldığını bilmeyen, onu koruya­maz, geliştirip uygulayamaz. Kurtu­luş Savaşı’nın hangi koşullarda, na­sıl ve kimlere karşı kazanıldığını, ne bedel ödendiğini, ulusu ayakta tu­tan kalkınmanın nasıl sağlandığı­nı bilmeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak olanaklı değildir.

Atatürk’e yönelim artıyor
Günümüz koşulları, nitelik olarak Osmanlının 20. yüzyıl başında ya­şadığı koşullardır. Bunu artık her­kes görmelidir. “Dünü unutursan, yarın hatalara düşmekten kurtula­mazsın” diyen Atatürk’ü güncel kı­lan da budur ve doğaldır ki, emper­yalist boyunduruktan kesin olarak kurtulana dek bu güncellik süre­cektir. Her kesimden yurtsever, bu nedenle Atatürk’e yöneliyor; Kuva­yı Milliye ruhu bu nedenle yayılıyor, Müdafaa Hukukçular bu nedenle yeniden ortaya çıkıyor.
Ülke için önemli olduğuna inanı­lan konular öne çıkarılmalıdır. Milli mücadelenin hazırlanmasına, kulla­nılan mücadele yöntemlerine, halkın örgütlenmesine, meşruiyet anlayı­şına ve bu yöndeki tartışmalara ön­celik verelmelidir. Mustafa Kemal’in bu konularla ilgili söz ve davranış­larını koşullarıyla birlikte dikkatlice inceleyelim. Bu söz ve davranışların, bir tarih araştırması değil, Kemalist bir eylem önerisi olarak değerlen­direlim. Ülkenin kurtuluşu için mü­cadele edenler ve edecek olanlar, Mustafa Kemal’in karşılaştığı engel­lerin benzerleriyle karşılaşacaklar­dır. Özellikle onlar, aktarılan bilgile­ri, eleştirici gözle incelemeli, bugü­ne uyarlamalı ve girişilecek müca­delede nelerle karşılaşacaklarını bi­lerek hareket etmelidirler.

Çıkış yolu belli...
Atatürk’ü anlamak ve “izinden gitmek” bilinçli olmayı gerekli kı­lar; yaptığını yapmak, insana, üste­lik en ağırından sorumluluk yükler. Atatürk öldükten sonra, Atatürk­çülerin başına gelmedik kalmamış­tır. Bu sorumluluğu yüklenmek is­teyenler, eyleme geçtiklerinde bu işin, “karga kovalamak” ya da “sa­rı saç mavi göz” edebiyatından çok ayrımlı bir iş olduğunu görürler. Emperyalizmle doğrudan ve sürek­li mücadele demek olan Atatürkçü­lük, sert mücadelelere her zaman hazırlıklı olmayı gerekli kılar. Kema­list olmak, kolay bir iş değildir.
Ülkesi için herkesin yapabileceği bir şey vardır. Abartmadan ve kü­çük görmeden, herkes elinden ge­leni bu ülkeye vermelidir. Ayrılıkla­ra izin verilmemeli, halkı içine alan yeni birliktelikler oluşturulmalıdır. Nelerin yitirilmekte olduğunu ve gelecekte nelerin yitirileceğini her­kes görmelidir.
Çıkış yolu vardır ve elimizin altın­dadır. Türk ulusunun gerçek gücü­nün ne olduğu bilinmeli, bu güç ha­rekete geçirilmelidir. Bu yolda geç kalınan her gün, kaçınılmaz gibi gö­rünen gelecekteki mücadele gün­lerinde, çekilecek acıların artma­sına neden olacaktır. Kendi gücü­ne dayanılmalı; dış isteklere, siya­si ve ekonomik oyalamalara izin ve­rilmemelidir. Gerçekdışı sanlar, al­datıcı sözvermeler ve sanal erek­lerle halkın kandırılması önlenmeli­dir. Bunun tek yolu, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türk devrimini öğren­mek ve buna göre davranmaktır.

METIN AYDOĞAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları