İmamoğlu: Sandık güvenliği, Karadenizlilik ve Atatürk

08 Ocak 2019 Salı

Geçen pazar CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ziyaretime geldi.
Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu ile birlikte azınlıkların liderlerine yaptığı ziyaretler uzun sürdüğü için biraz gecikmişti.
Zamanı çok sınırlı olduğu için birkaç fotoğraf çekiminden sonra hemen damardan en sorunlu konulara girdik.Önce genel izlenimimi belirteyim:
Yıllarca CHP ilçe başkanlığı yapmış olmanın örgüt deneyimine sahip ve başarılı bir ilçe belediye başkanı da olduğu için kendine güveni yüksek. Bunu ifadeden de çekinmiyor.
Kendine güveni yüksek olduğu için, sorulara kaçamak yanıtlar vermiyor.
Sorunları büyük bir açık yüreklilikle tartıştık.

Sandık Güvenlik Merkezi
Elbette ilk konuştuğumuz konu, Sosyal Medya’da, bazı samimi CHP’lilerin, pek çok sahte CHP kimlikli tarafından da desteklenen “Seçimi boykot” çağrısıydı.
İmamoğlu boykot kampanyası sorununun temelinde, 24 Haziran seçimlerinde yaşanan düş kırıklığının yattığının farkında. Sandık güvenliği sorununu ilk sıraya almış:
“Sandık güvenliğini sağladığımıza seçmenimizi inandırabilirsek yüksek katılımı gerçekleştirebiliriz” diyor.
Bunun için şimdiden ciddi çalışmalara başlamış:
Partinin ve il örgütünün kurduğu ve kuracağı bütün seçim merkezlerine ek olarak Anadolu tarafında bir ilçede “Sandık Güvenlik Merkezi” oluşturuyor.
Bu Merkez, sandık sonuçlarını hem dijital hem de fiili olarak izleyecek:
Sonuçlar bir yandan dijital olarak merkeze aktarılırken öte yandan tutanakların kopyaları, araçlarla fiili olarak da toplanacak. Bu fiili toplama için şimdiden araç ve gönüllü planlaması yapılmaya başlanmış.
“Tek bir sandıkta tek bir oyun bile ziyan olmasına izin vermeyeceğiz” diyor İmamoğlu ve ekliyor:
“Hocam ben, yerel örgüt yönetiminden, ilçe başkanlığından geliyorum, Beylikdüzü’nde ondan fazla seçim yönettim, belediye başkanlığım döneminde de çok deneyim kazandım; hiç merak etmeyin, sandık güvenliği benim işim.”
Yerel seçimlerin sandıklardaki oy denetim mekanizmasını şöyle açıklıyor:
“Esas olarak bütün ilçe başkan adayları sandıkları kendi ilçelerine göre denetler; öncelik ilçe oylarının sayımındadır. Büyükşehir sonuçları bir sonraki aşama olarak görülür.
Ben kurduğum sistemle ilçe başkan adaylarının denetim ve haberleşme ağının dışında sadece büyükşehire özgü bir denetim ve haberleşme düzeni oluşturuyorum; böylece sandık başlarında çifte kavrulmuş bir kontrol oluşacak.
Bunu seçmenimize anlatabilirsek onları sandığa gitmeye ikna eder, katılım oranını yükseltebiliriz.”

Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı sorunu
Ekrem İmamoğlu Binali Yıldırım konusunda çok net; bu konudaki soruma dudaklarında müstehzi bir gülümsemeyle, hemen yanıt veriyor:
“İstifa etmediği sürece benim için sadece Meclis Başkanı’dır” diyor.
“Yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak kabul etmiyor musunuz?” diye üsteliyorum.
“Benim için sadece Meclis Başkanı’dır” diye ilk cümlesini tekrarlıyor.

Karadenizlilik ve Kürt oyları
Karadenizli olmasının, Kürt yurttaşlardan oy almasını engelleyeceği konusundaki iddiaları soruyorum.
Hiç tereddütsüz yanıt veriyor:
“Ben hayatımda hiç kimlik siyaseti yapmadım ki, Karadenizli olmak veya Türk-Kürt ayrımcılığı önümü kessin.
Ayrıca ben İstanbulluyum, İstanbul için çalışıyorum. Benim için Karadenizli olan-olmayan veya Türk-Kürt ayrımı yoktur, seçmenimin kimliği İstanbullu olmaktır. Bütün İstanbul’da yaşayanları, İstanbulluları kucaklamak için yola çıktım.”

Trabzonspor yöneticiliği
Trabzonspor yöneticiliği yapmış olmasının üç büyük kulüp taraftarları açısından bir dezavantaj olarak görüldüğü iddialarını soruyorum:
“Trabzonspor yöneticisi olarak üç büyük kulüp için ağzımdan tek kelime kötü bir söz çıkmamıştır ki. Ayrıca cezalar Trabzonspor’a da uygulansın diye demecim var” diyor ve ekliyor:
“İstanbul kenti, üç büyük kulübün hangisiyle marka olarak işbirliği yapmış, hangi kulüple özdeşleşebilmiştir ki; hangi kulübe, stadyum yapımı dışında ne desteği olmuştur? Oysa Avrupa’da kentler kulüplerle özdeştir. Ben üç büyük kulüple de İstanbul markasını özdeşleştireceğim ve onlara destek olacağım” diyor.

Atatürkçülük konusu
Ben “Yeterince Atatürkçü olmadığınız konusunda eleştiriler var” deyince patlıyor; “Kaç kişi acaba benim gibi gerçekten, yürekten Atatürkçüdür, Atatürkçülüğe hizmet etmiştir?” diyor.
Bana gelirken getirdiği iki kitabı ve takvimi anımsatıyor:
“Bakın” diyor, “Bu 2019 için ‘Yüzüncü Yıl’ takvimi. Bir ressam arkadaşımızın Atatürk gravürlerinden oluşuyor.

Kitaplardan biri Osmanlı döneminden beri Atatürk hakkında çizilmiş olan karikatürler üzerine eşi olmayan bir araştırma.
Öteki Sivas üzerine. Ben Atatürk’ün Sivas’ta sadece Kongre sırasında yaşadığını sanırdım. Sivas’a gidince orada 108 gün kaldığını öğrendim ve derhal ‘SİVAS, Milli Mücadele’nin 108 GÜNÜ’ kitabını hazırlattım.”
Ayrıca Atatürk’ün yüzlerce NUTUK kitabını halka dağıttığını belirtiyor.

İzlenimlerim
Bütün söyleşi boyunca Ekrem İmamoğlu’nun çok önemli iki özelliğini fark ettim:
1) Sahici bir insan. Kasıntı değil, suni değil, poz yapmıyor, yapmacık tavırları yok, söylediğine inandığı ve inandığını söylediği izlenimi veriyor. O politikacıların insanı iten sahteciliği onda yok.
2) Kendine güveniyor. Sanıyorum, tabandan, örgütten, ilçe başkanlığından geliyor oluşu, başarılı belediye başkanlığı dönemi, özgüvenini arttırmış.
Kazanacağına inanıyor. Kazanmak için tüm gençliği ve enerjisiyle çalışmaya başlamış. İyi bir ekip oluşturmuş. Kazandıktan sonra yapacakları için uzmanlardan oluşan gruplar kurmuş.
Zamanı sınırlı olduğu için Beyoğlu karabasanını konuşamadık, ama kazanırsa oradaki cıvıl cıvıl hayatı da yeniden canlandıracağına hiç kuşkum yok.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları