Mehmet Ali Güller

Atatürk milliyetçiliği ve devrimci cumhuriyet

23 Ocak 2021 Cumartesi

MHP lideri Alparslan Türkeş’in AKP’ye geçen oğlu Tuğrul Türkeş, siyasi literatüre yeni bir kavram kazandırdı: Azgın Milliyetçilik.

AKP Milletvekili Tuğrul Türkeş, “Azgın Milliyetçilik: 21. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Dünya ve Türkiye’deki Gelişmeler Üzerine” başlıklı makalesinde kavramı şu şekilde açıklıyor: “Türkiye’de Kürtler üzerinden ayrımcılık güden, Aleviler üzerinden mezhepçilik örgütleyen, Hıristiyanlar ve diğer azınlıklar üzerinden dışlayıcılık geliştiren ve/veya Avrupa’daki popülist üstüncülüğün farklı bir varyantı üzerinden hesaplar yapan bir milliyetçilik, Türk milliyetçiliği olamaz. Olsa olsa azgın milliyetçilik olur.

Devamında da Türkeş, bu “azgın milliyetçilik” tehlikesine karşı “yeni bir metot ve ıslah ihtiyacı gerektiğini” savunuyor.

Türk milliyetçiliğinin evrimi

Türkeş’in “azgın milliyetçilik” tanımı, Türk milliyetçiliğinin evrimini yeniden ele almamıza neden oldu. Geçen yıllarda bu konuda pek çok makale yazdım. 4 yıl önceki bir makalemde ise milliyetçiliğin çok kısa tarihi denebilecek şu özeti yapmıştım:

Bu topraklarda Türk milliyetçiliği Abdülhamid’e karşı tutum olarak gelişti ve büyüdü. Bugün yeniden gündeme gelen ‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet’ Türk milliyetçiliğinin sloganıdır.

Ve Abdülhamide karşı mücadele eden İttihat Terakki’nin Türk milliyetçiliği 1. ve 2. Meşrutiyet’te büyümüş ve emperyalizme karşı verilen Kurtuluş Savaşı ile de kendiniAtatürk milliyetçiliğiolarak geliştirmiştir.

Nedir Atatürk milliyetçiliği? Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denmesidir! Yani halkın, emperyalizme karşı kurtuluş ve devrim ile milletleşmesidir!

Ve özellikle belirtelim: Demokratik devrimlerimizin motoru olan milliyetçilik, hiçbir zaman ırkçı olmamıştır. Fakat Türk milliyetçiliğinin bir kanadı NATO ve “küçük Amerika” sürecinde ülkücülüğe dönüştürülmüş, komünizme karşı ırkçılık halini almıştır!”

1. Siyasal İslamcılık

Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte, solun 40 yıldır dikkat çektiği bir gerçekle yüzleşti: Türkiye’nin “Küçük Amerika” süreci, NATO üyeliği ve ABD’nin antikomünizmi siyasal İslamcılığı büyütmüştü.

ABD’nin FETÖ ve benzeri siyasal İslamcı örgütlerle ilişkisinin temeli antikomünizmdi. Fethullah Gülen’in Komünizmle Mücadele Derneği kökenli olması boşuna değildi.

ABD, komünist SSCB’yi “yeşil kuşak” ile çevreleme stratejisi içinde Türkiye’den Pakistan’a uzanan hat üzerinde siyasal İslamcılığı desteklemiş, büyütmüş ve hem içeride hem de dışarıda sahaya sürmüştü!

Siyasal İslamcı Mehmet Şevki Eygi’lerin “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi” diyen solcu gençlere devlet destekli kanlı saldırıları da FETÖ’nün, SSCB dağıldıktan sonra ABD adına Orta Asya’ya sözde Türk okullarıyla açılması da aynı zincirin halkalarıydı.

2. Ülkücülük

Fakat mesele şu: Türkiye’nin “Küçük Amerika” süreci ve devlet destekli antikomünizm sadece siyasal İslamcılığı yükseltmedi; aynı zamanda Türk milliyetçiliğini de büyük oranda dönüştürdü: Türk milliyetçiliği, hızla ülkücülüğe dönüştü!

Önce İkinci Dünya Savaşı koşullarında Alman sempatizanı ırkçı milliyetçilik, ardından da ABD-NATO destekli ülkücülük, demokratik milliyetçilik de denilebilecek Atatürk milliyetçiliğini baskıladı.

Fethullah Gülen’in ABD’nin Komünizmle Mücadele Derneği çıkışlı olması gibi, ülkücülüğün lideri Alparslan Türkeş de ABD’nin özel harp eğitimlilerindendi…

Nitekim Türkeş, kurduğu MHP ile ABD’nin antikomünist stratejisi içerisinde yükselen sol dalgaya karşı Amerikan sopası oldu!

3. Kürt ayrılıkçılığı

Pek üzerinde durulmaz ancak Türk devletinin ABD’nin antikomünizm stratejisini benimsemesi ve uygulaması, siyasal İslamcılık ve ülkücülük dışında, üçüncü olarak da dolaylı şekilde Kürt ayrılıkçılığını büyüttü.

ABD stratejisinin gereği olarak devletin sola karşı uyguladığı ağır baskı, 1960’lar boyunca Türklerle birlikte örgütlenen Kürtleri adım adım ayrışmaya itti: Kürtlerin bir bölümü, Türklerle birlikte örgütlenmenin durumlarını kolaylaştırmadığını belirterek ayrı örgütlenmeyi savundu.

Ayrı örgütlenme, ne yazık ki zamanla ayrışmayı derinleştirdi ve iş en sonunda bölücülüğe kadar uzandı.

Yeniden devrim

Küçük Amerika” sürecinin ortaya çıkardığı bu sorunlu siyasi çizgiler, Amerikan hegemonyasının zayıfladığı şartlarda ve Türkiye’nin ABD stratejilerinden bağımsızlaşma eğilimi gösterebildiği oranda, yeniden olması gereken nehir yataklarına dönecektir…

Yani siyasal İslamcılığın ve dinciliğin yerini dindarlığın, ülkücülüğün yerini Atatürk milliyetçiliğinin ve ayrılıkçı Kürtçülüğün yerini “Türk-Kürt birliğinin” aldığı siyasal yataklar…

70 yıldır adım adım tahrip ettikleri cumhuriyeti, ancak bir devrimci cumhuriyet olarak yeniden inşa edebileceğimiz şartlardayız…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları