‘Soğuk Savaş 2.0’ giderek ısınabilir

27 Eylül 2021 Pazartesi

“Soğuk Savaş 2.0” savının güçlü dayanakları var. Ancak biraz yakından bakınca bunun aslında iyimser bir sav olduğunu düşünmek olanaklı.   

SEÇENEKLER BİR NOKTADA KESİŞİYOR 

ABD’nin artık ne hegemonyasını restore etmesi ne de bir imparatorluk projesini gerçekleştirmesi olanaklı. Öyleyse önündeki en iyi seçenek, büyük güçler arası rekabet ortamında “ekolojik üstünlüğünü” (diğer büyük güçleri etkileme kapasitesinin, onların ABD’yi etkileme kapasitesinden daha yüksek düzeyde kalmasını) güvenceye almak. Bu bağlamda ABD’nin elinde iki araç var: Uluslararası para birimi olarak dolar ve askeri-teknolojik üstünlük.

Çin’in kısa dönemde bölgesel, küresel çapta hegemonya kurması olanaklı değil. Buna karşılık, Çin, Hint-Pasifik denizlerinde ve “Yol-Kuşak” projesi coğrafyasında “ekolojik üstünlüğe” ulaşmayı amaçlayabilir. Çin’in avantajlarını da büyük mali kaynaklar (kredi verme kapasitesi) ve askeri gücünü besleyen stratejik teknolojiler alanında hızlandırdığı gelişmeler olarak özetleyebiliriz. 

Özetle: ABD gerilerken “ekolojik üstünlük” olanağına tutunmaya; Çin, yükselirken ilk aşamada “ekolojik üstünlük” edinmeye çalışabilir. Bu yarışta teknolojik rekabet büyük önem kazanıyor.

‘TÜKİDİDES KAPANI’

 ABD ile Çin arasındaki yeni “Soğuk Savaş”, özellikle Hint-Pasifik Denizi’nde, Atina ve Isparta arasında Ege-Akdeniz bölgesindeki, Peloponnes Savaşı’nı (MÖ 431-404) hazırlayan, “Tükidides kapanı” durumuna benzer bir ortamda gelişiyor. “Tükidides kapanı”nın iki bileşeni var: (1) Yerleşik egemen güç, yükselmekte olan güçten korkmaya başlamıştır. (2) Egemen ve yükselen güçlerin, küçük bir sorunu hızla büyütebilecek karmaşıklıkta, girift kimi noktalarda kesişen bir ittifaklar sistemi oluşmuştur. Yerleşik güç, yükselenin yükselişini durdurmaya, yükselen güç de momentumdan yararlanmaya çalışırken bu ittifaklar sistemi içinde küçük bir müttefikin sorunları büyümeye başlayarak bir “hegemonya savaşı” riskini artırabilir.

Hint-Pasifik bölgesine, Trans-pasifik Ticaret Anlaşması, Japonya, Malezya, Singapur ve Vietnam gibi Çin’in yükselmesinden kaygılanan ülkeleri, ABD ile bir araya getiriyor. Ek olarak, Tayvan, Kuzey Kore, gibi her iki güç açısından patlayıcı ittifak noktaları ve Çin’i hedef alan, “Beş Göz”, AUKUS, Quad gibi güvenlik anlaşmaları var.

STRATEJİK TEKNOLOJİLER 

Yapay zekâ, kuantum bilgisayarı, uzay ulaşımı, nükleer enerji gibi stratejik teknolojilerde hızlı gelişmeler, hatta sıçramalar toplumların güvenlik sistemleri, savaş yöntemleri üzerinde sarsıcı, hatta bozucu etkiler yapıyor. Örneğin, yapay zekâ, insansız savaş araçlarının ötesinde, hedefini kendi seçen “otonom silahların” gelişmesini kolaylaştırıyor. Kuantum bilgisayarı üzerinden dijital ağlar, düşman merkezler tarafından okunamaz haberleşme olanakları, başka ülkelerin sistemlerine sızma kolaylığı, enerji sektöründe toryum reaktörü, birbirine eklenebilen üniteler, enerji bağımsızlığı olasılığını getiriyor. 

Öyleyse, ABD’nin “ekolojik üstünlüğü” öncelikle teknoloji alanında liderliğini koruma kapasitesine bağlanıyor. Pentagon da bunun ayırdında ve 2014 yılında devreye giren “3. Dengeleme” (offset) (1-1950’lerde taktik nükleer silahlar; 2- 1970’lerde hava ve kara güçlerinin entegrasyonu) olarak adlandırdıkları “model”, teknolojik gelişmeleri, siber alanda, uzayda Çin karşısında üstünlük sağlayacak, Çin’deki gelişmeyi yavaşlatacak yönde, hızlandırmayı amaçlıyor.

Buna karşılık Çin, teknolojik gelişmesini yavaşlatacak engelleri etkisiz kılmaya özellikle önem veriyor; devletin kaynaklarını teknolojik gelişmeyi hızlandıracak, askeri kapasitelerini artıracak biçimde yönlendiriyor.

Verili dengeleri potansiyel olarak yıkacak bir yeni teknolojinin hızla gelişerek etkisini göstermeye başlaması, iki güçten birinin “geride kalıyorum” korkusu, girift ittifakların patlayıcı noktalarından birinden başlayan güvenlik sorunları gibi gelişmeler, “Tükidides kapanı”nın içerdiği riskleri, “soğuk savaşın” sınırlarını aşacak biçimde gerçekleştirebilir. 

Buraya kadar özetlediklerime, ABD ile Çin arasındaki derin kültürel farkların karşılıklı yanlış anlaşılmalara yol açma riskini de ekleyince, “Soğuk Savaş 2.0” aslında iyimser bir sav diye düşünebiliriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları