Kader yoktur ve itiraz vardır

06 Haziran 2018 Çarşamba

Tarihe not düşülsün: Şu an burası ülkenin gelmiş geçmiş en iyi karikatüristlerinden Nuri Kurtcebe’nin, çizdiği karikatürle Cumhurbaşkanı’na hakaret etti bahanesiyle...
Ülkenin en iyi rap şarkıcılarından Ezhel’in söylediği şarkılarla gençleri uyuşturucu kullanımına özendirdi bahanesiyle...
Tutuklandıkları, hapse atıldıkları, yaratmaktan, üretmekten yıldırılmaya çalışıldıkları bir ülke.
Muhafazakârlığı yücelten ve sanatın bağımsızlığından ölesiye ürken bir iktidarın ülkesi.
Bu iktidarın aklıyla işleyen hukuk, her fırsatta evrensel değerleri değil politik değerleri gözetiyor ve sisteme muhalif herkese gözdağı vermeyi üzerine vazife bilerek işliyor.
Üstelik bundan gocunmayacak kadar açık açık, varlığını iktidara bağımlı ifade ediyor.
Ortak noktaları özgür düşünmek, sanatın gücüne inanmak, yaratıcılığın bağımsızlık anlamına geldiğini savunmak olan sanatçılar;
Yeryüzünde hiçbir zaman yapabilecekleri ve yapamayacakları şeylerin sınırı çizilerek terbiye edilemediler.
Hiçbir iktidar ve ceza sistemi sanatın ve sanatçının gözünü korkutamadı.
Ve her çağ, susan ya da yılan değil her şeye rağmen gönlünce, fikrince yaratan sanatçıların yaşadıkları üzerinden gerçeğe çok daha yakın gayri resmi bir tarih yazdı.
Sanatın ve yaratıcılığın sınırları, ayıpları, zararları olmayacağını...
Sanat çerçevesinde yeniden bambaşka şekilleriyle üretilen ahlakın insanlığın türlü hallerine kayıt düşen bir üst akıl olduğunu...
Onun dili gibi değerinin de mevcut iktidar akıllarıyla anlaşılamayacağını...
Sanatın herhangi bir suç...
Sanatçının da herhangi bir suçlu gibi hiçbir koşulda yargılanamayacağını...
Hele hele şu bilinç çağında hiç kimsenin ürettiği işler ve savunduğu fikirler yüzünden tutuklanıp hapislere atılamayacağını idrak edemeyen bağnaz düşüncenin tek olumlu yanı...
Bu tutumu yüzünden kendi başına gelecekleri de idrak edememesidir.
Muhafazakâr kültürün Cumhuriyet döneminde kendi parlak sanatçısını bir türlü yaratamamasının suçunu, çağdaş kültür ortamının kibrine hatta züppeliğine bağlayanlar;
Sanatı hakaret olarak ya da suça özendirme olarak okuyabilecek...
Ve tıpkı inançsızlığı anlayamadıkları gibi sınırsızlığı da anlayamayacak kadar tık nefesli bir sanat heveslisi olduklarından...
Meydan onlara kaldığında da, hâlâ, sanat alanında neden parlak işlere imza atılamadığını anlayamıyorlar.
Ahlak sınırlarını kendi dogmatik inanç ve korkularıyla çizen...
Muhalefet içeren her türlü ifadeyi hakaret bilen...
Yaratıcılık kelimesine sadece ve sadece ulvi bir değer yüklemeyi tercih eden...
Tanrısal sıfatların aslen sanatsal sıfatlardan türediğini...
İnsanın yaratıcılıkla en başta kendi bünyesinde karşılaştığını...
Ve onu anlamlandırma çabası sayesinde çağlara ve coğrafyalara göre değişen Tanrısal kavramlara vara vara felsefe tarihinde yol aldığını kabul etmeyi inatla yadsıyan akılların iktidar hezeyanlarında sanatı ve sanatçıyı hırpalamaları doğaldır.
Sanatın bağnazlığa hatırlattıkları...
Ve bağnazlığın sanata öğretmeye çalıştıkları arasında çıkan çatışmada...
Bağnazlık asla başarılı olamaz.
Çünkü seks vardır, uyuşturucu vardır, eşcinsellik vardır, aşk vardır, beden vardır, diktatörlük vardır, dini siyasete alet etmek vardır, yolsuzluk vardır, haksızlık vardır.
İşin en kötüsü...
Kader yoktur.
Ve itiraz vardır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları