Ayşe Yıldırım

Son bir soru ve veda

13 Eylül 2018 Perşembe

Ağır bir meslektir gazetecilik. Çok acı görürsün, çok acı dinlersin ve çok acı yaşarsın. Bu acılar kimini katılaştırır, duygusuzlaştırır. İçindeki insanı öldürmeyenler bu acılarla olgunlaşır. Bu acılar onlara yol gösterir, sorular sordurtur. ‘Neden’ diye tekrarlarsın sürekli. Ta ki gerçeğe en yakın yanıta ulaşıncaya dek..
Bu coğrafya acılarla doludur ve ne yazık ki öyle olmaya da devam ediyor.
İnsani duygularımı yitirmemeye çalışarak yaptım bu mesleği. Hep ‘önce insanım’ dedim. Hep o sorunun peşine düştüm. Neden? Neden? Neden?
‘Neden’i bulursak ‘Nasıl’a ulaşmak kolaydı çünkü.
Elbet güzel haberler, güzel duygular, güzel anlar ve umutlu zamanlar da yaşadım. Ama acı hep galipti hem de büyük bir farkla.
Bugün başka bir acı daha eklendi onlara.
Veda acısı.
Ve o soru yine ortada.
‘Neden?’
Çok şey yazıldı, çok şey söylendi. Ve söylenmeye devam edecek.
Yani nedenini biliyorsunuz.
‘Nasıl’ sorusu elbette bu nedenleri ortadan kaldırmak yani acılara, haksızlıklara son vermek amaçlı bir soru benim için.
Ve yanıtı bu vedada.
1989 yılında stajyer olarak kapısından girdim Cumhuriyet’in.
Muhabirlik, editörlük, hafta sonu ekleri yayın yönetmenliği, yazıişleri müdürlüğü, haber koordinatörlüğü ve son olarak da yazarlık yapmaya çalıştım.
Birlikte çok badire atlattığımız çalışma arkadaşlarım, dostlarım…
Birlikte çok ağır bedeller ödediğimiz gazeteciler, yöneticiler…
Birbirimize çok kızdığımız, kırdığımız ama daha çok kırıldığımız insanlar.
Haksızlıklar, suçlamalar, üstelik çok ağır suçlamalar..
Ağır bedeller…
İyileşse bile izi hiç geçmeyecek ‘kılıç yaralarımız’.
Özgür gazetecilik dedik. Ezilenlerin, sesi duyulmayanların sesi olalım dedik. Kimsenin etnik kimliğine, dinine, diline bakmaksızın gerçek, objektif gazetecilik peşinde koşalım dedik. Koşmaya çalıştık.
Buraya kadarmış.
Şimdi veda zamanı.
Eski yönetimle karşılıklı anlaşarak yeni yönetimi rahatlatarak gitmeyi tercih ettim.
Ama içimdeki gazeteci bu veda yazısında da beni rahat bırakmadı işte.
Her şeye rağmen şunu sormadan gidemeyeceğim.
Cumhuriyet Vakfı’nın ‘eleştirel akıl yeniden gazetenin politikasına egemen olacaktır’ sözüne de küçük bir katkı olur belki.
“Bu davada mağdur edilen Cumhuriyet yazar ve yöneticileri bugün gazeteden ayrılmış olsa da onları yargı karşısında savunmak, yine Cumhuriyet’in başlıca sorumluluğudur” diye yazan Mustafa Balbay’a sorum.
O yazar ve yöneticilerin mağdur olmasına ‘neden’ olan davada bizzat savcılığın tanıklığını yapan bir isim vakfın başındayken ‘nasıl’ olacak bu?
Başka sorum yok…
YOLUN AÇIK OLSUN CUMHURİYET…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları