İmamoğlu: Karanlıktan doğan aydınlığın adı

23 Nisan 2019 Salı

Kimsenin tanımadığı genç bir adam, nasıl oldu da bir “halk kahramanı” oluverdi? Bu kadar kısa sürede, “hiçbir araştırmacının ve toplum bilimcinin tahmin edemeyeceği kadar yükseklere çıkabildi”.
¦ Ülkede yaygınlaşan ve derinleşen karamsarlığın ve umutsuzluğun, “yaratma ihtiyacını duyduğu bir özlem mi?
n Derinleşen ekonomik, sosyal ve kültürel bunalımlardan kurtulmak için yaratılan bir “toplumsal refleks mi?
¦ Siyasilerin toplumu gerip kutuplaştırmalarına: kötü ve çirkin sözlere, düşmanca ifadelere, şiddete, asık suratlara, hiddete, çocuklara, kadınlara, şiddet saldırılarına karşı yaratılan bir “Noel Baba mı?” “İmam Baba” desem belki daha uygun düşer!
¦ Özgür yaşam tarzına karşı yapay bir biçimde “organize edilen”: otobüste, parkta, okulda, hastanede, lokantada, her yerde yaşanan baskılara karşı bir tepki mi?
¦ Yalanlara ve sen ben ayrımına karşı, doğrularda birleşmek ihtiyacı mı?
İmamoğlu’nu televizyonda izlerken bir kusur bulmaya çalışıyorum: ama, o pencereden bile olumsuz bir şey göremiyorum: birleştirici, demokrat, kendisine söylenen en ağır sözlere bile saygılı, kibar: barışı, adaleti, demokrasiyi ve şeffaflığı savunurken “nezaketini” de ortaya koyarak karşısındakilerin çirkinliklerini açığa çıkaran bir duruş.
¦ Yediden yetmişe herkes ile rahat ve “pozitif enerji üreten bir ilişki kurabilen”, doğuştan sahip olduğu yeteneği mi?
Bu öğelerin hepsinin de, İmamoğlu’nun öne çıkıp parlamasında etkili olduğuna inanıyorum. Üstelik insan ilişkilerindeki doğallığı, çok nazik ve insani duruşu, “dürüstlüğü konusunda çok inandırıcı oldu”.
Ben AKP’ye oy verdim ama senin kazanmana da sevindim” diyenlerin çokluğu da onun “farklılığını” ortaya çıkarıyor. Karaoğlan Ecevit’ten bile daha geniş boyutlu bir yaklaşıma sahip, “mümin” kimliğini de ortaya koyarak karşı tarafın silahlarını çok zayıflattı. Hem de, sıkı bir Atatürkçü kimliği ile.

AKP, Dr. Andrew Mango ve sol...
2002’de AKP seçimi kazandığında dostum ünlü Türkolog ve Oryantalist Dr. Andrew Mango’ya sormuştum: “AKP’nin gelişine nasıl bakıyorsun Andrew” dediğimde bana şöyle demişti: “Avrupa’dan bakıldığında, AKP’nin Türkiye’de solun boşluğunu doldurduğuna inanılıyor”: siyasal İslamcı olmasına karşın, ehveni şer olarak görülüyorlar.
Bugün de, Erdoğan’ın 1994’te yaptığı konuşmaları dinlediğimizde, “solu anımsattığını” görüyoruz.
Ancak Andrew Mango’nun “solun Türkiye’deki boşluğunu doldurduğuna inandığı” AKP’nin karşısına CHP-İYİ Parti ittifakı çıkıyorsa, “AKP’nin başladığı yer ile bugün geldiği noktanın 180 derece farklı olduğu” görülür.
Zaten İmamoğlu ve Yavaş’ın İstanbul ve Ankara’da AKP’ye karşı kazanmış olmaları, AKP’nin geldiği noktanın kanıtı niteliğindedir.
Avrupa’nın (ve Batı’nın) 2002’de AKP’yi ehveni şer olarak görmeleri, Batı’nın Atatürkçülük ve ulusalcılık konusundaki “kaygılarından” kaynaklanmaktadır. “Batıcılar” ve siyasal İslam paralelliği, Batı gözünde siyasal İslamı, “ehveni şer” olarak kabullenmelerine yol açar.
Cumhurbaşkanlığı danışmanı Dr. Yalçın Akdoğan 2004 ve 2005’te “Türkiye’nin iç dinamikleri ile Batı’nın taleplerinin 200 yıldır ilk defa örtüştüğünü”, iki TV konuşmasında ifade ediyordu. (*)
Yeter ki siyasal İslam, yolunu şaşırıp “Moskova kapılarına” gitmeye kalkmasın!..
Bugün Ankara’nın yüzleştiği çelişki bundan kaynaklanıyor. Siyasal İslam “Batıcı” olmak zorundadır. Aksi halde dün Erbakan’ın, bugün İran’ın düşürüldüğü duruma gelir.

(*) “Batı’nın Yeni Türkiye Politikası”, syf 176, Cumhuriyet yay, 2009  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları