Metin Tükenmez

Savaştan Nasıl Kurtuldum?

15 Mayıs 2012 Salı
\n

\n

\n

\n\n\n

Şükrü Saracoğlu Stadının basın çalışma alanı sonradan yenilenerek olağanüstü güzellikte bir yer olmuş. Böylesine çağcıl bir çalışma alanı ne yeni yapılan Ali Sami Yen Kompleksinde ne de Avrupadaki futbol alanlarında var. Gelgelelim Saracoğlunun basın tribünü gördüğüm statların içinde en ilkel olanı. Bunu birçok kez dile getirdim ama basın çalışanlarına işkence olsun diye midir nedir bir türlü iyileştirme yapılmıyor. Şampiyonluk maçının son düdüğünden sonra biraz daha tribünde kaldım. Telekom tribünleri ile Emniyet güçleri arasındaki gerilim başlamıştı ki, bilgisunar (internet) ile yazımı göndermek için içeri, basın çalışma alanına geçtim. Yazı ile uğraşırken birden çalışma alanının kapıları zorlanıp bir grup F.Bahçe yandaşı içeri doldu. Onların derdi bir saldırı yapmak değil, savaş alanına dönen sahanın içi ve tribünlerinden canlarını kurtarmaktı, özellikle yanlarındaki 4 küçük çocuğun bu olaylardan etkilenmesini önlemekti. Yandaşlar içeri girince basın çalışma alanının en dip noktasına gittim. Çünkü kapıdan içeriye biber gazı doluyordu. Bulunduğumuz yer stadın 6. katıydı. Saha içinden ve dışından atılan biber gazı içeri dolmuştu. Giriş çıkışlar kapanmıştı. Yukarıdan dışarıya göz attığımızda tam bir savaş alanı görünüyordu. 12 Eylül 1980 öncesi üniversite öğrencisi olarak birçok çatışmanın, gösterinin, çapraz ateşin altında kalmış, 1 Mayıs 1977de alanda bulunmuştum. Ama onların hepsi futboldan sonraki cumartesi akşamı görüntülerinin yanında küçük kalırdı. Saatler ilerliyor, sokaklarda savaş görüntüleri devam ediyor, F.Bahçe yandaşları Emniyet görevlilerinin bulunduğu yere demir kapıları koparıp atıyorlardı. Zaman da ilerliyor, F.Bahçeli çocuklar üzerinde formaları olduğu halde bizim çalışma alanımızda oturuyorlardı. Gözleri iki çeşmeydi. Sanki F.Bahçe kaybettiği için ağlıyorlardı. Ama onlar artık takımlarını düşünecek durumda değildi. Biber gazından etkilenmiş, öylece duruyorlardı. \n

\n

Olaylara Lig TV sansürü\n

\n

Bir baba olarak gözlerimi yakan biber gazıydı, ama yüreğimi acıtan neydi? Dışardaki olaylar devam ederken stattan ayrılmaya karar verdim. Saat 24e doğru ilerliyordu. Bir umutla metrobüse koştuk. Ne görelim? Savaş orada da devam ediyordu. Oradaki bir üst görevli telsizi elinde sağa sola emirler veriyordu. Bizim sürücüye de duraklarda durmamak koşuluyla derhal yola çıkmasını söyledi. Biz her tarafı kırık dökük araçla Zincirlikuyuya doğru yola çıktık. İçerisi F.Bahçe yandaşlarıyla doluydu. Boğaz Köprüsüne doğru ise egemenlik G.Saraylıların eline geçmişti. Yolda kavgalar, dövüşler, Boğaz Köprüsünün üzerinde birbirine girenlere tanıklık edip, Zincirlikuyuda bizi ne beklediğinin endişesi ve kaygısıyla son durağa geldik. Neyse ki indiğimiz yerde F.Bahçeliler çoğunluktaydı ve polis onları bir noktada toplayıp metrobüs aktarması yapılması için güvenceye almıştı. Eve gelince çoluk çocuk rengimin neden kaçtığını sordular. Maçtan sonra olayları izlemediniz mi diye sordum. Maçtan sonra Lig TV yayını kesti dediler. Saçma sapan bir uygulama sonucunda ülkeyi ve futbolunu bu duruma düşürenler görüntüleri saklayarak aklanacaklarını sanıyorlar. Ne yazık! Gördüklerim bir futbol ortamı değil, sosyal bir olguydu. Bu olguyu polisiye önlemlerle gidermeye çalışanlar, sosyal çelişmeleri daha da büyütmekten öteye gidemezler. Sosyoloji bilimi böyle söylüyor...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

TandemsizTakım 27 Ağustos 2012
Futbolun Spartaküs'ü 26 Ağustos 2012
Yakup Durmuş ve Erol Togay 10 Ağustos 2012

Günün Köşe Yazıları