Polisiyenin gücü

28 Ekim 2015 Çarşamba

Geçen hafta sonu Pera Palas’ta “İstanbul Kara Hafta” polisiye edebiyatı festivali vardı. Türkiye Ekonomi Bankası TEB ana sponsorluğunda yapılan festivalde üç gün boyunca okurlar polisiye edebiyatının yerli ve yabancı yazarları ile buluştular.
“Kara Hafta” dünyada çeşitli şehirlerde birbirinden bağımsız olarak gerçekleştiren polisiye festivallerinin ortak adı. Pera Palas Genel Müdürü Pınar Timer’in açılış konuşmasında söylediğine göre Agatha Christie’nin 125. yaşını kutlamak için ne yapalım diye danışırken öneri Adnan Özer’den gelmiş. Ahmet Ümit de destekleyince karar verilmiş, sonra da Doğan Hızlan’ın başkanlığında yürütme kurulu oluşturulmuş.
Açılış töreninden önce Türkiye’nin polisiye edebiyatının tarihini yazan Erol Üyepazarcı’ya bir şükran plaketi sunuldu. Üyepazarcı konuşmasında polisiyeye yapılan üvey evlat muamelesinden söz etti. Polisiyenin popüler bir tür olarak görülüp edebiyat olarak kabul edilmediğini, oysa iyi edebiyatın çoğunlukla polisiye niteliğini taşıdığını söyledi. Shakespeare’in “Hamlet”inin de Dostoyevski’nin “Karamazof Kardeşler”inin de aslında tipik birer polisiye olduklarını anlattı.
Üyepazarcı Türkçede romanın çok geç, icadından yüz yıllar sonra yazıldığını ama dünyada yazılan ilk polisiye ile Türkçede yazılan ilk polisiye arasında sadece 40 yıl olduğunu belirtti.
Polisiye ilk bakışta edebiyatın bir alt türü olarak görünüyor. Genel kanı polisiyenin belirli bir meraklı kitlesine hitap ettiği ve Türkiye’de polisiye meraklılarının pek de çok olmadığı yönünde. Oysa dünyada da Türkiye’de de en çok okunan yazarlar arasında çok sayıda polisiye yazarı var. Dan Brown’ın ya da Ahmet Ümit’in kitaplarının satış rakamları yüz binlerle ifade ediliyor.
Polisiye edebiyata yönelik pek fazla etkinlik yapılmıyor. “İstanbul Kara Hafta” sanırım Türkiye’de polisiye konusunda yapılan ilk festival. Polisiyenin gördüğü üvey evlat muamelesini düşününce festivalin izleyicisinin de çok fazla olmayacağı düşünülüyordu. Üstelik insanlar Ankara’daki katliam nedeniyle üzüntülüydü, zoraki de olsa bir seçim havası vardı ve İstanbul’da o kadar çok kültür ve sanat etkinliği yapılıyordu ki okurların hafta sonlarını böyle bir etkinliğe ayırmalarını beklemek büyük bir hayaldi. Üstelik İstanbul’da insanı sokağa çıkmaktan kolayca vazgeçirecek şiddetli sağanak ve fırtına vardı. Bu olumsuz şartlarda festivalin pek çok olmayacağı düşünülen izleyici sayısının daha da azalacağını öngörmek mümkündü.
Festivalin artılarına gelince; dünyadan Alexander McCall Smith, Leslie S. Klinger, Mathew Prichard, Türkiye’den Ahmet Ümit, Sevil Atasoy, Celil Oker, Osman Aysu gibi hemen hepsi önemli ve tanınmış yazarlar konuşmacıydı. Agatha Christie’nin 125. yaşı kutlanacaktı. Festivalin mekânı da birçok polisiye romana esin kaynağı olmuş simge bir mekân, Pera Palas’tı.
23 Ekim Cuma Günü Pera Palas’ın büyük salonunun camları fırtına ile sarsılırken polisiyenin gücünü gördük. Tüm olumsuzluklara rağmen, yağmura, fırtınaya aldırmadan okurlar salonu doldurmuştu. İlave sandalyeler getirilmesine rağmen birçok izleyici ayakta kaldı. Festival izleyicilerinin büyük çoğunluğunun kadın okurlar olması da bir başka dikkati çeken noktaydı. Her yaş grubundan izleyiciler vardı.
İkinci gün ilk oturuma başlarken “Dünkü gibi salon dolmayacak herhalde” diye konuştuk Pera Palas Pazarlama Müdürü ve Festival Koordinatörü Dilşat Alkan’la. Yağmur hafiflemişti ve insanlarda cumartesi telaşı vardı. Polisiye okuru bizi yine yanılttı. İlk oturumda tamamen dolan salon son oturumda artık izleyicilere yetmiyordu. Dışarıda salona girmek için bekleyen birçok okurun olduğu da söyleniyordu.
“İstanbul Kara Hafta”ya polisiye okurunun gösterdiği müthiş ilgi ile Türkiye ilk polisiye edebiyat festivalini kazanmış oldu. Umarım uzun ömürlü olur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları