Yüzeye Çıkanla Derine İnen

17 Haziran 2018 Pazar

Son günlerde sık sık dile getirilen, toplumdaki değişim isteğinin gözle görülmeyen ama hissedilen belirtilerini anlatmak için kullanılan “dip dalgası” artık dipte değil yüzeydedir. Bunu muhalefet liderlerinin düzenlediği taşıma değil gerçek katılıma dayalı mitinglerde görebiliyoruz. Ama bir diğer önemli belirti de kamu kurumlarının, belediyelerin olanaklarıyla, “profesyonel mitingci” taşıyarak, resmi kurumların çalışanlarını, hatta üniversite “öğretim üyelerini”, vah ki vah!, katılıma zorlayarak yapılan mitinglerin cılızlığıdır.

***

Bir tarafta coşku, diğer tarafta bezginlik hâkimdir. Böyle durumlarda kamuoyu yoklamalarının gerçeği saptaması da zor olur. Telefonla ya da yüz yüze yapılan araştırmaların gerçeği yansıtmadığını onlar da biliyorlar, çünkü araştırmalar iktidar ve ana muhalefet partisinin varsayılan “kemik oyları” üzerine kuruluyor. Yanıt vermeyenlerin oranı da gerçeği yansıtmıyor. Neyse ki artık güdümlenmiş, manipülatif araştırmalarla seçmenleri etkileme olanağı kalmamıştır.

***

Dip dalgaları ekonomideki, politikadaki, sosyal hayattaki kimi somut göstergelere bakarak büyürler, hızlanır, güç kazanırlar. Öyleyse onlara bakmalı. Ocak-Mart 2018 döneminde büyüme hızını 7.4 olarak açıklayan, güven kaybında ön sıralarda yer alan TÜİK verilerine bakalım. Bakalım ama Korkut Boratav Hocanın bu büyüme rakamlarının hatalarını, kofluğunu, geleceğini satır satır açıklayan Sol Haber sitesindeki yazısını okuyarak bakalım.

***

Özellikle büyümenin inşaat sektörüne dayandığının, makina ve teçhizat yatırımlarındaki düşüşe dikkat etmek gerektiğinin, GSYH içinde ücretlerin payının düşmekte, sömürü oranının yükselmekte olduğunun da altını çizelim. Dip dalga ceplerdeki yoksullaşmanın dışında başka neye bakar? Örneğin zirveye çıkmış adaletsizliğe bakar, OHAL uygulamalarına, OHAL’in grevleri önlemek için kullanılmasına, yüz binlerin işsiz güçsüz kalmasının başlıca sorumlusu olmasına bakar.

***

Dip dalgası görünür hale geliyorsa iktidarları tehlikeye giren egemenler ne yapar? Onlar da diplere, derinlere, karanlığa inerler. Sandıklara nasıl hâkim olunacağı konusunda “brifingler” verir, o günkü işlerle, o güne kalmadan ivedi olarak yapılacakları gözden geçirirler.
Bu arada özelikle Kürt seçmenlerin oylarını Güneydoğu’da, Doğu’da HDP’ye vermelerinin önlenmesinin de temel amaç olarak seçildiği anlaşılıyor. Batı illerinde zorlaşan provokasyonlar bu bölgelerde daha kolay sahnelenebiliyor. İşte son örneği Suruç’tur. Bu türden provokasyonların başarılı olabilmesi için sorgu sual bilmeyen, gerçeğin peşine düşmeyen, gazetecilikle alakası olmayan bir medya desteği şarttır.
Utanarak izliyoruz.

***

Yandaş medyayı şişirmek için kamu kaynaklarını kullanarak milyonların neden ödendiği de anlaşılıyor. Peki biz niye utanıyoruz, çünkü nihayet bu medyada çalışan arkadaşlarımız yalana dolana boyun eğmeye zorlanıyor, utançlarını dile getiremiyorlar, o iş de bizimdir de ondan. Kaşarlanmış olanlardan, gerçekleri çarpıtmayı meslek edinenlerden söz etmediğimizi okurlarımız bilirler.
Peki bütün bu provokasyonlar, çarpıtmalar, yalan dolan, gün yüzüne çıkan dip dalgasını, coşkuyu önleyebilecek mi?

***

Seçimleri yitirme korkusu bu kadar büyükse, derinlerde hazırlanan provokasyonlar da o kadar büyük olacaktır. Oyuna gelmek, Yüksek Seçim Kurulu’nun kapısından dönmek istenmiyorsa, sakin olmak, provokasyonlara gelmemek, son dakikada dipten gelen coşkuyu öldürmemek, tam tersine derinlerin oyunlarını yığınların coşkusuyla boşa çıkarmak şarttır.
Zor olduğunu sanmıyoruz, yeter ki kararlılık, soğukkanlılık esas olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları