Bir cellat yargıç: Devrimin kasabı

16 Ekim 2020 Cuma

Sevgili okurlarım, Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükmüne göre:

Türkiye Cumhuriyeti Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’dir.

Bugünkü yazımı “Ya Hukuk Devleti olmasaydık da Şeriat Devleti olsaydık, nasıl yargıçlarla karşı karşıya kalırdık” sorusunun yanıtına ayırdım.

Aşağıda Şeriat Devleti’nde binlerce insanı cellada yollayan bir yargıcın portresini (genellikle Wikipedia bilgilerine dayalı olarak) aktarıyorum.

***

Cellat Yargıç Muhammed Sadık, 1926 yılında, bugün Azerbaycan topraklarında olan Halhal yakınlarındaki Givi köyünde doğdu. Babası Azeri bir çiftçiydi.

İsmine geldiği şehrin adı olan Halhali’yi eklemesi bir molla geleneğidir.

Dini eğitimini Kutsal şehir kabul edilen Kum’da aldı ve 1950’li yıllarda Humeyni’nin öğrenciliğini yaptı.

Yine aynı yıllarda terör örgütü Fedayeen İslam’a (İslam Fedaileri) katıldı, burada örgüt eğitimi aldı.

(İslam Fedaileri, Fedayeen İslam örgütü, 1960’lı ve 70’li yıllarda İran’da çok sayıda laik siyasetçiyi katleden bir örgüttü.)

Halhali, Humeyni’yi desteklemek suçundan Şah’ın gizli servisi SAVAK tarafından 1963 ile 1978 tarihleri arasında çok kez tutuklandı.

Humeyni’nin 1 Şubat 1979’da Paris’teki sürgünden Tahran’a dönüşünden ve 11 Şubat 1979’da devrimcilerin Tahran’da yönetimi ele geçirmelerinden sonra, 24 Şubat 1979’da Humeyni tarafından “Şeriat Uygulayıcısı” veya yeni kurulan “İslami Devrim Mahkemesi Başkanı” olarak atandı.

Devrimin ilk günlerinde “yeryüzünde sapkınlığı yayma ve Allah’a karşı savaşma” suçlamalarıyla binlerce eski hükümet görevlisini idama mahkûm etti.

Sanıkların çoğu, savunma hakkını kullanamamış, bir avukatı bile olmamış veya jüri önüne çıkarılmamıştı.

Halhali, aynı anda hem savcı hem hâkim hem de jüri olarak görev aldığı “Devrim Mahkemeleri”nde devrimden sonra 2 yıl içinde aralarında yüzlerce diplomat, akademisyen ve siyasetçinin de olduğu binlerce kişiyi (1999’da yazdığı anılarında da itiraf ettiği gibi sadece 1979 yılında 2 bin kişi) karşı devrimcilik suçlamasıyla idam etti.

İdam ettirdikleri arasında Şah’ın uzun süreli başbakanlığını yapmış olan Emir Abbas Huveyda ve eski SAVAK Başkanı Nimetullah Nasiri de vardı.

Birçok kaynağa göre idam ettirdiklerinin sayısı 8 bin civarındadır.

Bazı infazlara makineli tüfekle bizzat katıldığı bilinir.

Böylece laik bürokratlarla birlikte, Humeynicilere destek veren, Darbeyi birlikte yaptıkları İran komünistlerini de temizledi.

***

Verdiği binlerce idam kararının haksızlığı ve hukuksuzluğundan dolayı:

“Cellat Yargıç” ve “Devrimin Kasabı” isimleri takıldı.

2000 yılında Le Figaro’ya verdiği mülakatta, aradan 20 yıl geçmesine rağmen yaptıklarından en ufak bir pişmanlık duymadığını belirtti:

“Bunlar dünyaya tekrar gelseler, tek bir istisnasız tümünü yeniden idam ederim” dedi.

Halhali, kendisine İranlı aydınların psikopat demelerinin ne kadar doğru olduğunun sorulması ve  sanıklara konuşma hakkı, avukat ve ispat hakkı vermediğinin hatırlatılması üzerine şöyle dedi:

“Eğer suçluysalar cehenneme giderler, yok eğer masumsalar cennete giderler.”

***

Sonuç olarak yatıp kalkıp, Hukuk Devleti olduğumuza ve siyasal iktidarın celladı olan böyle yargıçların ülkemizde bulunmadığına şükredelim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları