Mehmet Faraç

İran'ın Başındaki Bela!..

10 Aralık 2008 Çarşamba

HAKKÂRİ - Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İran-Irak sınırındaki terörist sızmalarını ve eylemleri durdurmak için operasyonlarını sürdürürken, PKKnin İrandaki kolu PJAKın hareketliliği son günlerde iyice yoğunlaşıyor. Örgüt, 20 militanı idam eden, 300 militanı cezaevinde tutan İran yönetimine karşı giderek sertleşirken kimlerden destek ve cesaret alıyor?

PKKnin Ortadoğudaki yapılanmaları içinde 3 örgüt dikkat çekiyor. Suriyede Kürt nüfusun yaşadığı bölgeyi Güneybatı Kürdistan diye tanımlayan PKK bu ülkede Partiye Yekitiya Demokrat (Demokratik Birlik Partisi - PYD) adı altında faaliyet gösteriyor. Suriyede yapılan seçimlere bağımsız adaylarla katılmak isteyen ancak sürekli engellenen örgütü Fuad Ömer yönetiyor. 2003te kurulan partinin 100den fazla üyesi cezaevlerinde bulunuyor. Kürtlerin yaşadığı Halep, Afrin, Kamışlı, Kobani ve Hasekide etkili olmaya çalışan partinin üyeleri zaman zaman güvenlik güçleriyle çatışıyor. PYDnin Suriyedeki kadın örgütlenmesi ise Yekitiya Star adı altında PKKye destek veriyor.

PKKnin Kuzey Iraktaki kolu olan Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) Süleymaniye, Kerkük ve Musulda PKKnin ideolojisini yaymayı hedefliyor. Dr. Faik Muhammed Gulpi tarafından yönetilen PÇDK, Türkiye ile Irak yönetimi arasında sürekli kriz yaratıyor. Peşmergelerle çatışan örgütün yöneticileri zaman zaman tutuklanıyor, büroları ise kapatılıyor. PKKnin lojistiği açısından da önemli bir görev üstlenen PÇDKye karşı Kürt yönetimi gerektiği biçimde etkili olamıyor!

PKKnin en kapsamlı örgütlenmesi ise İranda bulunuyor. Partiya Jiyana Azadi Kurdistan - Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) Tahran yönetimine uzun yıllardır büyük sorunlar yaşatıyor. PJAKın İran kentlerinde örgütlediği kitle gösterilerine 15 ile 30 bin civarında insan katılıyor.

Rahman Hacı Ahmedi yönetimindeki örgütün 3 bin civarında silahlı militanı bulunuyor. Örgüt Doğu Kürdistan diye tanımladığı ve Kürtlerin yoğunlukla bulunduğu Poldeşt, Urmiye gibi kentler ile Türkiye-Irak sınırının kırsal kesiminde faaliyet gösteriyor.

PJAK içinde Türkiyeden giden 500 kadar militan da eylemlere katılıyor. Son iki yılda Türkiyenin çeşitli kentlerinden giden 50den fazla militan PJAK saflarında güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmalarda öldürüldü. Örneğin Bursa nüfusuna kayıtlı Bawer Xebat kod adlı Serti Oruç 22 Mayısta İranın Urmiye kentinde İran askerleriyle çıkan çatışmada öldü. Kızıltepe nüfusuna kayıtlı Çimen Herekol kod adlı PJAK Meryem Adsoy ise TSK uçaklarının 17 Ekimde Kandile düzenlediği hava saldırısında yaşamını yitirdi. Nusaybin nüfusuna kayıtlı Berivan kod adlı PJAK Gülistan Beştaş 19 Eylülde, Şoreş Roni kod adlı Bilal Biçen ise 9 Kasımda İran askerlerince öldürüldü. İranlılar Beştaş ve Biçenin cenazesini vermedi. Son bir yılda öldürülen PJAK militanlarının önemli bölümünün Hakkâri nüfusuna kayıtlı olması ise dikkat çekti.

Aslında Türk kökenlilerin PJAK içinde faaliyet göstermesine şaşmamak gerekiyor. PKKliler, PJAKın kontrolleri dışında, İran Kürtlerince yapılandırılmış bağımsız bir örgütlenme olduğunu öne sürse de gerçeğin hiç de öyle olmadığı yaşanan olaylardan anlaşılıyor! PKK, Türkiyenin Irak ve İran sınırındaki eylemlerini PJAKla bir entegrasyon içinde yürütüyor. Örgüt, TSKnin hava operasyonlarıyla sıkıştığında PJAKtan destek istiyor. Kandile yönelik yapılan operasyonlardan kaçan teröristler soluğu İran kırsalındaki PJAK kamplarında alıyor!.. Artık İran-Irak sınırındaki operasyonlarda PJAKlılar da Türk güvenlik güçlerine karşı saldırılar düzenliyor. Tüm bunlar Kandilde sıkışan PKKnin, PJAKı hem operasyonlara karşı yedek güç hem de Ortadoğu coğrafyasına yaymak istediği Büyük Kürdistan rüyasının bir aktörü olarak kullandığını gösteriyor!

Tahran yönetimi son 5 yılda binden fazla İran askerini öldüren PJAKa yönelik olarak son 1 yıldır kapsamlı operasyonlar yapıyor. İrandaki Kürt kökenlileri molla rejimine karşı kışkırtan örgütün Kuzey Irak içlerindeki karargâhları hedef alınıyor, kent örgütlenmelerine göz açtırılmıyor. Mollalar, ABDnin İrandaki hançeri olarak niteledikleri PJAKlılara karşı tutuklamaları yoğunlaştırıyor. Eylül ayı itibarıyla Mahabad, Kereç, Urmiye, Sine ve Kırmanşan cezaevlerinde yaklaşık 300 PKK ve PJAKlı tutuklu bulunuyor. Militanlar zaman zaman işkenceden yakınıyor ve bu yüzden açlık grevi yapıyor.

İran, yakalanan militanları idam cezasına çarptırıyor. Ancak Kürt kökenlilerin yaşadığı bölgelerde infaz edilen her cezanın ardından PJAK, İran güvenlik güçlerine yönelik eylemler yapıyor!

İran son 5 yıldır sürdürdüğü operasyonlara karşın PJAKı bir türlü etkisizleştiremiyor. Aksine örgüt terör eylemlerini giderek arttırıyor ve pusu eylemleriyle pasdarlara önemli kayıplar verdiriyor. Örgütün zayıflama yerine militan sayısı ve etki alanını genişletmesi ABD ve İsrailin askeri ve lojistik desteğine bağlanıyor! Bu iki ülke ise PJAKa katkı sunulduğu iddialarını sürekli yalanlıyor. Oysa The New Yorker gazetesinde 2006da yer alan bir makalede, ABD ve İsrailin PJAKlı teröristleri silahlandırdığı, eğittiği ve örgüte istihbarat bilgileri sağladığı öne sürülmüştü.

PJAK yetkililerinin zaman zaman ABD ile diyaloğa girme çabaları da bu örgütün Amerikanın İrandaki istikrarsızlaştırma taşeronu olduğu kuşkusunu iyice öne çıkarıyor. Hatta tartışmalar, PJAKın İrandaki rejim muhalifi Halkın Mücahitleri Örgütünden daha etkin konuma getirildiği iddialarına kadar uzanıyor!

ABD 2007 yılının ağustos ayında Washingtona ziyarette bulunan Rahman Hacı Ahmediye randevu vermeyerek dikkatleri dağıtmaya çalıştıysa da inandırıcı olmadı. Çünkü Ahmedinin aynı tarihlerde Washington Times gazetesine yansıyan Elimizdeki cephane ve silahlar ile hükümeti devirmemizin mümkün olmadığı açıktır. Verilecek finansman veya silah yardımı, İranda gerçek demokrasiye giden yolu hızlandırır şeklindeki sözleri PJAKın ABDden cesaret aldığı gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

İran ise Ahmedinin ABDde destek arama çabalarına tepki gösteriyor. Yalnız ABD değil Almanya da, Hacı Rahman Ahmediye barınma olanağı verdiği için Tahran yönetiminin tepkisini çekiyor. İran Dışişleri Bakanı Manuşer Muttaki, 2007 yılında, Almanyaya nota vermesine karşın PJAK lideri örgütünü bu ülkeden yönetmeye devam ediyor. Ahmedi örgütünü güçlendirmek için Avrupa ülkeleri arasında adeta mekik dokuyor! Nitekim Hacı Ahmedi üç gün önce Halepçe ve Enfal Mağdurları Merkezinin (CHAK) Londrada düzenlediği bir toplantıya katıldı ve Irakı işgal ettiği için ABDye sert eleştiriler yöneltti.

İran kırsalındaki operasyonlar ve son günlerde şiddetlenen çatışmalar gösteriyor ki PJAKın hem İrana hem de dolaylı olarak da Türkiyeye yönelik tehdidi büyüyor. Ekim ayının başlarında İranla ortaklaşa operasyon yaptığı iddiasıyla Türkiyeye saldırı tehdidinde bulunan PJAKın askeri kanadının sorumlusu Amed Piran ise tüm çabalara rağmen yakalanamıyor. Türkiyenin son 4 gündür hava, İranın ise topçu saldırıları ile yoğunlaştırdığı operasyonlar, Piran yönetimindeki terör gruplarının Kandil Dağı ve çevresindeki merkezlerini hedef alıyor.

İranı Ortadoğuda büyük bir tehdit olarak gören ve kimyasal silah ürettiği iddiasıyla Tahrana ambargo uygulayan ABD ise PJAKın eylemlerini Düşmanımın düşmanı dostumdur zihniyetiyle görmezden geliyor. Bu yaklaşım Batının, Türkiyeye yönelik ikiyüzlülüğünü hem PKK hem de onun yavrusu üzerinden sürdürdüğü gerçeğini de değiştirmiyor!

[email protected] - www.mehmetfarac.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları