İnsanlığın Kurtuluşu

21 Mart 2020 Cumartesi

Ortaçağdaki veba salgınlarına benziyor yaşadıklarımız. İnsanlığı büyük bir korku sarmış durumda. Tüm dünya ürküntü içinde. Her evde, işyerinde, gazetede, televizyonda, ayaküstü söyleşilerde varsa yoksa korona...

Uzmanlara bakılırsa, bu ölümcül virüs, tıpkı karanlık düşüncelerin başına geldiği gibi, bir süre sonra yaşam kaynağımız olan sarı-sıcak yıldızımızın ışınlarına dayanamayıp ölümcül olmaktan uzaklaşacak.

İnsanlıksa, Hobbes’un ünlü sözüne yine geri dönecek:

“İnsan, insanın kurdudur.”

Çıkar, daha çok çıkar için çıkarılmış savaşlar, kuşakların bilinçaltlarına unutulmaz karabasanlar olarak çökecek. Para babaları, daha çok kâr ve mal için yoksulları ve zayıfları sömürecek.

Haset ve kıskançlık, kara bir mektup olup deliliğin hatıra defterine işlenecek. Kötülük, yüce iyiliğe üstün gelecek. Bencillik, dayanışmayı silecek. Zorba, başındaki tacı parlatırken, diktatörler kana susayacak.

Vefasızlık, sevgi ve dostluk bağlarını köreltecek. Yürek incinecek, içimiz sızlayacak.

Katı yüreklilik, veba taşıyan lağım fareleri gibi gönlümüzü ve bedenimizi kemirecek, kemirecek; bir cinayet bıçağı gibi kemiğimize dayanacak.

İnsanlığın içindeki bütün bu kötücül ruhu söküp atmanın, kırıcılıktan kurtulmanın efsunlu bir yolu olmadığını biliyoruz. 

Unutulmamalı ki, insan, insanın canı, cananıdır aynı zamanda. 

Bir ölümcül virüs salgınından, insanlığın biricik yuvası olan dünyayı yaşanmaz kılan bütün yıkıcılıklardan uzaklaşma dersi çıkaracak mıyız?

Halklar mutlaka çıkaracaktır. Yönetenlere gelince. Onlardan hiç umudum yok...

Uyuşukluğun Nedeni

Çok değerli araştırmaları ile tanıdığımız emekli Büyükelçi Bilâl Şimşir’in, Fransız belgelerinden yola çıkarak hazırladığı “Mithat Paşa’nın Sonu” adlı kitabı, bu topraklardaki demokrasi mücadelesini anlamak açısından önemli bir başvuru kaynağı olmuş.

İlk anayasamızı hazırlayan Mithat Paşa, Sultan Abdülhamit’in emri ile hareket eden uyduruk bir mahkemede idama mahkûm olmuş ve Taif zindanında yatmaktadır. Hüküm tarihinden 12 gün geçtikten sonra İstanbul’daki Fransa Maslahatgüzarı Kont de Montholon, Fransız Dışişleri Bakanı’na bir mektup gönderir. Artık bu adaletsiz hükümden hiç söz edilmediğini, Mithat Paşa’yı kimsenin ağzına almadığını belirtir ve çok çarpıcı şu değerlendirmeyi yapar:

“Hassasiyetin boş bir laf olduğu bu memlekette her şey dokunup geçen hafif bir etkiden ibaret; yaşamak, her şeye kayıtsız olmak demektir ve eğer bazen bu uyuşukluktan çıkılıyorsa bu da ona ancak çabucak dönmek ve daha fazla uyuşmak içindir. Bu, yüzyıllar boyunca susturmanın ve bitkinliği sonucudur.”

Bugün de adları ile sanları ile barıştan ve demokrasiden yana olanlar çok acı çekiyor. Duyarsızlık, uyuşukluk, suskunluk ve bitkinlik sinmiş durumda topluma...

Saraylar kurulmuş, Osmanlı hayranlığı iktidarda, Abdülhamit’in resimleri bakanlıklarda başköşelerde.

Salgın tek değil anlayacağınız...

Cumhuriyet Adına

Cumhurbaşkanı’nın istifa eden başdanışmanı Adnan Tanrıverdi, askeri kamu kurumlarının da desteği ile topladığı “İslam Birliği Kongresi”nde, başkanlık sistemi ile yönetilecek, dili Arapça, başkenti İstanbul olacak bir “Asya-Afrika İslam Devletleri Birliği” kurmayı kararlaştırmıştı.

Hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yapıldı.

Sonuç:

Soruşturmaya yer olmadığına karar verildi...

Başsavcılık, “Cumhuriyet” adına görevini yaptığı kanısındaydı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları