Cami yalanı

31 Temmuz 2020 Cuma

Ayasofya’nın tümüyle camiye çevrilmesinin tepkileri ve tartışmaları sürüyor. Cami bir süre daha siyasetin odağı olacak gibi görünüyor. Camiyi siyasetin göbeğine, siyaseti caminin göbeğine oturtmak AKP’nin klasik yöntemi. Tabii bu yöntemi yalanla karıştırarak uyguluyorlar.

Bu konuda klasik yalanlardan biri de “Atatürk ve İnönü, camileri kapattı, depo yaptı, eğlence yeri, hela yaptı” söylemidir.

Tarihçi Sinan Meydan, iki ciltlik “Cumhuriyet Yalanları” kitabının son bölümünde, bu yalanı belgeleriyle çürütüyor.

Sinan Meydan, bu yalanı çıkaranın Mehmet Şevket Eygi olduğunu vurguladıktan sonra Cumhuriyetin cami politikasına değiniyor.

1927 yılında, ülkenin din adamı ve cami ihtiyacını karşılamak üzere, ne kadar cami olduğunu saptamak için sayım yapılmış ve 14 bin 425 olan okul sayısının iki katı olmak üzere 28 bin 705 cami olduğu görülmüş, bunun üzerine ihtiyaç fazlası ve harap durumda olan camiler sınıflandırılmış, daha sonra cami ve mescitlerin sınıflandırılması hakkında nizamname çıkarılmış ve buna dayanarak 1926- 1960 arasında, ihtiyaç fazlası 494 cami, 722 mescit arsası satılmıştır. Üstelik bu satışların hepsi CHP döneminde değil, bir bölümü de 1950’den sonra DP iktidarında yapılmıştır.

İşte “camiler kapatıldı” söyleminin ardındaki gerçek budur.

***

Camilerin depo yapıldığı söylemine gelince:

İkinci Dünya Savaşı’nın Almanya’nın Türkiye sınırına gelip dayandığı, Berlin’in Türkiye’ye saldırmasının beklendiği günlerde Cumhurbaşkanı İnönü, Almanların bir savaş halinde camileri bombalamayacağını düşünerek, İstanbul’daki saraylarda ve müzelerde bulunan padişah tahtını, Hazreti Muhammed’in sancağı, kılıcı hırka-i saadetini, Osman’ın kanlı Kuranıkerimini, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı tahta iskeleyi bütünüyle 48 vagonda toplamış ve Alman uçaklarının menzili dışındaki Niğde’de üç camide koruma altına aldırmış, bunların çevresine süngülü nöbetçiler diktirmiştir. İşte işin esası budur.

İnönü’nün camileri ahır yaptığı iddialarına da bakalım:

İnönü, Kurtuluş Savaşı sırasında, Batı Cephesi Komutanı olarak, I.ve II. Ordular ile bunlara bağlı karargâhların barındırılması için, Akşehir - Konya ve civarındaki camileri kullanmış, aynı yönteme II. Dünya Savaşı sırasında da başvurmuştu. İşte camilerin amacı dışında kullanılmaları hikâyesinin aslı budur.

Camilerin otel olarak kullanılması konusuna da Sinan Meydan açıklık getiriyor kitabında ve bu yönteme Osmanlı döneminde de rastlandığını, 93 Savaşı sırasında İstanbul’a göçenlerin barındırılmaları için kentin büyük camilerinin ibadete kapatılması örneğini veriyor.

Salt aydınlanmacı laik Cumhuriyet ile hesaplaşmak için Atatürk ve İnönü’nün cami düşmanı olduklarını, camileri kışla, ahır ve depo olarak kullandıkları çarpıtmasını ileri sürenler, Osmanlı döneminde İstanbul camilerinin göçmenler için kullanılması, Adnan Menderes’in İstanbul’un imarı sırasında, birçok camiyi yıktırmasına hiç değinmiyorlar, Semavi Eyice’nin Menderes’i kimi camileri projelerin selameti açısından elzem olmadığı halde keyfi olarak yıktırdığı gerekçesiyle eleştirdiğini bilmezden geliyorlar.

***

Atatürk ve İnönü hakkındaki bu ithamlar görüldüğü gibi yalandan ibarettir.

Kurtuluş Savaşı’nda zaferin hemen ertesinde yapılan ilk bakanlar kurulu toplantısında Yunanların yakıp yıktıkları camileri gündeme getiren Mustafa Kemal, “Bunları yenilemek görevimizdir, hizmeti nutuk atmadan, gösterişe kaçmadan, siyasete alet etmeden yerine getirelim” demiştir.

Eskişehir Mihalıççık Camii’ni kendi parasıyla yaptıran Atatürk, Selimiye’nin tamiri için para ayrılmasını emretmiş, yurtiçinde daha birçok cami yaptırdıktan başka, Tokyo Camii’ni de yaptırtmış, Paris Camii’ne sürekli para yardımı yapmıştır.

Sinan Meydan’ın kitabında, bu gerçekleri etraflıca görüp, camiyi bahane ederek, nasıl alçakça yalanlara başvurduklarını anlayabilirsiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları