Geleceğin jurnalci nesneleri

15 Nisan 2018 Pazar

 “Asıl, nesneler konuşmaya başladığın da seyredin siz eğlenceyi... Neler olacak neler!”
Bu son tümceyi söylerken “büyük bir sır”dan söz ediyormuş gibiydi sanki.
Yine teknoloji yoğunluklu bir sohbetin ortasında bulmuştum kendimi. Günümüzün “büyük biraderleri” tartışılıyordu: Facebook, Google… “Acaba hakkımızda neler biliyorlar? Bizi ne kadar tanıyorlar?”
“Böyle giderse bizi bizden daha iyi tanımaya başlayacaklar” diyordu bir arkadaşımız.
Konu birden “nesnelerin interneti”ne kaydı. Gerçi herkesin bildiği bir konu. Ortada nasıl bir sır olabilir ki? Kullandığımız bütün eşyalar aşama aşama internete bağlanacak. Televizyonlar zaten bağlandı. Sırada buzdolabı, kombi, ayakkabılarımız, gözlüğümüz, kemerler, giysiler, yüzükler, yastığımız, yatağımız, çiçek saksılarımız var. 2020’ye kadar dünya çapında 40 milyar nesnenin internete bağlanacağı söyleniyor. Pazar büyüklüğü 2025 yılında 11 milyar dolara ulaşabilirmiş. Peki, bu öngörüler gerçekleşirse kendimizi nasıl bir dünyada bulacağız? Masadakiler konuyu enine boyuna tartışırken ben aklıma gelenleri not defterine yazmaya başlamıştım bile.

***

Sabah kalkıp aynanın karşısına geçmişim. Hani masalda “Ayna ayna söyle bana, kim en güzel bu dünyada” dedikleri türden bir ayna benimkisi. Sadece üslubu biraz farklı:
-Kanka, iyi görünmüyorsun bu sabah. Akşamdan mı kaldın?
Yastık söze karışıyor:

-Yok. Gece rahat uyuyamadı. Kâbus gördü. Ondan.
Ayna:

-Gözüme kilo almış gibi görünüyorsun.
Tombiş olmaya başladın.
“Münasebetsiz” diye geçiyor içimden.
Bu sefer kemerin sesi yükseliyor:

-Bel çevresi 9 santim genişledi. Riski arttı.
Ayakkabı durur mu:

-Son bir ayda 6 kilo aldı arkadaşlar. Yürümüyor kardeşim. Kaç defa söyledim. Günde 10 bin adım atacaksın diye. Ay başında bir ara 8 bin adıma çıktı. Şimdi ortalama 4 bine düştü yine.
Dayanamıyorum nesnelerin bu gevezeliğine:
-Ne demek istiyorsunuz şimdi siz? Ne riski bu? Sağlığımla ilgili bir sorun mu var? Ayna sözü alıyor:
-Söylemeyeyim. Sen gerçekleri kaldıramıyorsun.
-Ne demek kaldıramıyorsun.
-Sinirleniyorsun.
-Sinirlenmeyeceğim! Söyle neymiş durum?
-Kanka, senin bir gözün toprağa bakıyor. Yani, söylemedi deme sonra…
Bu sefer sahiden sinirleniyorum. Biri benim nesneleri hack’ledi sanırım. Artık doğru dürüst yanıt bile vermiyorlar. Kahvaltı yapmadan hışımla evden çıkarken annem arıyor:
-Evladım yine kahvaltı yapmadan mı çıktın?
Meğer çaydanlık beni anneme jurnallemiş. Annemden güzel bir fırça yiyorum. O sırada ayakkabı, kemer ve kol saatim kıkır kıkır gülüyorlar. Hadi bu nesnelerin kendi aralarında konuşmalarına katlanıyoruz da, beni anneme ve doktoruma jurnallemek de ne oluyor? Bunlar beni başka kime jurnalliyorlar acaba?
Kötü şeyler geliyor aklıma. Bunlar mahalledeki diğer nesnelerle de konuşuyor, dedikodumu yapıyor olmasın?
Yürüyüşe başlarken ayakkabımdan çıkan tuhaf sesler dikkatimi çekiyor. Her adım atışımda “Trump, trump, trump” sesi yükseliyor ayakkabılardan. Ayakkabıyla muhatap olmaktansa sanal asistanım Siri’ye soruyorum:
-Ne oldu buna?
-Cambridge Analytica şirketi var ya… Hani Facebook verilerini usulsüz yöntemlerle ele geçirmiş ve siyasi propaganda amacıyla kullanmıştı...
-Eeee?
- Ayakkabılara sızmışlar. Ayakkabılar iki gündür siyasi propaganda yapmaya başladı.
Bu sefer endişeyle bakıyorum ayakkabılarıma. Japon SoftBank şirketinin kurucusu Masayoshi Son, Mobil Dünya Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Ayağımızdaki ayakkabılar bile bizden daha akıllı olacak” deyince salondakiler gülmüşlerdi.
Ya söylediği bir espri değilse ve dediği doğru çıkarsa? Ayakkabımın sesini duyuyorum yine: “Uygun adııım, marş...”
Bu jurnalci nesneler kesin tepemize çıkar… Totaliter de olurlar. Acaba, bıraksak da aptal olarak mı kalsalar?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları