Barış Doster

Koronavirüs salgını neleri gösterdi?

21 Mart 2020 Cumartesi

Dünya koronavirüs salgınına karşı zorlu bir mücadele yürütürken, insanlık da çetin bir sınavdan geçiyor. Aklın ve bilimin önemi daha çok anlaşılıyor. Kapitalizmin, sağlık ve eğitim başta olmak üzere, kamusal olması gereken tüm hizmetleri, piyasa öznesi yapmasının vahim sonuçları, daha çok sorgulanıyor. Hastane ve okulları işletme; sağlık ve eğitim emekçilerini pazarlama elemanı; hasta ve öğrencileri müşteri olarak gören kapitalist zihniyet, daha çok eleştiriliyor.

Sosyalist Küba’nın sağlıktaki başarısı, tıbbi destek konusundaki insancıl tavrı daha fazla dikkat çekiyor. ABD, İtalya, Fransa gibi ülkelerin; hatta İsveç gibi refah toplumuna, sosyal devlete örnek gösterilen bir ülkenin sağlık hizmetlerindeki yetersizlikleri, egemen söylem ve ezberlerin daha çok sorgulanmasını sağlıyor. IMF, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler’in, salgınla mücadelede bile, öncelikle Batılı, merkez, emperyalist ülkelerin çıkarını kolladıkları; mazlum milletlerin, ABD’ye kafa tutan ülkelerin, salgınla mücadele konusundaki haklı taleplerine kulak tıkadıkları görülüyor.  

Cumhuriyet; kamucu sağlık, toplumcu hekimlik, koruyucu tıp

Türkiye’nin de önlem alırken, çıkarması gereken dersler var bu süreçten. Sıralayalım...

Kimilerinin dudak büktüğü, Atatürk’ün partisinde siyaset yapan bazılarının bile burun kıvırdığı, sol liberallerin (ne demekse o) uzak durduğu halkçılık ve devletçilik ilkelerinin, Cumhuriyetin kamuculuk ve planlama anlayışının önemi bir kez daha görüldü.

Piyasa ekonomisinin, giderek piyasa toplumuna dönüştüğü; kapitalizmin kâr hırsının, hiçbir kural, hiçbir insani, vicdani, ahlaki değer tanımadığı; özelleştirmenin bazılarının öne sürdüğü gibi her derde deva olmadığı, küreselleşmenin sınırları kaldırıp, dünyayı küçük bir köy yapıp, sorunları çözmediği görüldü.

“Kapitalizmde kârların özelleştirildiği, zararların kamulaştırıldığı” bir kez daha görüldü.

İnsanı müşteri olarak gören, önce hasta edip, sonra tedavi eden anlayışın değil; insanı insan olduğu için önemseyen, yurttaş olarak gören, koruyucu tıbbı, önleyici tıbbı esas alan kamucu sağlık politikasının benimsenmesi gerektiği görüldü.  

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek bilimin önemini vurgulayan, “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyen, akıl ve bilim üzerine kurduğu Cumhuriyetin halkçı, kamucu, toplumcu yönüne dikkat çeken Atatürk’ün dehası bir kez daha görüldü.  

Her alanda ehliyet ve liyakatin ne denli önemli olduğu, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği gibi meslek örgütlerinin uyarılarının ne denli yerinde olduğu görüldü.

Sözün özü; sağlıkta özelleştirmeyi değil, Tıbbiyeli Hikmet geleneğini savunan Tıbbiyelilere; NATO’ya ve uzantısı FETÖ’ye selam çakanlara değil, Mustafa Kemal’in askeri olmanın gururunu yaşayan Harbiyelilere; bakanın, genel müdürün gözüne girmek için yarışanlara değil, her koşulda Cumhuriyet, devlet ve millet için çalışan Mülkiyelilere ihtiyacımız olduğu görüldü.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları