Barış Doster

Türkiye’nin milli bir enerji politikası var mı?

22 Ağustos 2020 Cumartesi

Türkiye de her ülke gibi ekonomik istikrar, sürdürülebilir kalkınma ve ulusal güvenlik adına, enerji yatırımlarına büyük önem veriyor. Fakat bu konuda atılan yanlış adımlar, yapılan yanlış tercihler, tasarruf bilincindeki eksiklik, enerji iletiminde kayıp ve kaçak oranındaki yükseklik dikkat çekiyor. Enerjinin, kamu ağırlığı gerektiren bir alan olmaktan çıkarılıp tamamen piyasaya terk edilmesi büyük yanlış. Enerji kaynağı olarak ağırlıklı biçimde doğalgaza, tedarikçi ülke olarak Rusya’ya bağımlılık ise diğer önemli yanlışlar.

Enerji; uzun dönemli plan ve projelerin, ulusal stratejilerin saptanması ve uygulanması gereken bir alan. Türkiye, bu konuda maalesef bütüncül bir siyaset izleyemedi. Milli bir devlet politikası takip edemedi. Hatta aynı partinin iki farklı bakanı arasında bile, uygulamada büyük farklar göze battı. Enerji konusunda toplumsal bilincin oluşması gecikti. Enerjinin daha verimli kullanılması için yapılan uyarılar, alternatif enerji kaynaklarına, çevreyle uyumlu projelere dönük arayışlar göz ardı edildi.

Türkiye’nin enerji gereksinimi, rezervleri, kamu ve özel sektörün üretim kapasitesi, enerjiye yönelik talep, ülkemizin insan kaynağı, teknolojisi gibi farklı etkenler dikkate alınarak, uzun erimli ulusal enerji politikaları saptanmalıydı. Konuyla ilgili tüm çevreler birlikte çalışmalıydı. Bu alandaki otorite boşluğu, yetki karmaşası yıllar önce giderilmeliydi. Zengin maden kaynakları daha verimli kullanılmalıydı. Kamu öncülüğünde uzun vadeli planlama yapılmalıydı. Stratejik olan enerji kaynaklarının özelleştirilmesinden uzak durulmalıydı. Hiçbiri yapılmadı.

Yeni, yerli, yenilenebilir...

Bir yandan, salgın hastalığın da etkisiyle ekonomiler küçülüyor, dolayısıyla enerjiye olan talep azalıyor. Diğer yandan elektrikli otomobillere olan talep daha da artıyor. İşte bu şartlarda Türkiye’nin stratejik bir karar vermesi gerekiyor. Petrol ve doğalgazda yüzde 90’ı aşan oranda dışa bağımlı bir ülke olarak, şimdiye kadar tuttuğu yanlış yolda mı ilerleyecek? Yoksa öncelikle yerli kaynaklara mı yönelecek? Yenilenebilir kaynakları mı yeğleyecek? Dış alımın zorunlu olduğu hallerde de miktar, ülke, kaynak, güzergâh ve fiyat çeşitliliğini mi gözetecek?

Yıllar boyunca hatalı politikalarla, rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla anılan ihalelerle çok fazla zaman ve kaynak kaybetti Türkiye. Yurttaşlar, “Elektriğimiz kesilecek, karanlıkta kalacağız, buna mecburuz” sözleriyle korkutuldu. Sağlıklı bir enerji güvenliği politikası oluşturulamadı. Alternatif enerji kaynakları öne çıkamadı. Halkın cebi düşünülmedi. Doğu Akdeniz başta olmak üzere, yakın çevremizdeki ülkeler, enerji odaklı adımlar atıp işbirlikleri yaparken, Türkiye bu gelişmeleri pek dikkate almadı.

Sorun şu: Enerji güvenliği ile ulusal güvenlik arasında yakın ilişki var. Enerjinin etkin, verimli kullanımı, enerji tasarrufu, yenilenebilir enerji kaynakları, enerji kaynağının çeşitlendirilmesi, ülke kaynaklarının değerlendirilmesi, dışa bağımlılığın azaltılması, enerji üretiminde maliyetlerin düşürülmesi gibi konular, sadece bu işin uzmanlarını ilgilendirmiyor. Ekonomi, güvenlik ve dış politikadaki karar alıcılar başta olmak üzere, herkesi ilgilendiriyor. İktisat, tarih ve coğrafya, bize bu konuda büyük dersler veriyor.

Diplomasi, strateji ve jeopolitik ise bunun için öğreniliyor ve öğretiliyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları