Barış Doster

Dağlık Karabağ, büyük güçler ve Türkiye

18 Temmuz 2020 Cumartesi

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerilim son günlerde daha da tırmandı. İki ülke sınırında çatışma yaşanıyor. Konu, Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Ermenistan’ın saldırgan tutumu, ABD ve Rusya’dan aldığı destekle doğrudan bağlantılı. Zira Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ) sorununun çözümsüzlüğü, Rusya, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) işine geliyor. Bu sayede, hem Azerbaycan hem Ermenistan üzerinde baskı kuruyor, nüfuzlarını pekiştiriyorlar.

Dağlık Karabağ, 1990’ların başında, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının beşte birini oluşturan bölgeye saldırmasıyla dünya gündemine girdi. 1992’de Hocalı katliamı yaşandı. 1993’te Ermeni işgali daha geniş alana yayıldı. 1994’te ateşkes imzalandı. Ermenistan yönetimi, dış politika başarısı elde etmek, Rusya başta olmak üzere büyük güçlerin gözüne girmek, iç siyasette ve Ermeni diasporasında önemli bir koz olan Türkiye ve Azerbaycan karşıtlığını tahkim etmek için bu adımları attı. Atarken, Azerbaycan’daki siyasi istikrarsızlıktan da yararlandı. Konunun uluslararası hale gelmesi, çözümü zorlaştırdı. Ermenistan’ı memnun etti. Uluslararası örgütler işgali kınadı. Sonuç çıkmadı. Ermenistan’ın kurduğu Dağlık Karabağ Cumhuriyeti hiç varlık gösteremedi. Kabul görmedi. Ama sorun da çözülmedi. Çözülmesi de istenmedi.

Azerbaycan, haklı, doğru, meşru olarak, önce topraklarındaki işgalin sona ermesini istiyor. Karabağ, Azerbaycan’ın en önemli gündem maddesi, en temel meselesi. Bu konuda en büyük desteği Türkiye’den görüyor. Lakin yakın geçmişte, Türkiye Ermenistan açılımı yaptığında, Ankara’nın attığı yanlış adımları da unutmuyor.

ERMENİSTAN AÇILIMI YANLIŞTI

İsviçre’nin Zürih kentinde, 10 Ekim 2009’da, Türkiye ve Ermenistan’ın imzaladığı ve asla hayata geçmeyen protokoller, Türkiye’nin attığı yanlış adımdı. Ardından 14 Ekim 2009’da, Bursa’da oynanan Türkiye - Ermenistan milli maçında, Azerbaycan bayraklarının stadyuma alınmaması, diğer yanlıştı. İki hatalı adım, Azerbaycanlı kardeşlerimizin kalbini kırmıştı. İktidar, hem Türk milletinin hem Azerbaycan’ın tepkisini çekmek pahasına bu adımları atarken Ermenistan bildiğini okudu. Öyle ki Bursa’daki milli maça Ermenistan Cumhurbaşkanı, üzerinde Ağrı Dağı figürü olan uçakla geldi. Ermenistan, Ağrı Dağı’nı ulusal simge olarak kullanmaktan vazgeçmezken Türkiye’ye, stadyumda Azerbaycan bayrağı görmek istemediğini iletti. Türkiye de maalesef bu isteği kabul etti.

Dahası var. Bu adımlardan 13 ay önce, 6 Eylül 2008’de, Erivan’da oynanan Ermenistan-Türkiye maçında, protokol tribününde, dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün birkaç sıra arkasında, diplomatlarımızı şehit eden ASALA terör örgütü militanları oturmuştu. Stadyumda, Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarında kurduğu Dağlık Karabağ Cumhuriyeti bayrakları dalgalanmıştı. Türkiye, bunlara da en küçük tepki göstermemiş; gelişmeleri, simgeler üzerinden verilen mesajları, büyük güçlerin siyasetlerini, aldığı risklerin büyüklüğünü hesaplayamamıştı.

Ermenistan; sözde soykırım iddialarından vazgeçmediğini, vazgeçmeyeceğini, protokoller imzalanmadan önce, imzalanırken, imzalandıktan sonra ısrarla vurguladı. Ermeni diasporasının tavrında, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’daki işgal siyasetinde en küçük değişiklik olmadı. Türkiye ise bunları önemsemedi. Gereksiz bir iyimserliğe kapıldı. Ermenistan sınırını kapatmasının temel gerekçesi olan Dağlık Karabağ’daki işgal sürerken, yıllarca izlenen devlet politikasından vazgeçti. Ödün verdi. Azerbaycan’ı üzdü. Ermenistan’ı cesaretlendirdi. İktidar, Ermenistan’la imzalanan protokolleri TBMM’de bekletip Ermenistan üzerinde baskı kurmayı amaçladı. Hesabı tutmadı. Tersine, ABD ve AB, imzalanan protokoller TBMM’de kabul edilip yürürlüğe girmediği için, Türkiye’ye baskı yapmaya başladılar.

Mesele şu: İki devlet arasındaki bir sorun, uluslararası boyut kazandıkça Balkanlaşıyor. Yani çözümü olanaksız hale geliyor. Dağlık Karabağ, Kıbrıs ve Keşmir böyle sorunlar. Çözüm, Türkiye ve Azerbaycan’ın güçlü olmasından, Türk dünyasının birlik olmasından, bölge dengelerinin uygun olmasından ve büyük güçlerin, öncelikle de Rusya’nın tutumunu değiştirmesinden geçiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları