Bir parkta başlamıştı her şey

25 Mayıs 2018 Cuma

İstediğiniz kadar, Atatürk Havalimanı’nın o geniş arazisini sizden beklendiği gibi ona buna satmayın; kamuya açın.
İçine alışveriş merkezi dikmek yerine İngiltere’deki örnekleri gibi yemyeşil bir park yapın.
O parkı dünyanın bin bir türlü ağacıyla yeşillendirin. Çiçeklerle süsleyin. Yürüme yolları inşa edin. Bisiklet yollarıyla donatın. Spor sahaları yapın. Her yeri havuzlarla, akan sularla neşelendirin.Körler için yer işaretleri koyun; engelliler için parkurlar düzenleyin. Piknik alanları olsun içinde. Çay bahçeleri. Çocuk parkları.
Batı’nın şehircilik adına geliştirdiği bütün iyi yanlarını alın, havaalanından arta kalacak o dev boşluğunu onlarla donatın.
Olmaz, bir işe yaramaz.
O İngiltere’de olduğunu bildiğiniz ve marifetinizi anlatırken de örnek alarak işaret ettiğiniz parkların en ünlüsünde bir serbest kürsü vardır. Bu halinizle onu asla koyamazsınız içine.
O kürsünün hikâyesi, Karl Marx’ın İngiliz devriminin başlangıcı olarak tanımladığı halk ayaklanmalarına kadar uzanır.
Geçen yüzyılın başlarında insanlar parklarda toplanıp siyasi meseleleri tartışırlar ve nihayetinde, İngiltere’de her parkta bir serbest konuşma köşesi olması yasallaşır.
O köşelerin bugüne kadar gelen en ünlüsü Hyde Park’taki 150 yıllık konuşmacı köşesidir.
Zamanında o köşede Karl Marx’tan Vladimir Lenin’e, George Orwell’den Bernard Shaw’a kadar iktidara kafa tutan birçok insan konuşmalar yaptılar.İktidar aleyhine her türlü fikri savundular.
Bugün de her isteyen o kürsüye çıkabiliyor ve içinde şiddet ya da küfür olmadığı sürece her konuda, herkese karşı istediği konuşmayı yapabiliyor.
O parkın kapısında TOMA’lar beklemiyor. Çevik kuvvet nöbet tutmuyor. İçeride sivil polisler fink atmıyor.
Halk, duydukları karşısında birbirini koşa koşa iktidara ispiyonlamıyor.
Konuşanlar ve onları dinleyenler biber gazıyla perişan edilmiyor.
İnsanlar kollarından, saçlarından yerlerde sürüklenmiyor.
Çıkan arbedede çoluk çocuk kim vurduya gitmiyor.

***

İçine asla serbest kürsü kuramayacağınız devasa parklar inşa ederken, o yüzden, İngiltere’yi hiç işaret etmeyin.
Düşünce özgürlüğünün olmadığı, kadın erkek eşitliğinin ağza alınmadığı, insan haklarından bahsedilmeyen, dini hukukla yönetilen Ortadoğu ülkelerinde de büyük yeşil alanlar var. Onları işaret edin.
Bir de...
İsmini değiştirmeden, kendi tarihine hürmeten o parka Atatürk Bahçesi diyecek;
O alanı millete değil halka açacağını vaat edecek;
Ve içine bir de serbest, ama gerçekten serbest kürsü yerleştirecek bir iktidara acilen ihtiyacı olan bu ülkede...
Atatürk Havaalanı’nı 29 Ekim’de, yani Cumhuriyet Bayramı’nda kapatmak, böylece 29 Ekim’de yani Cumhuriyet Bayramı’nda Atatürk’ün adını bir yerden daha silmeye niyetlenmek sizin açınızdan gerçekten “dahiyane” bir fikir.
Ama niyetinizi, eski havaalanının yerine “Millet Bahçesi” yapacağınızı vaat ederek, kendinizce sarayları yıkan ve o sarayları insanlara açan bir devrimci edasına bürünüp gizlemeye çalışmanız çok kötü fikir.
Bu ülke kendi büyük devrimini küçücük bir parkta yapabileceğini tam da böyle kendine ait bir ilkbahar zamanı zaten deneyimledi.
Siz o devasa parkı kendi sonbaharınızda “millete” açarak ne devrim yapabilirsiniz ne de yapılmış devrimleri yıkabilirsiniz.
Olsa olsa kendi faşizminizi güçlendirirsiniz.
Bir de haberiniz olsun...
Bazen mesele sadece bir ağaç meselesidir ve o ağaç meselesi tüm diğer mühim meseleleri kapsayabilecek kadar kıymetlidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları