Akla Dayalı Devlet

04 Nisan 2020 Cumartesi

Çağın veba salgını süreci gösteriyor ki; küreselleşme denen emperyalizmin yaklaşık 50 yıl önce ileri sürdüğü yutturmaca adım adım çöküyor.

Bu kirli dalgadan en çok etkilenen Türkiye ve yurttaşlarımız da, Cumhuriyet ilke ve değerlerinin yüzü suyu hürmetine salgın belası ile savaşım veriyor.

Savaş verenlerin başında kuşkusuz, bilim geliyor!

Yani hümanizma ve uygarlığın gerçek yol göstericisi, bugün yine kurtarıcı konumundadır: 

İlk kurtarıcı, aklı öncelemeyenlere karşın tıp bilimidir...

Umreden dönen milletvekili ve benzerleri ile birlikte 20 bin kişinin, yurdun dört bir yanına salınması, aklı yok saymanın daniskasıdır. Tıpkı, Saray camisinde göstermelik cuma namazı kılınması gibi.

Onları ve onlar yüzünden hastalananları da akıl, yani bilim kurtarmaktadır. Hem de bilim insanlarının, hekimlerin, hemşirelerin, sağlık personelinin canları pahasına verdikleri ölümcül savaşımla...

Bir başka kurtarıcı, küreselleşme masalının öne sürdüğü yerelleşmeci, özelleştirmeci piyasacılık yerine sosyal devleti önemseyen ulus devlettir. 

Küreselleşme masalının reisi ABD bile, devlet korumacılığını önceleyerek, kendi sınırları içinde yaşayan yurttaşlarına dönük sosyal önlemleri almak zorunda kalmıştır. Başta Avrupa’dakiler olmak üzere birçok ülke de tarımdan sanayiye birçok alanda kendine yeterlik açısından tüm hazırlıklarını güncellemektedir.

Türkiye’de ise yurttaşlar, piyasasever cemaat iktidarı döneminde pompalanan özel sağlık sigortalarının koronavirüs tedavi giderlerini karşılamadıklarına tanıklık etmişlerdir. Salgın konusunda ilk devreye giren hastanelerin, özelleştirme mantığı ile işleyen şehir hastaneleri değil, kamuya ait devlet hastaneleri olduğunu da görmüşlerdir.

Buğdaydan enerjiye dışa bağımlı kılınan ülkenin yöneticileri, bırakın geleceğe dönük adım atma hedefini, günün gereksinimleri karşılama öngörüsünden bile uzaktırlar.

Bu tablo karşısında: 

Salgın, özellikle devlet gözetimindeki eşitliğin ve sosyal adaletin ne denli yaşamsal olduğunu insanlarımızın bilincine kazımıştır. Özellikle, emeğinden başka bir geçim kaynağı olmayan işçi, küçük esnaf, küçük işyeri ve işletme sahibi olan yurttaşlarımız, arkalarında koruyucu bir devlet yerine, tersine yurttaşından sadaka toplayan bir devlet yönetimi görmüşlerdir.

Hastalar hastanelerde soluk alamaz, işçiler çalışamaz, insancıklar ekmek yedikleri ya da verdikleri kapıların kapanmasını çaresiz gözlerken, çaresiz kalmışlar açlıkla baş başayken “yardımı kimin yapacağı” kavgası içine girilmesi ise ibret vericidir.

Sömürgen zorbaların doğanın ve yaşamın düzenini bozduğu bir dünyada, değişime uğramış ya da uğratılmış bir virüs, insanlıkla birlikte bu güzel gezegenin sonunu getirebilir mi?

Getirmemelidir. Eğer biz, bizi yöneten zararlı kötüleri ve kötülükleri yenemezsek, virüsleri de yenemeyiz. Çare bizdedir, çare biziz.

Bizden kasıt kimdir?

İyi insanlıktır...

İyi insanlık, kötülüğü alt etmek zorundadır...

Salgın

Kızılay aracılığıyla Ensar Vakfı’na milyon dolarlar ödeyen iktidar yandaşı Torunlar Şirketi, salgında yoksulluğa sürüklenenler artarken ne yapıyor?

Doğalgaz paralarını tıkır tıkır tahsil ediyor...

Ya çocuk istismarcısı Ensarcılar?

Affediliyorlarmış...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları