Beş Kardeş

22 Şubat 2015 Pazar

Bu ülkede erkek dizisi tutmuyor.
Kanal D’nin Onur Ünlü imzalı yeni dizisi “Beş Kardeş”in beşi de erkek. Proje kafadan yanlış. Yanlış başlayan işin belini doğrultması zor. Fena zor.
Kadın entrikalarına alışmış benim seyircim, saçlı sakallı, kokmuş çoraplı, pislikten geçilmeyen öğrenci evlerini andıran setlerden hoşlanmıyor. Erkek hikâyelerini sevmiyor bu topraklar.
Nasıl sevsin ki? Erkek olmaktan utanç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Kötülük kol geziyor sokakta. Erkek kötülüğü. Kötülük insanın fıtratında var değil mi? İnsan? Sahi insan ne işe yarar bu hayatta? Kendinden başka hiçbir canlıya, doğaya, dahası evrene faydası olmayan bir mahlukat. Mutasyon. Tüketmek, zarar vermek ve yok etmek için türemiş. Sanki.
İnsandan vazgeçtim, erkekler ne işe yarar bu dünyada? Kadına zarar vermek için yapay laboratuvarda üretilmiş bir bakteri gibi. Mikrop gibi. Erkek olmanın dayanılmaz utancını hisseden vicdanların acılarını anlatan bir dizi çekilebilir mi bu ülkede? Minibüste tek kaldığı için ilk durakta inmeye çalışan bir kadının gözlerindeki korkuyu gördüğümüzde kalbimize saplanan utancın nasıl kanadığını görüntüleyebilir mi sektörümüzün en iyi görüntü yönetmeni? Belediye otobüsünde herkesin gözü önünde taciz edilen kadına seyirci kalan bir toplumun vicdanı olabilir mi sinema? Olamaz! Olamıyor da...
Ailemiz kutsaldır bizim. Çocuklarını korumak için koşullandırılır kutsal ailemiz. Fazla korumak için. Saçını süpürge, göğsüne siper eder annelerimiz. Lakin sokaktaki kızımızı koruyamaz. Gözümüzün önünde olup biter her şey. Canımız alınır elimizden, susarız... Yeter ki biz çocuklarımızı koruyalım. Koruyamadığımız çocuklarımızı.
Adı Sait (Serkan Keskin). Dört kardeşiyle birlikte yaşıyor Sait. Lakin yalnız. Yapayalnız. Tek başına. Anne babasını 99 depreminde kaybetmiş Sait. Dört erkek kardeşi var. Dördü de birbirinden sorumsuz. Onlara bakıyor Sait. Bir anne gibi. Bir kadın gibi. Yapabilir mi?
Bir erkek kadın olabilir mi? Mümkün değil... Sapık ve katil olabiliyor ama... Kolaylıkla.
Sait bir kadını seviyor. Evlenmeye karar veriyor. Kardeşlerden biri, adı Orhan (Osman Sonant), kendisi bodyguard: “40 yaşındaki bir adam nasıl olur da 30 yaşındaki kardeşlerini bırakır gider?” diye bir cümle kurabiliyor bu dizide. Acımasız, sert ve duygusuz Orhan kendi başına yaşayamayacak denli aciz. Erkek işte.
Kardeşlerin hepsi bir tuhaf. Acayip. Solcu gibi duran gazeteci Nazım var mesela (Bana Hicran De’nin kamyon şoförü Nadir Sarıbacak) şiir yazıp ikna etmeye çalışıyor abisini: “Sen gidersen hayat gider be abi” diyor. At yarışı tutkunu Aziz de (Fatih Artman) karşı bu evliliğe. Bir tek mahallenin imamı olan Turgut (Tansu Biçer) sıcak bakıyor abisinin evlenmesine. Gerçi Sait de evlenmeyi çok istiyor mu belli değil. Fahriye’ye (Melisa Sözen) âşıkmış.Âşık olan adam çırağına para verip “Bir yakını-mız öldü” diye okulda fakir çocuklara çikolata dağıttırır mı? Çırak soruyor, “Hayırdır usta kimi kaybettin?” Balıkçı Sait, “Gençliğimi kaybettim lan, sana ne?” diye atarlanıyor. Erkek aşkı işte.
Bu ülkede erkek işi dizi çekmek zor. Eline silah alan herkesin kendini “Kurtlar Vadisi”nde sanıp canileştiği bir ülkede sevgiden bahseden bir mahalle dizisi tutmaz. Polat gibi kahramanlar görmek istiyoruz. Sait gibi bir erkeği izlemez benim seyircim. Kılıbık der, karı kılıklı der. Elinde silahla dolaşan, racon kesen, kadına şiddet uygulayan katillerin erkek sayıldığı bu ülkede kadın olmak zor. Hakikaten zor.
Sait gibi erkek olmak daha zor...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları