Ülkedeki yüksek enflasyon ve dikiş tutmayan dolar-Avro artışı hepimizi vurdu. Her ne kadar merkez medyanın kayığına binen bir grup arkadaş, “Dolarla mı maaş ödüyoruz” dese de, cumartesiden sonra arabasına benzin doldurmaya kalkanlar Hanya ile Konya’yı çok iyi görecekler. Peki, dövizin baş döndüren artışı sporu, özellikle futbolu nasıl etkileyecek? 4 büyük kulübün toplam 20 milyara yaklaşan borcunun bir bölümü yabancı para biriminden. Yine sözleşmeler her ne kadar TL gibi gözükse de özellikle kadrolardaki onlarca yabancının ödemesini ya Avro ya da dolarla yapıyorlar. Peki “Naklen yayın gelirleri dolar cinsinden değil miydi?” Hayır! Çünkü Türk Lirası’nın artacağını bizden aylarca, hatta yıllarca önce öğrenen Katarlılar çoktan TL’ye döndüler bile. Demek ki, G.Saray’ı da F.Bahçe’si de Beşiktaş hatta Trabzon’u da ithal kramponlara eylül ayına göre yüzde 30 fazla ödeme yapmak zorunda; birilerinin(!) faiz indirimi inadı yüzünden! 

Bir de borsa meselesi var. Duymuşsunuzdur, Garanti Bankası hisselerinin haraç mezat yabancılara nasıl satıldığını, TL’nin değeri düştükten sonra. Şimdi sıra borsaya kote olan kulüplerimizin hisselerine gelecek! Yabancı, yüksek fiyattan bozduracağı dolar ve Avro’suyla bizim kulübün halka açık tapusunu alacak, ardından kulüplerin Bankalar Birliği aracılığıyla çektiği krediyi ödeyememe noktasında, altın hisselerinin devlet eliyle satışı masaya yatırılacak. Mesela Katarlı, Suudi, Rus, Amerikalı birileri 4 büyüklerin sahibi oluverecek. Elbette siyasi iktidar değişir, yabancı yatırımcının şımarıklığına son verilir, TL, yeniden eski onuruna kavuşursa bu senaryo başlamadan biter, ama şimdiki tablo ile Türk futbolunun önemli değerleri elimizden kaymak üzere! 

Tıpkı topraklarımız gibi; hani Atatürk’ün önce Çanakkale, ardından Sakarya, en sonunda da Büyük Taaruz’la bize hediye ettiği topraklarımızı şimdi güya savaşzede zengin Suriye, Irak ve Afganlar’a nasıl satıyorsak kulüplerimizi de birilerinin ülkeyi kantin yönetir gibi idare etmesi nedeniyle elin oğluna ya da kızına vereceğiz ağlaya ağlaya.