Düzen namus istemiyor

23 Temmuz 2021 Cuma

İçinde debelendiğimiz çok boyutlu bunalım mı daha vahim ya da bu konuda yazılan sözler ve yapılan analizler mi daha ağır?

Bazen içinde bulunduğumuz durumu öylesine isabetli anlatan yazılara rastlıyorsunuz ki düşünmeden edemiyorsunuz “Bu toplum, içinde bulunduğu durumu bu kadar yetkin bir biçimde ele alacak kimselere sahip olduğu halde nasıl oluyor da şunca süredir içinde bulunduğu rübikonu aşamıyor?” diye.

Son günlerde bunların iki çarpıcı örneğini okudum. Gazetemizden Ergin Yıldızoğlu ile Sözcü’nün ünlü yazarı Yılmaz Özdil idi bunlar. Bu iki yazarı da her zaman hem haber almak, bilgi sahibi olmak, hem de aynı zamanda keyif için okurum. Ergin Yıldızoğlu’nun 19 Temmuz Pazartesi günü Cumhuriyet’te, Yılmaz Özdil’in 16 Temmuz günü Sözcü’de çıkan yazılarını mutlaka bulup okumanızı salık veririm. Yılmaz Özdil’in söz konusu yazısının başlığı içeriğini de açıklıyor. Her defasında toplumu ensesinden yakalayıp silkeleyen Özdil, bu defa da “Türkiye’nin en büyük açığı namuslu adam açığıdır” diyor. Ezelden beri yakınılan bir konuya parmak basan Özdil’e itiraz edecek kimse çıkabileceğini sanmıyorum.

***

Ama şimdi burada kimileri “namuslu adam” gibi herkesin malumu olan bir kavramı neden birden bu kadar önemsediğimizi de yadırgayabilirler. Oysa durumda yadırganacak bir yön yoktur. Sorunlara namus kavramına vurgu yaparak yaklaşmak, aksaklıkların toplumsal içeriğini görmemizi engellemez.

Yıllar yılı kişisel bir erdem olarak algılanan namus, aynı zamanda toplumsal içeriği olan bir kavramdır.

Başka bir deyişle, kişinin namusunun yapısını ve derecesini yalnız kendi hasletleri değil, ama aynı zamanda bir toplumun o andaki  değer yargıları, öncelikleri ve üretim ilişkileri belirler.

Avcı toplayıcı toplumlarla tarım toplumlarının, tarım toplumlarıyla sanayi toplumlarının namus kavramları birbirinin aynı olamazlar.

Talan ve yağma toplumlarının namus kavramı ile sanayi ya da iletişim devrimi toplumlarının da namus kavramlarının birbirlerinden çok ayrı olduklarını kabul etmek gerek.

Yağma ve talan toplumlarının, sosyalist toplumlar gibi emek kahramanları yetiştirmesini beklemek abestir. Nitekim emeğe dayanma savındaki toplum çökünce, emek kahramanları da yerlerini yeşil doları kutsayan o...pulara bırakarak ortadan çekilmek zorunda kalmışlardı.

Her düzenin kendi namusu ve kendi namusluları vardır. Onların yetişmelerinde ve liyakatlerine uygun kilit noktalarına yerleşmelerinde toplum etkili olur.

Kısacası her düzenin namuslusu kendi öz projesidir.

Tabii ki yağma ve talan ekonomisinin namuslusu, vatandaşın orasına burasına koymayı hedefleyen herif-i naşerifler olacaktır.

***

AKP, Türkiye’de iktidarı, namusu yüceltip namusluyu el üstünde tutan bir düzen vaadiyle ele geçirdi.

Oysa onun üzerine bina edildiği yağma ve talan ekonomisi böyle bir düzene izin vermez, veremezdi. Onun için düzen, toplumda temeli üretime dayalı emeğin kutsal olduğu düzene uygun bir namus ve dürüst emekçinin prototipi olan namusluyu üretemezdi.

Öyle de oldu. Son yıllarda düzen, namusu istemez, namusludan hoşlanmaz oldu. Öyle olunca da meydan namussuza kaldı. Düzen namus ve namuslu istemeyince, namussuzluğun sürekli teşvik primi aldığı ortamda da toplum namus değil, namussuzluk üretmeye başladı ve Yılmaz Özdil’in söylediği noktaya varıldı: “Türkiye’nin en büyük açığı namuslu adam açığı oldu.”

AKP düzeni ve cari açık sürdükçe, Türkiye’nin en büyük açığı, namuslu adam açığı olmaya devam edecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları