Hüseyin Baş

Komşunun Bitmeyen Çilesi Üzerine...

20 Şubat 2012 Pazartesi
\n

Avrupa Birliğine üye ülkelerin azımsanamayacak bir bölümünün borç kriziyle başı iyice dertte. Bunların en önde geleni ise bilindiği üzere komşumuz Yunanistan. Oysa Birliğin kuruluş felsefesi sosyal dayanışmanınyerinde yeller esiyor uzun süredir. Zengin ortakların küresel serbest piyasacılığın kutsal ilkeleri doğrultusunda, düpedüz mimarı olduklarından kimsenin kuşkusu bulunmayan borç krizini sona erdirmek için, ortaklarına olmadık zor koşullar dayatmak istiyorlar; borca batmış, iflasın eşiğine dayanmış ortaklarına, boçlarını ödemeleri için delik kalmayan kemerlerini daha da sıkmalarını dayatıyorlar. Dahası kutsal borçlarını ödemeleri için gerekirse kendi boğazlarını sıkmalarını öğütlüyorlar. Aksi halde durum vahim. Ya iflas ya da Avro bölgesinden dışlanmak. Kırk katır ya da kırk satır!

\n

Kuşkusuz bu yönde düşünen kimi zengin ortakların, sundukları her iki seçeneğin de kolay olmadığını bildikleri kimsenin saklısı değil. Borç batağına batmış üç beş ülke düşünüldüğünde iflasın ya da Avrodan dışlanmanın Birliğin de sonunu getireceğinden kimsenin kuşkusu yok. Oysa bugüne kadar dayatılan çözüm önerilerinin, çözüm getirmekten çok, durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdiği biliniyor. Zira borç ödemek için kemer sıkma”, çözüm önerilerinin başında geliyor. Ancak kemerde sıkacak delik kalmamışsa bunun pek işe yaramadığı da bir gerçek. Kemerde delik kalmamış, iyisi borçlunun boğazını sıkmak derseniz o başka. Böylece hem alacağınızı hem de alacaklınızı kaybedeceğiniz için bu iyi ve akıllı bir çözüm değildir. Üstelik doğru dürüst yaşamaya yetmeyen, adı üstünde asgari ücretten kesinti yoluna giderseniz, daha da beteri işsizliğin had safhada olduğu bir ülkede insanları işten atmaya kalkışırsanız hem o ülkenin borç ödemesi için ihtiyaç duyduğu siyasal istikrarı ortadan kaldırır, hem alacağıza, hem de alacaklarınıza elveda demek durumunda kalırsınız.

\n

***

\n

Peki, çözüm ne? Çözüm Colombun yumurtası kadar basit görünüyor: ABnin, en zengin ülkelerinin bankalarına Birliğin Merkez Bankası tarafından sadece yüzde 1 faizle verdikleri kredileri Atinaya tefeci faiziyle sağlamaktan vazgeçmesi ve örneğin Atinaya da aynı faiz oranının uygulanmasıdır. Şimdiye kadar yanıt bulamayan bu öneri adil olduğu kadar Birliğin kuruluş felsefesine uygun bir çözümdür.

\n

Fransa Başbakanı François Fillon, Atinanın borç ödeme konusunda kemerlerin son deliğine kadar sıkılmasıyla ilgili olarak verdiği sözleri tutmuştur. Fillona göre şimdi sözünü tutma sırası ABnindir. Ancak Almanyada bazı etkin çevrelerin Yunanistanın Avronun dışına çıkarılmasına taraftar oldukları bilinmektedir. Ne ki bu tıpkı ünlü domino kuramı gibi başka borçlu ülkelere de aynı işlemin yapılmasıyla Birliğin de sonunu getirecek türde tehlikeleri de içermektedir. Umarız işler buraya kadar gitmeyecektir. ABnin, Atinanın kemer sıkma politikasını sürdürmesini ve buradan elde edilecek gelirlerle borçlarını ödeyeceklerini garanti altına almak için anasının nikâhını isteyip durmakla can sıktığı da ortadadır. Nitekim bugün Avro bölgesi maliye bakanlarının Brükselde toplanmalarıyla, ikinci kurtarma paketi ve borç takası anlaşmasının kaderi belli olacak.

\n

***

\n

Bir yorumcunun vurguladığı gibi, Brüksel tarafından ısıtılıp ısıtılıp sunulan kurtarıcı çorbanın hastayı iyileştirmediği biliniyor. Oysa finans çevrelerinin çözüm önerilerinin hastayı iyileştirmekten çok, ölüp gitmesini hızlandırmaktan öte işe yaramadığı da bir gerçek..\t\t\t\t\t

\n

ÖNEMLİ BİR NOT: Birkaç gün önce değerli hocamız Mümtaz Soysal, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, başı dertteki komşumuz Yunanistana yardım elimizi uzatmanın gereğinden söz ediyordu. Çam sakızı çoban armağanı da olsa ilgili bakanlığımızın bu kışta kıyamette komşumuza doğalgaz takviyesi sağlamasını yerinde buluyoruz. Büyük dostlukların temeli kara günlerde atılır. Keşke daha fazlasını yapabilsek.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tunus Nereye?.. 12 Mart 2012

Günün Köşe Yazıları