Baskı ve yasaklarla hukuk ve tarih geri çevrilebilir mi?

26 Temmuz 2020 Pazar

Türkiye’de neler olup bittiğini anlamak için, son günlerdeki olayların (sadece hemen akla gelen bir kısmını) art arda sıralayalım:

1) Mahkemeler, genellikle iktidarın istediği kararları alıyor; iktidardakilerin hoşuna gitmeyen haberlere ve hatta bazı “ifadelere” yayın yasağı getiriliyor; tahliye kararı verilen mahpuslar tekrar hapsediliyor.

2) Baroların yapısı değiştiriliyor; öteki meslek kuruluşlarının da sırada olduğu belirtiliyor.

3) Haksız ve hukuksuz gerekçelerle gazetelere ve televizyonlara cezalar yağdırılıyor, gazeteciler sudan sebeplerle hapse atılıyor.

4) Danıştay, Ayasofya’ya yeniden cami işlevi verirken Osmanlı Hukukuna gönderme yapıyor.

5) 1934’te Atatürk’ün de imzasıyla müze yapılan Ayasofya’ya yeniden cami statüsü verilirken, bu vesileyle Atatürk Dönemi’ne ve Atatürk Devrimlerine saldırılar doruk noktasına erişiyor.

6) Sosyal Medya platformlarını geriye doğru da sansürleyecek ve eskileri/tarihi değiştirecek yasa tasarısı Meclis’e getiriliyor.

7) İşsizlik, pahalılık ve bunların sonucu olarak geçim sıkıntısı had safhaya ulaşıyor.

8) Devlet organlarının açıkladıkları ekonomik ve toplumsal göstergeler, her türlü resmi bilgiler, gittikçe gerçekleri yansıtmaktan uzaklaşıyor.

9) Lozan’ın kutlanması yasaklanıyor.

10) Anıtkabir ziyaretleri, “Dezenfekte ediliyor” diye (bir süre?) engelleniyor.

***

Önce teşhisi koyalım:

Bütün bunlar neyin sonucu?

1) Parlamenter Rejim’in kaldırılıp Tek Kişi Rejimi kurulmasının...

2) Tek Kişi Rejimi’nin başarısız, hem de çok başarısız olmasının...

3) İktidarın bu başarısızlığı saklamak için, hem günceli hem de tarihi değiştirmek istemesinin...

4) Bunu da baskı ve yasaklar yoluyla yapmaya çalışmasının...

Sonucu bütün bu olaylar.

Peki, bir iktidar hem günceli, hem geçmişi, hem hukuku hem de tarihi kalıcı olarak değiştirebilir mi?

HAYIR!

***

Örnek (1)

Diyanet İşleri Başkanı, Ayasofya’da okuduğu hutbede, (Atatürk ve arkadaşlarını kastederek) şunları söylüyor:

“Fatih Sultan Mehmet Han, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bırakmıştır.

Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır.

Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir.

Çiğneyen lanete uğrar.

Buna karşılık, Murat Bardakçı, 11 Temmuz 2017 tarihli yazısında şöyle demişti:

Fatih, güyâ, Ayasofya için hazırlattığı vakfiyesinde ‘Benim cami haline getirdiğim bu mekânı kim camilikten çıkartırsa, o kişinin üzerine Allah her türlü lâneti yağdırsın’ demişti...

...Fatih’in meşhur Ayasofya Vakfiyesi, 1940’lı senelerde hem tıpkıbasım, hem de yeni harflere çevrilmiş şekliyle kitap halinde yayımlanmıştı.

O yayını, programa götürdük, ‘İşte, sözü edilen o meşhur vakfiye... Bu sayfalar aslının fotoğrafları, bu da yeni harflere nakledilmiş şekli... Vakfiyenin hiçbir yerinde Fatih’e ait böyle bir ifade geçmez, üstelik vakfiye zaten bu maksatla hazırlanmamıştır’ dedik.

***

Örnek (2)

Atatürkçü Düşünce Derneği İzmir Şubesi’nin, Lozan Barış Antlaşması’nı kutlamak için yaptığı başvuruyu İzmir Valisi aşağıdaki gerekçelerle reddediyor:

Etkinlik yapılması halinde:

Toplumsal ayrışma ve kargaşaya neden olabileceği değerlendirildiğinden...

Kamu düzeni, güvenliği sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi...

Temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin korunması...

Yaşanabilecek her türlü olumsuz bir durumun önüne geçilmesi amacıyla...

Lozan Antlaşması’nın yıldönümü kapsamında ilimiz genelinde açık alanda gerçekleştirilecek etkinlikler yasaklanmıştır.

Bu gerekçeler, işgal edilen ve Sevr Antlaşması ile bölüşülerek sadece Ankara ve çevresine hapsedilen bir Osmanlı İmparatorluğu yerine Anadolu ve Trakya’da yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu uluslararası camiaya savaş kazanarak, zorla onaylatan Lozan Antlaşması’nın önemini azaltır, bu Antlaşmaya ilişkin bütün bilgi ve belgeleri ortadan kaldırır mı?

***

Şimdi bazı temel sorularla yazıyı noktalayalım:

1) İnsanlık tarihinin “Hukuk” konusunda geçtiği aşamalar geri çevrilebilir, toplumlar “İnsan Hakları” anlayışından tekrar Din hukukuna, Şeriata, Engizisyon’a geri döndürülebilir mi?

2) Yazılı ve Sosyal Medya, geriye dönük olarak da sansürlense dahi, ülke içindeki ve dışındaki milyonlarca bilgisayara ve sanal depolara yüklenmiş olan bilgiler, belgeler, yok edilebilir, güncel ve tarih değiştirilebilir mi?

3) Tarihte, günceli ve geçmişi kalıcı olarak değiştirebilmiş bir lider, bir rejim var mıdır?

4) Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel devrimlerin, ancak insanlık tarihinde ileriye dönük olarak yapıldığında başarıya ulaştığı, geriye dönük olanların ise ödenen büyük kan ve gözyaşı bedellerine rağmen, mutlak başarısızlıkla sonuçlandığı tarihsel bir gerçek değil midir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları