Feyzi Açıkalın

Turizm, Avrupa Birliği ve Seçimler

09 Temmuz 2020 Perşembe

Şuna artık biliyoruz ki, COVID-19 Türkiye’yi yöneten siyasi rejim için gerçekten Allah’ın bir lütfuydu. Belki göklerden zembille değil ama Doğu’dan sepetle yuvarlanarak gelmişti. Sepetten dökülenler bile değerlendirilmeye değerdi.

Süreç yönetimine aşina olmayan” bir toplum olarak, AKP’nin Twitter temelli salgınla savaşım propagandasını iyi yuttuk. Ülkenin Sağlık Bakanı basın mensuplarının sorularına yanıt verirken teşekkür ediyor diye onu yere göğe koyamadık…

Uzatmayalım, uzaylı olduğu su götürmez Japonya ve Uzak Doğu halkları haricindeki biz dünyalılar “önlem yorgunu” olup gevşeyince, salgınla savaşımın yönteminin sürü bağışıklığı olacağı kesinlik kazandı.

Bu yöntem AKP’nin de işine gelmişti. Çökmekte olan ekonomi için peçete üzerine reçeteler yazıldı. İlaç da ağızdan değil, makattan fitil olarak uygulandı. Derin uykusundaki çocuk fitili nasıl hissetmezse, halkımız da öyle tepki verdi.  

Ekonomide asıl sorun cari açık idi. Bu açığı kapayacak acil döviz, turizm gelirleri ile sağlanacaktı. Beklendiği gibi olmadı. Akdeniz’e kıyısı olan diğer Avrupa ülkelerinden farklı tutulduk; turizm başlayamadı.

Türkiye turizmi son on yılda belki konuk aldığı ülke açısından zenginleşmişti ama ana kaynak Avrupa idi. Hani şu bizimkilerin türlü takiyyelerle içinde yer almak istiyormuş gibi görünüp, kapının dışında kalmayı yeğlediği topluluk, Avrupa Birliği yani…

Avrupa Birliği’nin “annesi”, Almanya da krizi fırsata çevirmek isteğindeydi. Güçlü ekonomisi, afet sürecini yönetme el kitabını önceden hatmetmiş olması ve liderlik becerisiyle hemen bir borsa kurdu. Burada alışveriş, değiş tokuş yapılacaktı.

Herkes gücü oranında pazarlıkta yer almakta, el yükseltmekteydi. Kendi ülke seçmenine dönük hamaset dolu bağırmalar bu pazarda el yükseltemiyordu. Bizim metamız, aslında en büyük değerimiz ama bir anlamda da yumuşak karnımız olan turizm oldu.

Sonuç alınamayınca, sanki yeni farketmişiz gibi hep bir ağızdan “karar siyasidir” çığlığı yükselttik. Turizmin büyük oyuncularından tutun da, kasabalardaki figüranlarına kadar her bileşeni, bu sektörü siyasetten bağımsız görme alışkanlığı edinmişti. Korkakça AKP’ye tepki vermemişler, kendi çıkarlarını düşünmüşlerdi. Şimdi de hep beraber kararın siyasi oluşundan yakınıyorlardı…

Kavgada “gemileri yakmış” olan AKP, Almanya liderliğindeki AB’nin Türkiye’yi cezalandırdığı söylemine tutundu. Bunu kullanacaktı. Avrupa içinde kalarak AB’ye alternatif oluşturmak için Avrupa’nın karın ağrısı Macaristan Başbakanı Orban ve Polonya ile AB’ye karşı bir ittifak bile oluşturulabilirdi! Hatta Çankırılı hemşehrimiz Boris Johnson ile Brexit ve Libya’yı görüşüyormuş gibi yapıp, AB’yi çatırdatma planları bile yapılabilirdi.

İlk etapta devreye Almanya’daki yurttaşlarımız sokuldu. İlk önce, Almanya’daki yükselen ırkçılığa karşı vatandaşlarımıza dikkatli olmaları çağrısı yapıldı. Sonra da, tercihini Türkiye’de tatil yapmaktan yana kullanmayacak Alman’a alternatif olarak gurbetçilerimizin devreye gireceği dillendirilmeye başlandı. Ülke turizmini onlar kurtaracaktı.

Bu anlamda da biz bize yeterdik!”. Oran olarak çoğunlukta olmasalar da, sesleri çok daha gür yansıtılabilecek AKP yanlısı gurbetçiler göreve hazırdı. “Yaklaştırılmakta” olan seçimlerde onların bu özverileri elbette siyasi bir getiriye dönüşecekti.

Kötü(!) Batı ile her zamanki gibi, çatışarak seçimlere hazırlanılacak ama o sistemin içinde yer alan, orada yaşam bulan yurttaşlarımız sayesinde esenliğe çıkmak planlanacaktı. Üstü açılır BMW’lerinin arkasına yaptırdıkları anten direğine yarım yamalak iliştirilen bayrakla ülkemize gelenlerle…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları