Dikmen Gürün

Kültürsüzlük tavan yaparken

09 Ekim 2018 Salı

Geçen akşam televizyona göz atıyorum ve birden baktım Haymana’nın AKP’li Belediye Başkanı, türkücü bir zat ve de saz ekibinden kişiler bir termal otelin havuzuna atladılar elbiseleriyle. Kendilerince eğleniyorlar, sırıtıyorlar, el çırpıyorlar ve yüzüyorlar ya da çimiyorlar... Debeleniyorlar güle oynaya... Bu tuhaf sahne havuza indirilen çiğköfte tabağından el-kol girişilen ziyafetle bitiyor. Ya da yayın orada kesiliyor... Gerçekten üzüldüm... Hatta utandım da galiba... Bir belediye başkanı bulunduğu konumun farkında bu kadar mı olamaz? Nedir bu saygısızlık! Merak bu ya, belki birileri sorar bu yapılan işi. Tabii ki sorulmayacak. Çünkü, rahmetli Füsun Akatlı’nın tanımıyla “kültürsüzlüğümüzün kışını yaşıyoruz.”

Zihin yapısına ilişmek
Bir yanda, bu sadece bir örnek; eğitim sisteminin çöküşünü ve kültürsüzlüğümüzün kışının nasıl tırmandığını görüyoruz. Öte yanda ise, yine aynı temel nedenden dolayı şiddet almış başını tırmanıyor. Ardı arkası kesilmeyen cinsel istismar olayları ve cinayet suçları artık neredeyse sıradanlaştı... Hayvanların yaşam haklarının akla gelebilecek en korkunç şekillerde ellerinden alınması ise inanılmaz boyutlarda. Ağır işleyen adalet sistemi sanki ölenin/öldürülenin, insan ya da hayvan, genelde öbür tarafa gittiğiyle kaldığı bir mekanizma... Biz, bu denli kültürsüz, bu denli şiddet yanlısı bir topluma nasıl dönüştük?
Eğitim bilimci Prof. Dr. Suat Sinanoğlu 1980 yılında yazdığı “Türk Hümanizmi” adlı kitabında tohumları Atatürk döneminde atılan kültür devrimi ilkelerine değinir ve 1950’lerden başlayarak bu ilkelerden verilen ödünler üzerinde durur. İnsanların zihin yapısına ilişmeden hiçbir toplumda hiçbir olumlu gelişme beklenemeyeceğinden söz eder ve de Atatürk’ün bu gerçeğin bilincinde olduğunu vurgular. Ne yazık ki onun “insan aklına güvenen yeni bir toplum yaratma” uğraşları özellikle 1950’lerle birlikte yaşanan kırılmalarla bugünleri hazırladı. 2000’lerden sonra bu kırılmalar daha da onulmaz yaralar açtı her alanda... “Türk Hümanizması” kitabının amacını “[...] Türk insanına eleştiri ruhunu ve yaratma gücünü sağlayacak yeni bir eğitim sisteminin ilkelerini saptamak” olarak belirler Prof. Sinanoğlu.
Bugün üzerinde daha da titizlikle durulması gereken bir teşhistir bu kanımca... Aynı şekilde, “Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk” başlı incelemesinde Macit Gökberk, aydınlanma düşüncesinin yerleşmediği toplumlardaki erozyona değinecek ve Atatürk’ün bu gerçeği çok iyi bildiği için bilim, hukuk, eğitim, güzel sanatlar alanlarında sağlam projeler üretilmesine öncülük ettiği gerçeğini paylaşacaktır.
Ve nasıl unutabiliriz Hasan Âli Yücel’in I. Türk Neşriyat Kongresi’nde 1939’da söylediği şu sözleri? “Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar.”
Kültür erozyonu sarmalından sıyrılmak için düşünülmesi gereken çözümlerde elbette ki sanatın katılımcı yaklaşımları erken yaşlardan başlayarak eğitim sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları