Dikmen Gürün

Lozan üstüne iki oyun...

28 Temmuz 2020 Salı

24 Temmuz’da Ayasofya’da yapılan ve temel amaç karmaşası içinde Mustafa Kemal Atatürk’le hesaplaşmak da olan, müzeden camiye geçiş töreninde yaşananları izlerken pek çok insan gibi içim acıdı.   

Bir garip gösteriler zinciri

Nereden başlasam ki? Ayasofya civarında tekbir sesleri arasında gövde gösterisi yapan şalvarlı, sarıklı, cüppeli kalabalıktan mı? Bu kalabalığın içinden bir grubun bir tramvayın kadın makinistini dövmeye kalkmasından mı? Polisin, zincirlerinden boşalmışçasına, birbirlerini ezercesine koşuşanları seyretmesinden mi? Ki o polis İzmir’de daha birkaç gün önce hunharca katledilen Pınar Gültekin için düzenli bir saygı yürüyüşü yapan kadınları saçlarından sürüklemişti yerlerde. Neredeydi o güç gösterisi? Coplar, kalkanlar, vs.? 

Peki, ya Diyanet İşleri Başkanı’nın elinde kılıç minbere çıkarak hutbe okurken ad vermeden Atatürk’e lanet etmesine ne demeli? Nedir AKP’nin bu Atatürk düşmanlığı? 

Bundan tam 97 yıl önce, 24 Temmuz 1923’te imzalanmadı mı Lozan Barış Antlaşması? Neden Türk milletinin özgürlüğüne kavuştuğu, özgürlüğünün tescil edildiği bu anlamlı gün kutlanmadı? Neden böyle günler hep unutturulmak isteniyor? Ve neden yine aynı gün, 24 Temmuz’da  Anıtkabir sözde dezenfekte ediliyor bahanesiyle ziyarete kapandı? Bütün günler torbaya mı kondu? Sonra açıldı ziyarete, ama neye yarar? Bunlar çok çirkin ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne hiç ama hiç yakışmayan işler... 

Ataol Behramoğlu ve ‘Lozan’ 

Böyle karanlık dönemlerde tüm sanatlar gibi tiyatro da düşünceleri zenginleştiriyor, zihinleri açıyor. O nedenle yüzümü yine tiyatroya dönüyorum ve aklıma Lozan üstüne yazılmış iki oyun geliyor.   

Ataol Behramoğlu’nun 1993 yılında yazdığı belgesel oyun “Lozan” 1993-94 sezonunda Antalya Devlet Tiyatrosu repertuvarında yer aldı. Dönemin Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Yücel Erten’di.  Behramoğlu’nun “açık oyun” olarak tanımladığı oldukça kalabalık kadrolu bu oyunu Metin Belgin yönetti. Yapıt, emperyalizme karşı, başta Mustafa Kemal olmak üzere, verilen mücadelenin altını yine belgelerle çiziyordu. 28 Temmuz 2012 tarihinde Cumhuriyet’te çıkan “Lozan’ın Anlamı” başlıklı yazısı aslında bugün içinden geçmekte olduğumuz sürece de çok şey söyler. Şöyle diyor o yazıda Behramoğlu: “Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması birbirini bütünleyen, ikincisi esas olarak ilkinin sonucu büyük bir zaferidir. Her ikisini de toptancı bir zihniyetle reddeden, hezimet olarak gören anlayışlar ya aptallık ve bilgisizlik sonucu ya da hainliktir…” 

Memet Baydur’un ‘Lozan’ı

Memet Baydur’un 2001’de vefatından kısa bir süre önce yazdığı “Lozan” 2009 yılında Lemi Bilgin’in genel müdürlüğü ve Şakir Gürzumar’ın İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü sırasında Mehmet Gökgöz tarafından sahnelenmiştir. 

Oyunun bir yerinde İsmet İnönü: “Kapitülasyonları kaldırıyoruz ve tarihin kanalizasyonuna atıyoruz” diyor ve şu sözlerle devam ediyordu: “Türk hukukçularının bağımsızlığını, onurunu koruduk, kurtardık Lozan’da.” Peki, bugün durum nedir? 

Değerli hocam Prof. Dr. Sevda Şener de “Memet Baydur Lozan Adlı Oyunuyla Aramızda” başlıklı incelemesinde durumu çok güzel özetler: “Oyun, İsmet İnönü’nün akılcı yaklaşımı, sakin ve sabırlı kişiliği ile Lozan Konferansı’nda söz sahibi olan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi uluslardan oluşan güçlerin, Türkiye’nin parçalanmasına neden olacak Sevr Antlaşması’nı hayata geçirecek bir savaşa yönelik çabalarını nasıl boşa çıkardığını ve Mustafa Kemal ile birlikte amaçladıkları bağımsız Türkiye’nin önünü açacak olan barışı sağladığını gösterecek biçimde kurgulanmıştır.”  

Evet, tam da zamanıdır Behramoğlu ve Baydur’un oyunlarını bir kez daha ele almanın… Tiyatro dünden bugüne hep gerçeklerin peşinde koşmuş ve hiç yanılmamıştır. Sanatın ışığı da kaynağını bu güçten almıyor mu zaten?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları