Harika olmak kolay, İdil olmak zor

24 Kasım 2021 Çarşamba

İdil Biret, gerçek bir harika çocuktu. Onun 3-4 yaşında başlayan müzik serüveni hiç niteliğini yitirmeden doruklara çıktı; konserleriyle, kayıtlarıyla doruklarda kaldı. Harika çocuk olmak kolay da sonra harika insan, harika sanatçı olarak devam etmek zordur. İdil, yalnız piyanosunun dünyasında değil, her çeşit dünyayı merak ederek; tarihi, coğrafyayı, edebiyatı ve yaşamın tüm güzelliklerini deneyimleyerek bu yaşa geldi. Şimdi onun 80. yaşını kutluyoruz. İdil için ne yazsak, ne anlatsak sözcükler yetersiz kalır. Ne çok İdil Biret hayranı, “Belki benim çocuğum da harika olur” diye kızının adını İdil koydu. Ama bırakın harika olmayı, onların kaç tanesi piyano çalabildi! Acaba kaç tanesi İdil’i dinleyen bir müzik meraklısı oldu!

Geçen hafta Avusturyalı piyanist, orkestra şefi ve besteci Ingolf Wunder’in Kadıköy Süreyya Operası’ndaki piyano resitali, İdil’e sunulmuş özel bir doğum günü armağanıydı. İdil’in dağarcığındaki Chopin ve Liszt gibi romantik bestecileri parlak tekniği ve romantik duyuşlarıyla çaldı. İdil’in dağarcığı ise bugün basılmış kayıtlarından dinleyebileceğiniz gibi bütün büyük bestecilerin toplu piyano yapıtlarından oluşur. Tarihi besteciler kadar yirminci yüzyıla da kapıları açar.

Wunder, konuşmasında İdil’den öğrendiği tekniği şöyle anlatıyordu: “Daima büyük mimariyi düşünmek ve buna uyan detayların planını yapmak gerekir. Bana piyanonun sesine yönelik ve müzik içinde müzikaliteye dair ipuçları verdi.”  Wunder ne şanslıymış ki pek az öğrenci çalıştıran İdil’in öğrencilerinden birisi olabilmiş. İdil’e 1990 yılındaki bir söyleşimizde şunu sormuşum: “Ders vermeyi, öğrenci yetiştirmeyi denedin mi?” O da net bir şekilde “Hayır” demişti. “Ben kötü bir hocayım. Öğrenciyi kenara itip hemen kendim çalmaya başlıyorum. Kendimi tutamıyorum, piyanodan alamıyorum!” Aradan 31 yıl geçmiş. Şimdi İdil’in görüşleriyle yol almış nice piyaniste rastlıyoruz. İşte Ingolf Wunder de onlardan birisiydi.

CEM MANSUR VE CRR KONSERLERİ

Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda, Cem Mansur yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası ile yine çok emek verilmiş bir konser dinledik. Cem Mansur’un konserlerini alımlı kılan özelliklerden birisi onun program hakkında açıklayıcı bilgiler sunması; anekdotlar ve teknik benzerliklerle programın bütününde bir ortak payda yaratmasıdır. Bestecinin hangi duygular içinde, hangi çağın etkileri altında o yapıtı bestelediğini anlatır. Programı hazırlarken önce yapıtlar arasındaki zamansal ve tematik bütünlüğe dikkat eder. Bu kez konserin programı özellikle 20. yüzyıl başındaki bestecilerden seçilmişti.

İLHAN USMANBAŞ KUTLAMASI

Konser 100. yaşını kutladığımız Usmanbaş’ın (1921) Orkestra için Konçerto adlı senfonik yapıtıyla başladı. Bestecinin içinde yaşadığı bütün dönemlere ait teknik özellikleri kapsayan bu yapıtı ilk kez dinliyorduk. Orkestranın başarılı yorumunun altını çizmeliyiz. Saint Saens’ın 1. Viyolonsel Konçertosu’nu geçen haftalarda Zorlu’da Pablo Ferrandez’den dinlemiştik. Bu hafta da CRR’de ki aynı konserde Claudio Bohorquez coşkuyla seslendirdi. Malum kâğıt harcamalarını engellemek için artık çoğu salonda konser programları dağıtılmıyor. İyi ki Cem Mansur konuşuyor, eserlerin içeriğini anekdotlarla anlatıyor, dinleyiciye bilgiler kazandırıyor. 

Keşke o konuşma arasında yapıtların süresini ve kaç bölüm olduğunu da hatırlatsa. Hatta belki bu süreyi verirken “Lütfen alkışlarınızı eserin sonuna saklar mısınız?” dese. O yersiz alkışların sahipleri, özellikle icracıların ve diğer dinleyicilerin konsantrasyonunu nasıl bozduklarını bir bilseler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları