Umutsuzluğun Düşmanı Samir Amin

19 Ağustos 2018 Pazar

Ne zaman bir grup düşünen, tartışan insan bir araya gelse karamsarlık bulutları gökyüzünde birikmeye başlıyor. “Artık bu iş bitti” teslimiyetçiliğinin, aklı başında insanları bu şekilde etkiliyor olması ne kadar üzücü, ne kadar korkutucu. Korkutucu çünkü karamsarlık bulaşıcıdır; insanın kötü özelliklerinden birisi olan konformizmin çocuğudur.

***

Teslim olursanız sanki rahatlayacaksınız; artık sizin fazla düşünmenize gerek kalmayacak, “dışarısı” sorunlarınızı çözecek, bir şekilde “huzur” içinde yaşayıp gideceksiniz. Bu yanılsama, bizi bugün tehlike altında bulunan insanlığın dışına savuracak kötülüğün kendisidir. Sınırdayız, kurtulmak, kurtarmak zorundayız. Tam bu sırada umutsuzluk üstümüze çullanıyor; krizlerin yükü yoksulların, emekçi sınıfların üstüne yıkılırken insanlara önerilen “tevekkül - katlanma” her yere, her şeye sessizce sızıyor.

***

Oysa “boyun eğ, kurtul, huzura kavuş” ideolojisinin, bu sahte ideolojinin sırtını dayayabileceği, onu besleyebilecek nesnel bir gerçeklik yok artık. Durum tersine dönmüştür, Sovyetler’in tarih sahnesinden silindiği koşullarda “tarihin sonunun geldiği” iddiasıyla zafer çığlıkları atanlar kendi sistemlerinin kapitalizmin sonunun gelmek üzere olduğunu, geldiğini şimdi şaşkınlıkla görüyorlar.

***

Yitirdik, mavi siyah bir karanlığa gitti.
Samir Amin, “geleceğin her zaman açık olduğunu” savunanlardandı. Kapitalizmden Uygarlığa kitabında “...analizimi ve önermelerimi üzerine kurduğum çelişki diyalektiği, ‘geleceğin her zaman açık’ olduğu, ‘tarihin kendisinden önce tarihin yasalarının’ olmadığı ve geleceğin henüz yaşanmamış olduğu anlamına gelir” diyordu.

***

Marx’ın ünlü, “Dünyayı anlamak yeterli değildir asıl olan onu değiştirmektir” tezine sahip çıkarken de “inşa etmek” için yola çıkanların yanı sıra, hepimize görev düştüğünü vurguluyor, “daha mütevazı biçimde bilincimiz elverdiği ölçüde kendisine katkı sunmak istediğimiz bir gelecek hayalini” savunuyordu.

***

Hepimizi hayata çağıran bu iyimserliğin kaynağında kapitalizmin geldiği aşamayı iyi bilmek yatıyor. Pek çok eseri Yordam Kitap aracılığıyla bize ulaşan Samir Amin, “Çağdaş kapitalizm, artık yalnızca bir sömürü ve emeğin bastırılması rejimi değildir, insanlığın düşmanı haline gelmiş durumdadır” diyordu. Samir Amin, olumlu hiçbir yanı kalmayan, çürümüşlüğü birikimin yıkıcı boyutları tarafından belirlenen kapitalizmin gününü doldurmuş olduğunun kabul edilmesinin gerektiğini savundu hep.
Onu anladığımızı sanmıyorum.

***

Kendi ülkemizde yenilgilerin girdabına kapıldığımız için karamsarlığa pirm vermeyi seçtik. “Tarihin açık olduğu” gerçeğini, kör yılgınlığımız nedeniyle anlayamadık. Bu yılgınlık öyle büyük bir yanlış ki, yalnızca kendimizi devre dışı bırakmakla kalmadık, umudunu yitirmeyenlerin de yolunu tıkadık. Karşı olduğumuz halde “yenildik” duygusuyla boyun eğdiğimiz sistemle savaşmayı bırakmayanlara da zarar verdik iflah olmaz karamsarlığımızla.

***

Gerçekte bizi bekleyen huzur değil tam tersine yoğun bir huzursuzluktur. Korumayı eğer başarırsak, güzel evimizin kapısından içeri girdiğimizde pencere önündeki koltuğumuzun bize ters ters baktığını göreceğiz. Kedimizin bizden yüz çevirdiğini düşünecek, bir kadeh içkinin boğazımızdan geçmekte zorlandığını hissedeceğiz. Konfor besbelli ki eşyada değil bizim beynimizdeki tembellikte ve gittikçe büyüyen korkudadır.

***

Yorgun ama görevini yapmayı bir gün bile aksatmamış hocalar kuşağının üretken üyelerinden Samir Amin’i yitirdiğimiz gün bunlar aklıma geldi benim.
Yorgun muyum, yorgunsam bunun nedeni nedir diye sorgularken buldum kendimi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları