Deniz Yıldırım

Tuzak

07 Mart 2020 Cumartesi

Perşembe akşamı Rusya’da İdlib ateşkesi için anlaşma sağlandı. Elbette sevindirici gelişme; annelerin rahat uyuyacağı, halkımızın şehit haberleriyle sarsılmayacağı şartları sağlamaktır siyasetin görevi. Zararın neresinden dönülürse kazançtır.

Diğer yandan, ateşkes Rusya’nın oyun kuruculuğunda mümkün olduğuna göre insan sormadan edemiyor: Bu şartlar ve belki daha da iyisi, sınır komşumuzla doğrudan savaşa girmek yerine, askerlerimizi yitirmeden önce ve bölge merkezli bir dış politika geliştirerek, uzak devletlerin aracılığına başvurmadan sağlanamaz mıydı? Bu soruyu aklımızda tutmalı, savaştan önce siyaset kanallarını açık tutacak bir ortamın yaratılması gerektiği konusunda uzlaşmalıyız önce.

Tam da burada anahtar bir kelime devreye giriyor: Uzlaşma. Uzun süredir iç siyasette, toplumsal sorunların konuşulmasında, çözülmesinde unutulan anlayış. İçeride uzlaşma kültürü, eleştiri, yanlışı zamanında engelleyebilecek etkin bir kamuoyu ve medya düzeni; dış politika yanlışlarının da, kayıplarının da önüne geçmek için zorunlu. Demek ki önce iç politika alanını düzeltmek gerekiyor.

Ancak mevcut iktidar buna yanaşma yanlısı değil. Gerilimle, kutuplaştırma siyasetiyle, eleştirel seslere düşman muamelesi yaparak, sorunların sadece zorlama gücüyle çözülebileceğini savunarak varlığını sürdürmeye çalışıyor iktidar. Ama iç politikadaki bu saptamayı, yine Rusya’ya gidilmesi, Rusya’nın istediği anlaşmanın yapılması bile boşa düşürüyor. Her şeyi zorlama gücüyle çözmeye kalktığınızda, zorlayıcı gücü baskın olan unsurlara daha fazla oyun alanı sağlamış oluyorsunuz. Sonuç ortada. Öyleyse saptama yanlış. Ama iktidar bunu dinleyecek gibi görünmüyor.

İdlib’den gelen şehit haberlerinin ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na dönük Meclis kürsüsünden seslendirilen ağır hakaretler; iktidarın dış cephede manevra alanı daraldıkça, oyun kurma kabiliyeti azaldıkça, bunu iç cephedeki gerilimlerle, kutuplaştırmanın dozunu artırmak yoluyla telafi etmeye çalışacağını gösteriyor.

Tuzak nasıl bozulur?

Bununla iki şekilde mücadele edebilirsiniz. İlk yol; Erdoğan’ın ya da iktidar mensuplarının muhalifleri kendi minderlerine çekmek, kendi siyasi tarzlarına mahkûm etmek üzerine kurulu gerilim taktiğini sürdürmektir. Örneğin Erdoğan’ın cümlelerini aynı şekilde kullanmak, karşı bir hamle vesilesine dönüştürmek belki adalet mekanizmasının tek yanlı işleyişini kanıtlar. Ama o kadar. Siyaset, bu çelişkilerin ilk kez görülmesini sağlayan bir hamle yapıyorsa, o hamle elbette etkili ve başarılı sayılabilir. Ancak bu hamle yeni bir gerçeğin dışa vurulmasına yaramıyorsa; aksine, dışarıda iyice sıkışan ve içeride bizzat kendisinin yarattığı onlarca sorunu çözme konusunda hamaset dışında hiçbir çözümü kalmadığı anlaşılan iktidarın gündemi başka bir zemine çekmesine, istediği yarılma ve kutuplaşmayı iki taraflı olarak sürdürmesine zemin hazırlıyorsa yararsızdır. Bu bir tuzak; muhalefet umarım bu tuzağa düşmez. Bu tablo, halktaki umutsuzluğu pekiştirir. Kaldı ki dışarıda sıkışan iktidarın bu gerilim zeminini önümüzdeki günlerde daha fazla güçlendirmeye yöneleceği de görülüyor. Aynı zamanda gazetemizin yazarı olan sevgili Barış Terkoğlu’nun tutuklanması, OdaTV üzerinden başlatılan medya karartma girişimleri hep bunun açık işaretleri.

Öyleyse ikinci yolu ısrarla denemek gerekiyor. Nedir o yol? İktidarın diline, siyaset tarzına, kutuplaştırma tuzağına teslim olmadan kendi yolunu açmak; her türlü baskıya, sansüre, yasağa rağmen bugün farklı görüşlere kulakları çok daha açık hale gelmeye başlayan geniş kesimleri, muhalefetin sorun çözücülük vasfını görünür kılarak, konuşarak, anlatarak kazanmaktır. Derinleşen ekonomik bunalımdan dış politikadaki yalnızlaşmaya, artan adaletsizliklerden eğitimdeki büyük çözülme tablosuna kadar, bu iktidar tarafından yaratılan ya da varken derinleştirilen hiçbir sorun, bu iktidara benzeyerek, bu iktidarın programını, siyasetini, dilini taklit ederek çözülmez. Taklitler, asıllarını yaşatır.

Zamlar karşısında geçim darlığı yaşayan, beli bükülen milyonlara; çöken eğitim sistemi nedeniyle çocuklarının geleceği için endişelenen anne babalara; okuyan, emek veren ama istediği yerlere arkasında bir aile, tarikat ya da siyaset olmadığı için gelemeyen işsiz gençlere; cephedeki evladının sağ salim dönüşünü bekleyen, uykusundan sıçrayarak uyanan analara; hak, hürriyet ve adalet bekleyen çoğunluğa seslenin. Ayrılığı, ayrılık gibi görülecek dili, sembolleri değil; birleştirici konulara, birleştiren çözümlerle seslenin. Erdoğan’a, AKP’ye, ortaklarına değil; halka seslenin. Yerel seçimlerde denendi, başarıldı. Bu tarzla göreve gelenlerin sorunları çözebilmesi için desteklerinizi seferber edin; bu tarzla göreve gelindiğinde memleketin sorunlarının da çözülebildiğini gösterin. Zor olan bu yoldur; ama her koşulda memleketi bu büyük buhrandan kurtaracak olan da asıl bu yoldur. Muhalefet partilerinden beklentimizdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları