Gazeteci Yaşadığı Zamanın Tanığıdır

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Niceliğin niteliğe sıçrama zamanlarında tarihin hızlandığı, pek çok olgunun karmaşık bir biçimde gözlerimizin önünde dans ettiği söylenebilir. Uzun tarihin son yirmi otuz yılı sanki böyle bir sıçrama zamanına işaret ediyor. Sovyetler Birliği’nin dağılması, ABD’nin, diğer gelişmişlerin Ortadoğu’ya politik ve silahlı ilgisinin zirveye çıkması, bölgemizde ve bağlı olarak ülkemizde gelişmelerin hızlanması, sıradan bir iktidar değişikliğinin ötesine geçerek sistem değişikliğinin açık belirtilerini gösteren AKP dönemi, kazanılmış demokratik haklara artan saldırı, aydınlanma ve cumhuriyete karşıtlıkla kendini tanımlayan muhafazakârlaşma, Kürt sorunundaki hızlı ve belirsiz gelişmeler günümüzde gazeteciliğin tanıklığının değerini artırıyor.
Hepsine yetişmek, hepsini izlemek, arşiv biriktirmek ve okuru her şeyden haberdar etmek zorundayız. Olay neredeyse, olgu neredeyse oraya yetişmek durumundayız. Seçme şansımız yok, saklanma, devekuşu gibi davranma gibi gazetecilik kuralları ile bağdaşmayan bir tutum takınamayız. Hoşumuza gitsin gitmesin olayları olduğu gibi aktarmak, okuru gerçeklerle buluşturmak işimiz. İşimizden öte görevimiz. Kimi zaman okurlarımızdan can sıkıcı durumları haberleştirmemizden hoşnut olmadıklarını bildiren iletiler aldığımızda bu ertelenmez görevimizi hatırlamak ve hatırlatmak durumunda kalıyoruz.
Tarihi insanlar yapıyor ama diledikleri gibi yapamıyorlar. Tarihe içinde bulunduğumuz nesnel koşullar ve güçlerin karşılıklı ilişkisi, etkileşimi yön veriyor. Gazeteci de işte bu tarihin doğrucu tanığı olmak zorunda. Okurlara, izleyenlere yalan söylemek,
“huzurlu” olsunlar diye onların istediklerini söylemek gazetecilik değil. Tam tersine, bize gerçeğin huzursuzluğu gereklidir. Bu huzursuzluğun değerli Mümtaz Soysal Hocamızın bedelini 1971 yılında askeri cezaevinde ödediği “Güzel Huzursuzluk” yazısında söylediği gibi “Acılar çekilecek, sancılı yıllar yaşanacak. Ama daha özgür, daha demokrat, daha ileri bir Türkiye’nin doğum sancılarıdır bunlar” diye düşünüyorsak, biz gerçekleri aktarmaktan kaçınmayacağız, siz de duymaktan korkmayacaksınız. Gazete ile okuru arasındaki canlı iletişimin sırrı da burada.

\n

Okurlarla kısa kısa

\n

Ana sayfada başlayan Cüneyt Bey’in, Balbay’ın yazılarına Sayfa 8’den, 12’den devam etmek okuma düzenini bozuyor... 8 ya da 12. sayfalarda da tam metni yazabilir misiniz? 1. Sayfa’nın devamı olmasın yani... Teşekkürler. Mustafa Uykun

Sayın Öz, ilginize ve yanıtınıza çok teşekkür ederim. Okuma yazma öğrendiğimden bu yana Cumhuriyet okuruyum. Şöyle böyle 60 yıl olmuş. Cumhuriyet’e toz değsin istemiyorum. Şurada kaç gazete kaldı zaten. Duyarlılığım ondan. Duyarlılığınıza tekrar teşekkür ederek esenlikler dilerim. Selamlar. A.Nejdet Toker

Yıllardır beğeniyle okuduğumuz, özellikle şu son dönemde önemi daha da iyi anlaşılan, başka birkaç gazeteyle birlikte doğruları korkmadan, gücü elinde bulunduranlardan çekinmeden duyurabilen, yazarlarının değerli katkılarıyla nitel anlamda biraz daha öne çıkan sevgili gazetemize önümüzdeki dönemde de başarılar diliyor, gerek kâğıt baskısında gerekse elektronik ortamda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yaşasın 89 yaşındaki Cumhuriyet gazetesi, Yrd. Doç. Dr. Ercüment Akat

Son zamanlarda ilk sayfadaki değişimlerden Cumhuriyet okuru olarak memnunum.
Okur temsilciliği köşesi ve sizin oradaki güven verici tutumunuz bizim moralimizi yükseltmiştir. Okur olarak gazetemizi sonuna kadar eleştirelim ama asla sırtımızı dönmeyelim. Yerine koyabileceğimiz hiçbir şey yok. Okuyalım okutalım. Saygılarımla.
Kezban Gökçeoğlu

\n

Abonelerinizi neden izlemiyorsunuz?

\n

Merhaba, benim size bir önerim olacak... Bunu kendimden örnek vererek anlatmak istiyorum. Bundan 4-5 sene evvel Cumhuriyet gazetesine internet üzerinden 3 aylık abonelik yaptırmıştım ama daha sonra ne olduysa yenilemedim. Belki yenileyebilirdim ama olmadı, unuttum gitti. Ama sonra dikkatimi çekti, bu aboneliği tekrar yapmam için tarafınızdan herhangi bir teşvik eden, bilgi veren bir tek e-mail bile gelmedi. Aslında belki normal bir şey ama yine de, bankalardan ya da birçok kişilerden o kadar çok gereksiz  e-mailler gelirken sizden aboneliğimin devamını isteyen e-mail gelmemesini yadırgamıştım. O beğenmediğim gazeteler sabahın köründe kapı kapı gazete dağıtırken ya da bedava gazeteler verirken, abone için okurlarının kapılarına kadar giderlerken yadırgamam doğal değil mi? Benim önerim gazete ile bir şekilde iletişime geçen kişilerle bağınızı geliştirip kopartmamanız. Okuyucuya göndereceğiniz bir e-mail  Cumhuriyet gazetesinin savunmuş olduğu fikirler ve Türkiye için gelecekte bir umut olabilir diye düşünüyorum. Saygılarımla. Hakan Köseoğlu

\n

Alamayanlar için abonelik

\n

Daha önce Cumhuriyet gazetesinden birileriyle görüştüğüm ancak sonuca ulaşamadığımız bir görüşümü sizinle paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi hükümeti koşulsuz destekleyen yazılı basın ücretsiz olarak her yerde dağıtılıyor (Zaman gazetesi gibi). Gittiğiniz kafede, restoranda, parkta, yurtlarda, her yerde karşınıza çıkıyor. Acaba biz de, örneğin aylık abonelik üstlensek sizler de her gün yurtlara, merkezi yerlerdeki kafelere ya da derneklere gönderseniz olabilir mi? Bizler bütçemize göre aylık 1, 3, 5 ..n sayıda abonelik yaptırsak. Böylece hem gazetenin tirajını artırmış hem daha geniş kitlelere ulaşmış hem de böyle bir değeri insanların gittikleri yerlerde görebilmesini sağlarız. Siz ne dersiniz? Pınar Baş

\n

Gündem değiştirmek için mi?

\n

RTE, yine yapacağını yaptı. Atadığı akil adamlar, Türk vatandaşlarının mantıklı sorgulamaları karşısında bozguna uğrayınca çareyi gündemi değiştirme yoluna sapmakta buldu ve bu sefer içkinin zararlarını kendine dert edindi. Öyle ki, şimdiye dek uyguladığı zamların ötesinde yeni zamların geleceğini muştuladığı yetmiyormuş gibi, içkilerin pazarlanmasına ilişkin reklamların da yasaklanması yönüne gidilmek suretiyle gazetelerin gelir kaynaklarının makaslanacağını dile getirdi. Bunda bir hinlik seziliyor. Bu durum tirajı yüksek, ilanı bol olan gazeteleri pek ırgalamaz ama içki reklamlarından pay aldığı gözlenen Cumhuriyet gazetesini önemli ölçüde etkiler. Yoksa hedef, Cumhuriyet gazetesini ilan gelirlerinden yoksun bırakmak mı? Beşir Dirikol

\n

Reklamlar ve yazarlar

\n

Sayın Öz, yaşım genç olmasına rağmen yaklaşık sekiz-on yıldır her gün “Cumhuriyet” gazetesini alan bir Türk vatandaşı olarak bu yazıyı kaleme alıyorum. Umarım yer verirsiniz. Benim sizlerden istediğim bir Cumhuriyet okuyucusu olarak naçizane şunlardır: Son zamanlarda Oktay Akbal’ın naçizane o çok sevdiğim yazılarını gazeteyi elime alıp sayfasını açtığımda yerinde bulamıyorum. Oktay Akbal’ın yazılarını tekrar yerinde yayımlarsanız çok memnun olurum. Gazetenize fazla reklam aldığınızı görmek bir okurunuz olarak beni yeterince tedirgin ediyor. Baş sayfalara reklam almayı bırakırsanız ve tekrar eskiden yayımladığınız konusunun uzmanı bilim insanları, siyasetçiler yani milletvekilleri, meclis üyeleri ve daha pek çok branş ile ilgili kişilerin makalelerine yer verirseniz çok sevineceğim. Gazetenizde kültür-sanat ve edebiyat konularıyla ilgili yazılara ise sanki son yıllarda az yer veriliyor. Söyleşi ve kitap tanıtımları dışında da yazılar yer alırsa sanırım daha fazla yer verilmiş olur bu konulara da... Okuyucu tavsiyesi olarak; bir Oğuz Atay, bir Melih Cevdet Anday gibi Türk edebiyatının önemli pek çok ismiyle ilgili inceleme yazılarına yer verilebilir. Şiirler de yayımlanabilir birkaç tane. Cumhuriyet’in sesinin son zamanlarda yumuşak çıktığını ve daha sert, etkili hatta yüksekten çıkması gerektiğini düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1924’te kurulmasını sağladığı Cumhuriyetimizin 89. yaşı hepimize kutlu ve mutlu olsun. İstanbul Üniversitesi İ. F. Gazetecilik Bölümü öğrencisiyim. İzmirli Cumhuriyet okuruyum. Anıl Vural.

\n

Okur temsilcisinin notu:

\n

Ne yazık ki gazeteler ve bu arada Cumhuriyet de reklam gelirlerinden vazgeçme lüksüne sahip değil. Yazarlarımızın yerleri reklam nedeniyle değiştiğinde arkadaşlarımız bu değişikliği birinci sayfada duyurmaya özen gösteriyorlar...


\n

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları