Mehmet Faraç

Erbil'den Belçika'ya İlginç Gelişmeler!..

17 Aralık 2008 Çarşamba

Yaklaşık 3.5 ay sonra Doğu ve Güneydoğuda AKP ile zorlu bir seçim yarışına girecek olan DTPlilerin Kuzey Iraktaki temasları hangi amaca hizmet ediyor?.. Mesud ve Neçirvan Barzaninin DTPlilere söylediklerine bakılırsa PKKnin hem elinin güçleneceği hem de Türkiyeye karşı pazarlık gücünü arttıracağı düşünülebilir. Oysa gerçek hiç de sanıldığı gibi değil!

Genelkurmay verilerine göre 2008 yılı içinde 670 terörist öldürüldü. Yakalanan ve teslim olanların sayısının 380e ulaşması da örgütteki erozyonu yansıtıyor. Bir taraftan İmralıda yatan Abdullah Öcalan diğer yandan Kandil Dağını üs tutan başta Murat Karayılan ve Cemil Bayık olmak üzere PKK yöneticileri bu yüzdendiyalogçağrısını giderek daha fazla seslendiriyor. İşte bu dönemde hem Kuzey Irakta hem de Avrupa ülkelerinde PKKnin muhatap alınmasına yönelik çabalar da artıyor.

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Eşbaşkan Emine Ayna, milletvekilleri Sabahat Tuncel, Osman Özçelik ve Parti Meclisi üyesi Abdullah Demirbaştan oluşan heyetin Kuzey Iraka düzenlediği son geziyi de bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Heyet salt yerel seçimler öncesi peşmerge yöneticilerinin manevi desteğini sağlamayı değil, aslında PKK konusunda Kürt yönetiminin elini taşın altına koyması konusunda baskı yapmayı da amaçlıyordu. Yani DTPliler, Türkiyenin, PKKnin silah bırakma çağrısına yanıt vermesi konusunda devreye girmesini istiyordu! Nitekim görüşmelerden yansıyanlara bakılırsa Barzaniler yumuşama sinyalleri vermişlerdi! Örneğin Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Selahaddin kasabasında görüştüğü DTPlilere, PKKnin silah bırakmasının diyaloğa bağlı olduğunu söylemiş, örgüte karşı silah kullanmayacakları mesajını iletmişti.

Heyet, Kürt yönetiminin, Türkiyenin PKKye karşı yapacağı bir operasyona destek verip vermeyeceğini merak ediyordu. Barzani Kürt eliyle Kürt kanı dökülmeyecekdiyerek arabulucuk çabalarını arttıracağını ima etmişti!

DTP heyetinin görüştüğü bölgesel hükümetin başbakanı Neçirvan Barzani de farklı bir tavır göstermemişti. Ona göre bölgede, PKKye karşı askeri bir seçenek düşünülmüyordu! Barzani, PKKyi Kuzey Iraktan çıkarma konusunda bir plan olmadığını da belirterek heyeti rahatlatmıştı.

Peşmergelerin PKK konusunda ikiyüzlü tavrını görmek için son iki günde PÇDK üzerinden yapılanları anımsatmak bile yeterli gelebilir. Örneğin peşmergeler, PKKnin Kuzey Iraktaki uzantısı Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) yöneticileriyle Erbilde görüşmeleri için DTP heyetine izin vermişti. Aynı saatlerde peşmergeler PÇDKnin Süleymaniyedeki yöneticilerinden 20sini gözaltına alarak Türkiyeye göz kırpmışlardı!..

Peşmerge yöneticilerinin DTP heyetine söyledikleri arasında tek doğru olan, PKK ile çatışmadıklarıydı! Çünkü Kürt yönetimi ABDnin baskısıyla PKKyi Kuzey Irakta enterne etme konusunda Türkiye ile aylardır görüşmeler yürütüyor. Bu görüşmelerde örgütün, bölgede dernek, vakıf ve parti gibi organlar üzerinden yayılmasının engellenmesi, Kürt medyasında PKKnin yıpratılması konusunda psikolojik yayınlar yapılması, yakalanan teröristlerin Türk uzmanlar tarafından sorgulanması, Kandil çevresine özel harekât polislerinin yerleştirilmesi ve teröristlerin lojistiğinin kesilmesi konusunda mutabık kalındığı da biliniyor! Dahası PKKyi terörist örgüt ilan etmesi konusunda Kürt parlamentosundan bir atak da bekleniyor! Kürt yönetimi bu beklentileri gerçeğe dönüştürür mü şimdilik bilinmiyor!

Bilinen tek şey, peşmerge liderleri, terör örgütünün hareket alanını azaltarak PKK konusunda Türkiyenin ağzına bir parmak bal çalıyor! Kürt yöneticiler, bölgeye sık sık ziyarette bulunan DTPlilere ise, PKK ile savaşmayacağızşeklinde klişeleşmiş yanıtlar vererek hem Kuzey Irak hem de seçimler öncesi Güneydoğudaki dengeleri korumayı amaçlıyor!

PKK ise tüm bu kısırdöngü içinde, Kuzey Irak sınırlarındaki barınma merkezlerinde bildiğini okumaya devam ediyor! Örgüt bir yandan Kandil Dağında eğitilen yeni terör gruplarını kırsala sevk ediyor, diğer yandan da Kürt hareketinin tüm Ortadoğuda etkin olabilmesi için uluslararası çabalara girişiyor! Örneğin Belçikada önceki gün tamamlanan bir kongrenin sonucu da bu çabaya dayanıyor. Hem Bushun Bağdat gezisi hem de DTP heyetinin Kuzey Iraktaki temasları sırasında, PKKnin de aralarında bulunduğu Kürt örgütlerinin çatı yapılanması olarak bilinen Kürdistan Ulusal Kongresine (KNK) ilginç bir isim başkan seçildi. Bu kişi hem İran, hem Irak bağlantıları hem de Soran olması nedeniyle dikkat çekti. KNKnin Belçikada yapılan 9uncu genel kurul toplantısında başkanlığa Kürtçenin Soranice lehçesini konuşan Tahir Kemalizade getirildi. Kemalizade aslında Kürt örgütlerinin Güney Kürdistandiye nitelediği Kuzey Irakta dünyaya geldi. Orada ona Tahir Taha Alaadin adı verildi. Ailesi PKKnin Doğu Kürdistandiye tanımladığı İranın Piranşehir kentine göç edince adı da Tahir Kemalizade oldu. Tahranda tarih ve coğrafya okuyan Kemalizade, bir dönem Humeyniyi desteklemiş. PKKnin yayın organlarından ANFye göre Kemalizade aslında sosyalist”. Kemalizadenin ailesinin bir dönem sınırların kalkması konusunda çaba harcamış olması da onu çekim merkezi yapmış! Yeni KNK başkanının da vurguladığı gibi Kürt hareketinde İrandaki yapılanmaların etkisi önümüzdeki süreçte büyüyecek.Bunda salt KNKye hem Irak hem İranda etkili olan birinin başkan seçilmesi değil, bölgesel yansımalar da katkı sunacak.

Terör Neden Bitmiyor?..

Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezinin (ASAM) kurucusu olan Prof. Dr. Ümit Özdağın 2006da Kripto Yayınlarından çıkardığı PKK Terörü Neden Bitmedi, Nasıl Biter adlı kitabının üçüncü baskısı geçen ay yayımlandı. Daha önce terör örgütü konusunda, Türkiyede Düşük Yoğunluklu Çatışma ve PKKileTürk Ordusunun Kuzey Irak Operasyonlarıadlı kitapları da yayımlayan Özdağ, son çalışmasında, PKK gerçeğinin ardındaki sosyal, siyasal ve bölgesel etkileri sorguluyor, kendi siyasal penceresinden çözüm önerileri sunuyor.

Kitapta, Türkiyede Kürtçülüğün dinamikleriveTürkiyenin etnik dokusu ve yaşanan sorunun temel niteliğibaşlıklı ilginç bölümler de bulunuyor. Kitaptaki en ayrıntılı bölümü ise, PKK sorununun çözümü için alınması gereken önlemleroluşturuyor. Bu bölümde bürokrasiden siyasi partilere, belediyelerden üniversitelere kadar kurum ve kuruluşların terörün yok edilmesi konusunda nasıl bir çaba içine girmeleri gerektiği anlatılıyor.

Prof. Özdağ, kitabının yeni baskısına yazdığı önsözde, AKPnin iktidara gelmesinden sonra Türkiye için mucize çözüm olarak sunulan AB tam üyeliği konusunda birçok adım atılmış ve milli devlete ağır darbeler indirilmiş olmasına rağmen terör artmaktadır saptamasını yapmış. Özdağ, AKPnin iktidara geldiği dönemde 757 olan terör olayı sayısının bir yıl sonra 1500e ulaştığına da dikkat çekmiş. Türkiyenin teröre çözüm adına ortaya koyacağı hiçbir politikanın PKK ve yan örgütlerini tatmin etmeyeceğini öne süren Özdağ, kitabında Türkiye tarafından atılacak bütün diğer adımlar ne kadar iyi niyetli olsa da, terör örgütü ve arkasındaki dış dinamikler tarafından ancak nihai hedefe, yani federal devlet ve sonrasında bölünmeye götüren ara adımlar olarak kabul edilecektirdiyor!

Özdağın kitabı, terörün siyasallaşmaya çalıştığı bir dönemde hem PKK hem de çevresindeki iç ve dış etkenler konusunda farklı bir bakış açısı sunuyor.

 

[email protected] - www.mehmetfarac.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları