Ağırlaşan yargı sorunları

12 Temmuz 2020 Pazar

Baro Başkanlarının direnişi, yargıdaki sorunlara olan kamuoyu ilgisini bir ölçüde canlı tutsa da...

Ayasofya tartışmaları, yargıdaki haksızlık ve hukuksuzluk sorunlarının önüne geçmiş gibi görünüyor.

Oysa Türkiye’nin en önemli sorunları bugün, mutfaktaki yangınla birlikte, Demokrasi ve Hukuk Devleti sorunlarıdır.

Nitekim eski Anayasa Mahkemesi Başkanı, şair, yazar, seçkin hukukçu Yekta Güngör Özden, 9 Temmuz günü, Sözcü Gazetesi’nde “Yargı Yakınmaları” başlıklı çok önemli bir yazı yazdı.

Sayın Özden, yazısında “Değerli ve seçkin bilim adamı yazar Emre Kongarın 5.1.2020 günlü Cumhuriyet gazetesindeki yazısındaki yargı eleştirileri herkesi ilgilendirmeli, uyarmalıdır” diyerek benim Cumhuriyet Gazetesi’ndeki bir yazıma da işaret etti.

Bunun üzerine bu yılın başında yazdığım o yazıya yeniden baktım ve büyük bir üzüntüyle aradan yedi ay geçmesine rağmen sorunların, (çözülmüş olmaları bir yana) artarak sürdüğünü gördüm...

O nedenle aynı konuyu daha genişleterek yeniden ele alıyorum.

***

1) Kuvvetler ayrımını yok eden “ucube” bir “Tek Kişi Yönetimi Anayasası” ile yargının siyasetin emrine verilmiş olması.

2) Savcı ve yargıç sınavlarında “mülakat” yöntemine ağırlık verilmesi ve iktidar partisi mensuplarının savcı ve yargıç atanması.

3) Savcı ve yargıçların iktidarın siyasal eğilimlerine göre kararlar verdiklerine ilişkin izlenimler.

4) Cumhurbaşkanı’nın yargıya emir ve talimat verdiği izlenimi yaratan söylemleri ve yargının bu söylemlere uygun davrandığı izlenimleri.

5) Tarafsız cumhurbaşkanına göre düzenlenmiş olan “hakaret” maddesinin, “partili” cumhurbaşkanı için de kullanılmasının yarattığı anayasaya aykırı olan eşitsizlik ve haksızlık sorunları.

6) Cumhurbaşkanına hakaret davalarının sokaktaki insanları, ev kadınlarını, otobüs ve metro sohbetlerini kapsayacak biçimde yaygınlaşması.

7) Cumhurbaşkanı’na hakaret ve Cumhurbaşkanı’nın açtığı tazminat davalarında, sanıklara haksızlık edildiği izlenimi.

8) “Masumiyet karinesi” yerine “suçsuz olduğunu kanıtla” ilkesinin uygulanması.

9) Delillerden sanığa değil, sanıktan delillere gidilmesi.

10) Tutuksuz yargılanma genel ilkesinin ihlali.

11) Gizli tanık uygulamalarının devamı.

12) Sulh Ceza Hâkimlerinin neredeyse önüne gelen herkesi hapse atmaları.

13) FETÖ suçlamasının, tüm muhalifleri de kapsayacak biçimde genişletilmesi.

14) FETÖ yargılamalarında zenginlerin para ile yakayı kurtardıkları izlenim ve “FETÖ Borsası” iddiaları.

15) FETÖ davalarında, AKP’lilerin ve akrabalarının kayırıldığı iddiası.

16) Bazı hukuk bürolarının ve AKP içindeki bazı grupların adalet mekanizmasını etkilediği iddiaları.

17) Bir tarikat mensuplarının Adalet Bakanlığı’nda etkin oldukları iddiaları.

18) Kararlarda ve infazlarda, katillere, hırsızlara, tecavüzcülere, fikir suçu sanıklarından veya siyasal sanıklardan daha müsamahalı davranıldığı izlenimi.

19) Yerel mahkemelerin yüksek yargının verdiği kararları uygulamamaları.

20) Anayasa’ya göre uyulması gereken AİHM kararlarının uygulanmamaları.

21) Sözde “Adalet Reformu”nun Temel Hak ve Özgürlüklerin korunmasında ve Adil Yargılama usullerinde bir yenilik getirmemesi.

22) Gazete ve televizyonlar üzerindeki baskıların, sansürün ve cezaların artması.

23) Sosyal Medya kullanıcıları ve İnternet üzerindeki baskıların, sansürün ve cezaların artması.

24) İnsanların haberleri olmadan haklarında dava açılması ve aniden gözaltına alınmaları.

25) KHK’lilere yapılan haksızlıklar; beraat kararları alanların haklarının iade edilmemesi.

26) Anneleriyle birlikte hapiste yatan bebekler, çocuklar.

27) Hasta mahkûmlar, bu mahkûmların tedavileri ve afları.

28) Bazı davalardaki “gizlilik” kararı dolayısıyla, avukatların bile dosyalara erişememesi.

29) Avukatlara, savundukları sanıkların suçlarından dolayı dava açılması.

30) Kadın cinayetlerinde sanıklara, “iyi hal indirimi” uygulanması.

31) Çocuklara tecavüz davalarının üstlerinin örtülmesi.

32) İnsan Hakları Savunucularına ilave olarak, Hayvan Hakları Savunucuları hakkında da soruşturma açılması.

33) “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte...” diye başlayan muğlak maddeye göre insanların yargılanmalarının ve mahkûm edilmelerinin devamı.

34) HDP’lilere, özellikle de seçilmiş belediye başkanlarına, terör örgütü PKK suçlaması.

35) Baroların bölünmesinin savunma hakkını zedeleyeceği izlenimi.

36) Bazı finans kuruluşlarının denetiminde referans olarak Kuran-ı Kerim’den bazı örneklerin verilmesi.

37) Son Ayasofya kararında gerekçe olarak Cumhuriyet Hukuku yerine Osmanlı Hukuku’nun kullanılmış olması.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları