Alev Coşkun

Erdoğan artık gündemi belirleyemiyor

25 Temmuz 2021 Pazar

Siyasal yaşamda, gündemin belirlenmesi önemlidir. Çağdaş iletişim bilimi de bu konu üzerinde yoğunlaşmıştır.

20 yıllık AKP iktidarının büyük bölümünde genel dünya koşulları ekonomik hayatı rahatlatmıştı. Bir yandan dış para kaynaklarından yararlanılması, öte yandan Cumhuriyetin birikimi tüm fabrikaların özelleştirilmesi sonunda elde edilen büyük gelir AKP için çok büyük yararlar sağladı, elde edilen gelir üretim ekonomisine değil, inşaat ve altyapıya yöneltildi. Son 20 yılda AKP iktidarı ekonomik hayatta mutlu bir dönem yaşadı. Erdoğan gerek başbakanlığı döneminde gerekse Cumhurbaşkanlığı’nın ilk aşamasında politik ve toplumsal gündemi belirliyordu.

Erdoğan genellikle bir sorun ortaya atıyor, muhalefet partileri de bu konuya cevap yetiştirmek için günlerce uğraşıyorlardı. Türkiye, yapay gündemlerin tartışıldığı bir alana dönüşüyordu. Kabul edilmelidir ki Erdoğan ve siyasal danışmanları bu konuda çok etkin oluyorlardı.

Ancak ekonomi politikalarında yapılan büyük hatalar, döviz kurlarının ve enflasyonun yükselmesi, hayat pahalılığının her geçen gün kendisini göstermesi karşısında özellikle son altı aydır, Erdoğan gündemi belirleyemiyor.

Eskiden gündemi saptayan ve daima muhalefete saldırı içinde bulunan Erdoğan artık savunmaya geçmiş bulunuyor. Gündemi tespit etmekte yetersiz kalıyor.

Son 20 yıldır ilk kez muhalefet partileri gündemi yönlendiren bir konumuna yükseldiler.

Cumhuriyet gazetesinin her pazartesi günü anımsattığı, “128 milyar dolar nerede”, “10 bin dolar rüşvet alan AKP’li kim” gibi sorular karşısında, AKP siyasal iktidarı cevap veremez duruma düşmüş bulunuyor.

Gündemi belirleyememe konusunun en çarpıcı örneği geçen hafta Kıbrıs’ta yaşandı.

Erdoğan’ın Kıbrıs gezisi haftalar öncesi öne çıkarıldı, Kıbrıs’ta önemli konularda açıklama yapacağı, sürpriz öneriler getirileceği belirtilerek kamuoyu heyecanlandırılmak istendi. Sonuç, Kıbrıs’ta bir “külliye” yapılacağı noktasında kaldı. Kamuoyunda bir etkinlik yaratmadı.

Başta CHP olmak üzere Millet İttifakı içinde bulunan İYİ Parti, Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinin iktidara yönelttiği sorularla artık iktidarı bunaltmaya başladıkları kabul edilmelidir.

Özet şu: Siyasal gündemi belirleyen Erdoğan, bu yeteneğini yitirmiştir. Şimdi, muhalefetin sorduğu sorulara yanıt verememektedir ve savunmaya geçmiştir. AKP siyasal iktidarının yanıtlanamayan bu sorular nedeniyle zor günler yaşadığı açıktır.

TALİBAN ŞERİATÇIDIR

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, Afganistan Kâbil Hamid Karzai Havaalanı’nda görevlendirmek isteyen Erdoğan, bayram namazı çıkışında Taliban’la ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Taliban ile görüşmeleri Türkiye ile daha rahat yapmak lazım. Çünkü Türkiye’nin onların inancıyla alakalı ters bir yanı yok.”

Bu, çok talihsiz bir açıklamadır. Genel tanımlama çerçevesinde Türkiye’deki İslamla, Taliban’ın temsil ettiği İslam arasında ortak bir nokta bulunması çok güçtür. Taliban açıkça “terör” üreten bağnaz bir örgüttür. Taliban, insan haklarına, kadın haklarına karşıdır ve vahşet derecesinde infazlar yapmakla şöhrete ulaşmıştır. Şeriat devleti kurmayı hedeflemektedir.

Fransız AFP ajansının verdiği bilgiye göre eylül ayından bugüne tam 180 kadın Taliban tarafından öldürülmüştür.

Türkiye laik bir devlettir ve Taliban’la ortak bir düşünce birliğine sahip değildir.

Erdoğan, yaptığı bu açıklamayla öteden beri söylenen 2023 tarihli halifelik hedefini göstermek istiyorsa bu açıklama talihsizlik ötesinde skandaldır. Laik ilkelere dayalı Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

ERKEN SEÇİM KONUSU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP milletvekilleriyle toplantılar yapıyor. Milletvekillerine, “Şimdiden 2023 seçimleri için çalışmaya başlamanızı istiyorum” diyor. Bir başka konuşmasında “artık masada değil, sahalarda” olmalarını istiyor, “Hepimiz arazide olacağız” diyor. Ardından Diyarbakır’a gidip konuşmalar yapıyor.

Tüm bunlara bakılarak Erdoğan’ın erken seçim için karar verdiği yorumları yapıldı.

Bu arada, Meclis seçim yasası, seçim barajı ve seçim bölgeleri için yasa tasarıları üzerinde çalışıyor. Bunlar seçimlerin erkene alınacağının en belirgin kanıtlarıdır.

Sorulan soru üzerine AKP Grup Başkanı Akbaşoğlu, “Zamanında yapılacak seçime erken hazırlık yapıyoruz” yanıtını verdi.

Erdoğan, giderek eriyen AKP oylarını yeniden toparlamak istiyor. Ekonomi daha da kötüye gitmeden seçimlerin 2022 yılının ilkbaharında yapılacağına kesin gözüyle bakılıyor...

28 ŞUBAT DAVASI, 80’LİK GENÇ VE SAYGIN GENERALLER

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 28 Şubat davası olarak adlandırılan davada, eski komutanlara verilen cezaları onadı. Bu kararı, Yargıtay Genel Kurulu’na taşıması istenen Yargıtay Başsavcılığı, karara itiraz etmeyeceğini bildirdi. Buna göre, eski Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, eski Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri, eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, eski Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkaynak dahil 14 üst düzey eski komutan hapse atılmayı bekliyor. Komutanlar, yaptıkları açıklamalarla dik duruş sergilediler ve tutuk evine gitmek için bavullarını hazırladıklarını bildirdiler.

28 Şubat, siyasal iktidara değil devleti ele geçirmek isteyen tarikatlara ve dinci hareketlere karşı bir uyarıydı.

Hepsinin yaşı 80’i geçmiş olan bu eski komutanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine sahip çıktıklarını belirtiyorlar. Saygın ve dik duruşlarını yineliyorlar...

HABER, KAMU YARARI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Basın İlan Kurumu’nun gazetemize verdiği ilan kesme cezalarını okuyucularımız çok iyi bilmektedirler.

Bu cezalarda etkili şikâyetçinin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun olduğu da bilinmektedir.

İletişim Başkanı Altun, gazetemizi Kişisel Verileri Koruma Kurulu’na (KVKK) da şikâyet ederek “kendi şeref ve haysiyetini ihlal ettiğini ve gerçeklere aykırı içerikli yayın yaptığını” da belirtmişti.

KVKK’nin kararı geçen günlerde açıklandı. KVKK, hukuka uygun bir duruş sergileyerek Altun’un düşüncesine karşı çıktı.

KVKK, verdiği kararda “yapılan haberleri basın özgürlüğü kapsamında” gördü ve “somut bir olaya dayanması nedeniyle haber değeri taşıdığını” belirtti.

İletişim Başkanı Altun, daha öncede yazdığımız gibi, 657 sayılı yasaya bağlı bir kamu görevlisidir. Ancak Altun, kendisini atanmış bir memur olarak değil, seçilmiş ve dokunulmazlığı olan bir yüksek görevli olarak görmektedir.

KVKK’nin bu kararından memnun olunmadığı anlaşılıyor. Nitekim geçen hafta yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile muhalefet yapan basına yeni yasaklar getirildi. Belediyeler artık gazete satın alamayacaklar. İlan veremeyecekler.

Şu sıralar 3-5 yerden ballı maaş alan Cumhurbaşkanlığı danışmanları ve bürokratları korunurken, kamuda araç saltanatı sürerken, kamu kuruluşları ve bankaları yandaş basına milyarlar akıtırken belediyelerin bir veya iki liraya gazete alması yasaklanmaktadır.

Muhalif basın, Cumhuriyet, Sözcü, BirGün satın alınmasın, onlara ilan verilmesin ve onlar ekonomik sıkıntı içine girsin...

AKP iktidarının göremediği bir gerçek var. Ne yaparlarsa yapsınlar Cumhuriyet’i susturamayacaklardır.

Bu gazetenin sahibi okuyucusudur. Gazetesine sahip çıkacaktır ve bu yasakları etkisiz kılacaktır...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsmet İnönü 25 Aralık 2023

Günün Köşe Yazıları