‘Azgın milliyetçilik’ tehlikesi

21 Ocak 2021 Perşembe

“Azgın Milliyetçilik”, Alparslan Türkeş’in MHP’den AKP’ye geçen ve bir süre bakanlık da yapan oğlu Tuğrul Türkeş’in kullandığı terim.

Bence, bireyin kimliklerinden birinin (öteki din), kötüye kullanılmasını ve Faşist ideolojiye yataklık etmesini çok iyi ifade eden bir tanımlama.

Genellikle benim “Demokratik Milliyetçilik” veya “Atatürk Milliyetçiliği” karşıtı olarak kullandığım, “Aşırı Milliyetçilik”, “Bölücü Etnikçilik” ya da “Faşist Milliyetçilik” gibi terimlerden daha açıklayıcı:

Çünkü “azgınlık” sözcüğü, milliyetçilik ideolojisinin faşizme temel teşkil eden zararlı saldırganlığını çok daha iyi betimliyor.

***

Her birey, iki kimlik ile doğar:

Ailesinin milliyeti ve dini, istese de istemese de, bireyin kimliğini de oluşturur.

Dolayısıyla, bütün demagog politikacılar, bireyin kimliğini oluşturan bu iki öğe üzerinden siyaset yapmaya bayılırlar:

Onların Faşizme giden otoriter/totaliter anlayışına göre “Mademki kendileri toplumun çoğunluğunu oluşturan bir dini ya da milliyeti temsil etmektedirler, o halde çoğunluk adına iktidarda olmaları gerekir.

Türkiye’de demagog sağ iktidarların iktidara gelmek ve iktidarlarını sürdürmek için “Vatan, millet, Sakarya; ezan, Kuran, bayrak” edebiyatına sığınmaları ve otoriter eğilimlerini bu mukaddes değerler üzerine inşa ederek insanları aldatmaları hiç de nadir görülen olaylardan değildir.

Üstelik, Kontrgerilla biçiminde örgütlenmiş olan “Derin Devlet” de Soğuk Savaş döneminde, ABD’nin güdümünde, “Komünizmle mücadele ediyoruz” diye, bu mukaddes değerler üzerinden yaptığı manipülasyonlarla, “Azgın Milliyetçiler”le işbirliği halinde, siyaseti yönlendirmiş ve emperyalizmle ortak olan askeri darbelere uygun bir ortam hazırlayarak Türkiye’deki Demokratik süreçleri engellemiştir.

12 Mart 1980 darbesine yol açan ortamı hazırlayan aydın cinayetleri, Kahramanmaraş ve Çorum katliamları, “Azgın Milliyetçiliğin” kullanılmasıyla siyaseti “dizayn eden” olaylar arasındadır.

***

“Azgın Milliyetçiliğin” kullanılması yoluyla ortamın istikrarsızlaştırılması ve otoriterliğe zemin hazırlanması, özellikle sağ iktidarların güç kaybettiği zamanlarda kullanılan bir yöntemdir.

ABD-AB-AKP-Cemaat işbirliği, “Derin Devleti” bütünüyle iktidarın denetimine almış ve Ergenekon, Balyoz gibi davalarla “Birinci Silivri Trajedisindeki” yargılamalarda, orduyu, medyayı ve üniversiteyi çökertmekte etkin olarak kullanmıştı.

Cumhuriyet gazetesine bomba atılması, Danıştay Saldırısı, Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin, Hrant Dink, Zirve Yayınevi, Rahip Santoro cinayetleri de bu dönemdeki olaylardır.

Bu arada 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasında yaşanan, iki polisin şehit edilmesi, Suruç ve Ankara Garı katliamları sonunda AKP’nin oyunun kendi içinde yüzde 25, genelde 10 puan arttığını da not etmeliyiz.

AKP-Cemaat ittifakı bozulunca, bu kez AKP-MHP ittifakı kuruldu.

***

Son zamanlarda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na Çubuk ilçesinde teşebbüs edilen linç, gazeteciler Sabahattin Önkibar’a, Yavuz Selim Demirağ’a, Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Barış Atay’a ve birkaç gün önce, aynı günde Orhan Uğuroğlu’na, Afşin Hatipoğlu’na ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a yapılan saldırılar, bağlantıları ve tepkileri itibarıyla “Azgın Milliyetçi” kaynaklı görülüyor.

En kaygı verici olay ise taban kaybeden AKP’yi rehin almış görünen MHP’nin ve onun uzantısı olan Ülkü Ocakları’nın, bu saldırılara ilişkin destekleyici, yargıyı tehdit edici ve hatta başka saldırıları da teşvik eden bir davranışla, ismen bazı gazetecileri hedef göstermiş olmasıdır.

***

İşte Tuğrul Türkeş’in “Azgın Milliyetçilik” yazısı tam da bu ortam içinde yayımlandı.

Yazısının yol açtığı tartışmalara, bu yazıyı, Almanya’da ve ABD’de yükselen “Azgın Milliyetçilikleri” de kastederek yazdığı yanıtını veren Türkeş, makalesinde şöyle diyordu:

Azgın milliyetçilik bilime aykırıdır. Teknolojik dönüşümü kötüye kullanır.

Her şeyin ötesinde bilginin, bilgi birikiminin karşısında ve muhalifidir.

Azgın milliyetçiliğin mahir olduğu tek şey şiddetli yıkımdır.

Oysa Türk milliyetçiliği; ‘yapmak’ üzerinedir; ‘inşa etmek’, ‘kurmak’ ve ‘çözmek’tir.

Yarını düşünmek ve onu hedeflemektir.

Ayrıca “Azgın Milliyetçilik” ile “Kaba Kuvveti” de ilişkilendirerek şöyle diyordu:

Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikrî derinliği bulunmaz.

Yarının Türkiye’siyle ilgili hiçbir fikri yoktur.

Sözü de hareketi de salt kaba kuvvettir.

Bu nedenle de milleti temsil edemez.

***

Sevgili okurlarım, siyasetin tıkandığı değişme dönemlerinde ortaya çıkan ve ortalığı bulandırarak, emperyalistlerle işbirliği halindeki demagog siyasetçilerin otoriter fırsatçılıklarına olanak sağlayan “Azgın Milliyetçilik” yine piyasada.

İktidarı uyarıyorum:

Tarih ve uluslararası örnekler gösteriyor ki, kimlikler üzerinden desteklenerek kaba kuvvet kullanan bu gruplar derhal frenlenmezlerse, yarın bu “Azgınlar” hem “Milliyetçilik” hem de “Dincilik” üzerinden bizzat iktidara ve hatta devlete karşı da büyük bir tehlike oluşturacaklardır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları