Seçimi 'İnce'ye rağmen' kazanmak!

30 Mart 2023 Perşembe

Dün gerçekleşen Kılıçdaroğlu-İnce görüşmesi geleceğimiz açısından çok önemliydi. Buradan olumlu bir sonuç çıkması, muhalif halk kitleleri için haklı beklentilerinin sonuca ulaşması olacaktı. Ama maalesef olmadı. Bir saatlik görüşmenin sonucunda birkaç dakikalık, halkı son derece hayal kırıklığına uğratan mini bir basın açıklaması yapıldı, hepsi bu!   

Bazen bir tavır koymak, karşındakine kameralar önünde hava basmak çok ego okşayıcı gelebilir. Ama bu sonradan oluşacak pişmanlıkları engellemez! 

İnce’nin gençler arasında bir karşılığı olduğunun herkes farkında. Konu yalnız yaptığı altı saniyelik dansın sosyal medya yansıması değil. Gençler, İnce’nin tavırlarından kendilerini temsil edecek bir umut çıkarıyorlar. Belki büyük partilerin kavgalarından bezmişlik de bunun bir parçası… Ama onların da dünkü kilitlenmeden sonra desteklerini geri çekerlerse kimse şaşırmaz! Nasıl Akşener, Altılı Masa’ya rest çektikten sonra halkın büyük tepkisiyle geri döndüyse, İnce de bugünden itibaren kendisini ne kadar haklı görürse görsün, belki Akşener’in yaşadıklarını da aşan ve hiç de beklemediği ortamlarla karşı kaşıya kalabilir. 

Geçmişte bu küçümsemeler ve ego savaşlarından kaynaklanan bölünmelerden dolayı halk olarak fazlasıyla yandık, çok ağır bedeller ödedik. Hafızalarımız da siyasilerimizden çok daha fazla yerinde! Dolayısıyla sonunda tünelin ucunda ışık görüldü, o sebeple 21 yıllık kâbusu bitirme şansını yakalamışken hiç kimse fırsatın kişisel ihtiraslar yüzünden tepilmesini istemiyordu. İşin özeti bu. Dolayısıyla dünkü buluşmadan oluşan hüzün, derin bir iç yara ve doğruyu söylemek gerekirse önemli halk kesimlerinde ciddi bir kızgınlığa neden oldu ve İnce, ikinci kere bunu insanlara yaşatmış oldu. 

Objektif davranan ve siyasi derinliğin bilincinde olan herkes Kılıçdaroğlu-İnce diyaloğunun son derece hayati olduğunun farkındaydı. Bu diyaloğun hayırlı bir sonuca ulaşması için öncelikle iki yılı aşkın bir süre önce yaşanan olumsuzluğun gündemden kaldırılması şarttı. Evet doğrudur, İnce ayrılırken CHP ile ilişkilerini daha sağlıklı sürdürebileceği sakin bir üslup seçebilirdi. O kısacık basın önü konuşmalarından aldığımız hava, içeride 2-3 yıl öncesinden kaynaklanan aynı gergin havanın egemenliğini sürdürdüğünü gösteriyordu. İnce belki kendi şaşkınlığı içinde, bunu teyit edercesine, ayrılma anında “hoş geldiniz-güle güle” diyerek bahtsız bir şekilde tarihe kalan bu iki kelimeyi yan yana getirdi. 

Kendinizi Erdoğan’ın yerine koyun. Elbet o da kurmaylarıyla sürekli olarak durum değerlendirmesi yapıyordur. Tabii ki en büyük korkusu seçimin ilk turdan Kılıçdaroğlu lehine sonuçlanabilecek olması; çünkü değişen rüzgârın tabii ki farkındalar. Bunu engelleyecek tek gelişme ne olabilir? Muhalefet oylarının bölünmesi ve işin böylece ikinci tura kalması. Böylece, şayet parlamento seçimlerinde muhalefet büyük bir üstünlük sağlayamamışsa ve o rüzgâr somut bir güce dönüşememişse bu sefer halkın değişime olan inancı azalabilecek diye bir umut yeşerebilirdi iktidar kanadı adına! Onlara umut veren tek senaryo buydu…  Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Dünkü “Anlaşamama”dan Erdoğan sonsuz bir haz almıştır ve umutları bambaşka boyutlara geçmiştir. Kimse aksini iddia edemez. 

Bakın, halkın neden İnce’nin soğuk, kararlı ve “gizli intikamcı” tavırları, halkımızda ve seçmenlerimizde neden tepki, sıkıntı ve neredeyse isyan yaratmıştır, biraz hatırlayalım…  SHP, CHP ve DSP arasında 1994 yerel seçimlerinde yaşanan oy bölünmesi resmen kırmızı halılarla Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek’e Türkiye egemenliğinin yollarını açmıştı. Hatırlamayan var mı?  Burada bir sürpriz yoktu ve seçimlerden önceki son dokuz ay boyunca, o dönem başlatmış olduğumuz “Taban Operasyonu” ile yaptığımız basın toplantıları, yayınladığımız bildiriler ve lobi faaliyetlerimizle objektif yurtseverlerin rahatça gördüğü bu felaket gidişatı liderlere ikaz edip, birleşmeleri veya ortak aday çıkarmaları için çağrılar yapmıştık. Detayları geçiyorum; maalesef başaramadık ve Titanik buz dağına göz göre göre çarptı. Siyasiler bu felaketi hatırlamaz görünmeyi seviyorlar ama halkımız tersine hala bu ağır travmanın bilinci ve sıkıntısıyla yaşamaya devam ediyorlar. Mühim olan 29 yıl önceki bu kazanın tekrar yaşanmaması: ders çıkarmak! Ama dün gördük ki, bu tarihi ağır dersler pek işe yaramamış ve İnce ekibi bu konuda ikmale kalmak istercesine davranıyor. 

Dolayısıyla bugüne dönersek, Kılıçdaroğlu-İnci arasında oluşamayan diyalog köprülerinin vebali şimdilik İnce’nin üzerine kalmış görünüyor. Şayet yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişken bu akşamdan sonra bu seçim şöyle ya da böyle kaybedilirse, buna neden olanlar bu ülkede bir daha sokağa çıkamayabilirler, benden söylemesi.

Belki İnce, son günlerde, aynen Akşener’in yaşadığı şekilde, kendi bazı partilileri tarafından ablukaya alınmış olabilir. Kendisinden Kılıçdaroğlu’na tavır koyması ve bu şekilde bir rövanş almasını isteyen, “sen aslansın, sen kaplansın, kimseden etkilenme, şu kadar gücümüz var…” diyenler, yani Memleket Partisi’nin kendi Ağıralioğulları veya benzerleri devreye girmiş olabilir.

Bu diyaloğu istemeyenler arasında maalesef her iki partiden insanlar vardır. Memleket Partililer seçime ve mücadeleye tek başlarına girip bu şekilde parlamentoda daha çok yer alacaklarına inanıyorlardır. CHP’liler ise yeni bir pazarlık masasında İnce’cilerin yerleştirilmesini kendilerine yer bulabilmek açısından gereksiz ve tehlikeli bulan CHP’liler de vardır... Ben bu duyguyu taşıyanlarla bundan tam 30 yıl önce yine karşılaştım. 1993 yılında biz partileri birleştirmeye çalışırken CHP veya SHP il ve ilçelerinde bize düşman olarak bakanlar vardı. Çünkü kendi kovaladıkları sıfatlar ve hedefler vardı! Herkesin bastırmış olduğu ve boşa gitmesini istemediği makam kartları milletvekili hayalleri vardı! Onların gözünde bu kişisel hedefleri bizim ülke adına somut olarak ortaya koyduğumuz tehlikelerden çok daha öncelikliydi! (Son 30 yılda sizin yaşadığınız her şeyi önceden deşifre ederek anlatmıştık!) Bugün Türkiye Cumhuriyeti ikinci 100 yılına girerken bu tehlikeli virajlarda aynı kazaları aynı saçma sebeplerle yapmaktan uzak durmak herkesin olmazsa olmaz ödevi olmalıydı! Bilmiyorum, bu Cumhuriyet’in geleceği, bireylerin siyasi emellerinin çok üstünde olmalıydı, ya da olmalıdır demek istiyorum, siz karar verin. Türkiye’de sosyalist partilerin bile Millet İttikakı’nı açıkça desteklediği bir ortamda, İnce bir “oyunbozan” olarak görülmekten kurtulamayacaktır! 2018 seçimlerinde o meşhur seçim gecesi yaptığı ağır hataları, dün kamuoyuna yansıyan sözleri ve tavırları ile adeta perçinlemiş oldu!

Ve bu sefer bedelin riski hem kendisi hem de ülke için çok daha büyük! 

“Bırak Allah aşkına ne ihtiyacımız var onlara!” söylemi her iki parti ve Türkiye için en büyük tehlike. Siyasetin gerçeğinde ve özünde pazarlık zaten vardır; içeride neler konuşuldu, bilmiyorum. Mühim olan soru, bu konuşmaların her aşamada yakın tarihimizden ders alarak devleti ve Atatürk ilkelerini unutmadan yapılıp yapılmadığıdır… Ben buna çok dikkat edildiği izlenimini maalesef almadım. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları