Diyanet çıkmazı

08 Mayıs 2020 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın koronavirüsün nedenleri konusundaki açıklaması üzerine Ankara Barosu ile patlak veren tartışmada kabağın baroların başına patlamasında şaşılacak bir yön yok.

Savunmayı devletin memuru, yürütmenin astı olarak gören Tayyip Bey, barolar için bir iyilik düşünüyordu zaten. Baroları, şu anda kamuoyu önünde dokunulamaz konumda olan Tabip Odaları ise daha sonra izleyecek. Onları başka bir yazıda ele alacağız. Bugün Tayyip Bey’in Diyanet’e sahip çıkan konuşmasının diğer hedeflerine, tarikat ve cemaatlere değinmek istiyorum.

2020 - 22 üç yıllık döneminde toplam 37 milyar bütçesi ile İçişleri, Tarım ve Orman, Ticaret, Çevre ve Şehircilik, Dışişleri, AB, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm bakanlıklarını geride bırakan Diyanet İşleri Başkanlığı zaman zaman laik çevrelerin tepkisini çekiyor. Fiilen bir fetva makamı işlevini benimsemiş olan ve toplumsal yaşamın her alanında söz sahibi olma rolünü üstlenen Diyanet’in, haklı olarak laiklik konusunda duyarlı çevrelerin tepkisini çekmesini yadırgamamak gerek.

***

Son zamanlarda Diyanet’in laik yaşam alanlarına müdahalesi ve laiklik karşıtı saldırılarının artmış olması, hele hele Ali Erbaş döneminde bu eğilimin doruğa ulaşması bu tepkileri kaçınılmaz kılmaktadır. Tayyip Bey, son tartışmada, Diyanet’i, İslam adına konuşmaya yetkili ilan ederek ve onu devletle özdeşleştirerek, laik çevreler karşısında korumuştur.

Dizginlenemez gazeteci, yıldırılıp, susturulamaz yazar Barış Terkoğlu dünkü Cumhuriyet’te çıkan, her zamanki gibi son derece dikkate değer yazısında sorunun başka bir yönüne dokunuyordu. O da tarikat ve cemaatler ile Diyanet ilişkileridir.

Gerçekten de Diyanet sorununa yaklaşırken, Cumhuriyetin bu en eski ve köklü kurumlarından olan kuruluşun, laikliğin tehlikeye düşmesini önleyecek denetim mekanizmalarını oluşturmak amacıyla kurulduğunu unutmamak gerekir.

Başka bir deyişle Diyanet, din adına yapılacak gerici saldırılara karşı önlem olarak kurulmuştur.

Ne var ki devletin dini kontrol etmek amacıyla ortaya çıkardığı bu kuruluş, zaman içinde dinin devleti kontrol aygıtlarından birine dönüştüğünden, tepkileri çekmiş, hatta zaman zaman “Laik devlette Diyanet kurumu olmaz” denerek kaldırılması bile önerilmiştir.

***

Gariptir, cemaat ve tarikatlar da kendi alanlarına karıştığı gerekçesiyle Diyanet’i istememektedir.

Bu durumda ne laikler ne de rakipleri Diyanet’e iyi gözle bakmaktadırlar.

Velhasılı kelam, laik rejim açısından Diyanet, artık ne onla ne de onsuz olur bir duruma düşmüştür. Diyanet çıkmazı derken belirtilmek istenen husus budur.

Belki günümüzün sorunu değil denebilir ama eğer bir gün laik sistemin yeniden kurulması gündeme gelecekse -ki mutlaka gelecektir- Diyanet’i ne yapmalı sorununa da yanıt bulmak gerekecektir.

Kuruluş gayesi göz önünde bulundurulduğunda, Diyanet’ten vazgeçmek düşünülemez. Bunu yaparken, Diyanet’in bugün içine düştüğü durumun nedenlerini doğru irdelemek gerekir. Diyanet bugün, Sünni İslamın bir bölümünün temsilcisi ve özellikle de bu yüzden erkek egemen düşüncenin savunucusu konumundadır.

Kurumun bu yapıdan kurtarılması, tüm inançları kapsayıp, daha çoğulcu yani demokratik bir yapıya kavuşturulması halinde demokrasi içindeki işlevini yerine getirmesi söz konusu olabilecektir.

Bir zamanlar kimi çevreler de “dinde reform” tartışmaları çok revaçtaydı, sonra gelen tepkiler üzerine konu hakkında görüşler kesildi. Sanırım dinde reform değil ama Diyanet’te yukarıda belirttiğimiz doğrultuda reform konusunu tartışmak yararlı olacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları