Küreselleşme çağında din devleti istemek!

08 Ekim 2021 Cuma

Küreselleşme, insanların hangi sorunlarını çözüyor, hangi sorunlarını çözemiyor?

Francis Fukuyama, Küreselleşmeyi anlattığı Tarihin Sonu adlı çalışmasında ulusal devletlerin bittiğini ilan etmiş ama sonradan bunun yanlış olduğunu görerek üç sorunun çözümü için ulus devletlere gereksinme olduğunu belirten Devlet İnşası diye bir başka kitap daha yazmıştır.

Özetle, “Küreselleşme, uluslararası terörü, uluslararası yoksulluğu ve uluslararası insan ve uyuşturucu kaçakçılığını çözemiyor. Bunlar için ulus devletler gerekli” diyor.

***

Küreselleşme hiç kuşkusuz, dünya üretimine el koymuş durumda. Ne üretilecek, nerede üretilecek, kim üretecek, ne kadar üretilecek, kaça üretilecek, kimin için üretilecek gibi sorunlara yanıt veriyor.

Elbette bu, işin sadece üretim ayağı.

Bu üretim ne kadar adil olarak dağıtılacak, yani refah dünya üzerinde ne kadar dengeli olacak, bu sorunun yanıtı küreselleşmede yok. Hatta, tam tersine küreselleşmenin gerek sermayenin gerekse zenginliğin belli alanlarda yoğunlaşmasına ve insanlar arasındaki gelir adaletsizliğinin artmasına yol açtığı bir gerçek.

Peki, insanların sosyal güvenliği ne olacak? Yani çocuklar, özürlüler, yaşlılar ve çalışamayanlar nasıl yaşayacak?

Ülke vatandaşlarının güvenlikleri ve refahları kimin sorumluluğunda?

Elbette devletin.

Peki, insanlığın baş belası olan terörle ve kaçakçılıkla kim mücadele edecek?

Elbette devlet.

***

Bütün bu evrensel eğilimler Türkiye’yi de etkiliyor.

Türkiye henüz endüstrileşmesini bile tamamlayamamışken, yani henüz “laik ve demokratik sosyal hukuk devleti” açısından sorunları varken, dünya üçüncü bir aşamaya geçiyor: Tarım ve endüstri aşamasından sonraki üçüncü aşamaya.

Buna isterseniz bilgi toplumu deyin, isterseniz uzay çağı, isterseniz atom çağı, isterseniz bilişim çağı, yeni bir çağın başladığı açık.

Türkiye, Batı’yı daha endüstrileşmede yakalamaya çalışırken Batı almış başını ileriye doğru gidiyor.

Bu açıdan ülkenin önündeki yakalanacak hedef gayet açık:

Süratle laik ve demokratik, sosyal hukuk devletinin temellerini oluşturan endüstrileşme hamlesi, yani kalkınma atılımı gerçekleştirilecek, bunun altyapı ve üstyapı gerekleri, yani gerçek demokrasi ve fiziksel yatırımlar vs. yerine getirilecek, bu arada yeni çağa ayak uydurmak için gerekli eğitim önlemleri alınacak.

Oysa iktidar ne yapıyor?

Hem sanayideki hem de tarımdaki üretimi baltalıyor, sadece inşaat sektörü ve borçlanma ile kalkınmaya çalışıyor...

Müteahhitlere maliyetlerin çok üstüne ödemeler yapılıyor, ayrıca dışardan bulduğu kaynakları da sağa sola aktararak harcıyor ve gelecek kuşakları bile borç altına sokuyor...

Okulöncesi ve okul eğitimini de hem dinselleştirerek hem de tarikatlara ipotek ederek çocuklarımızı gençlerimizi cehalete mahkûm ediyor...

Ucube “Şahsım Devleti”nin başarısızlıklarından dolayı da anayasayı yeniden değiştirmek, başarısızlığı kanıtlanmış olan “Şahsımı” daha güçlendirmek ve laikliği kaldırarak din devleti kurmak istiyor.

Oysa, Türkiye “Bilişim Çağı”nı ortaçağa geri giderek yakalayamaz...

Bunu yapmaya kalkışanlar da iktidarlarını sürdüremez...

İlk seçimde giderler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları